Bu sabah, mahallem Arnavutköy’de dolaşırken, güzelim kokusu geldi burnuma. Baktım bizim dişsiz sokak çiçekçisi demet demet nergisleri önüne koymuş, meraklısına satmaya çalışıyor.
Nergis adı biliyorsunuz kendine hayran Narkissos’tan geliyor.
Narkissos, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Bir kâhin, ebeveynine Narkissos’un dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece yaşayacağını bildirir. Narkissos bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar. Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve kendisine âşık olur. Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narkissos gitgide hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek, güneş gibi, sarı göbekli, beyaz yapraklı, çevresine güzel kokular yayan bir çiçektir. Ölümünden sonra Styx nehrinin sularına katılır.
Bilmezdim. “Narkoz” ve “narkotik” kelimeleri de aynı kökten geliyormuş. Geçenlerde yazıyordu gazetede: Narsisizmin, kişilik bozukluğu kategorisinden çıkarılması tartışılıyormuş. Günümüzde herkes narsistik olduğu için olabilir mi? Bkz: Gazete köşe yazarları, onların okurları, twitçiler, facebook’ta durmadan fotolarını yayınlayanlar...
Ama ben çiçeğiyle ilgileniyorum.
İzmir’in Karaburun Yarımadası’nın kuzeyi, Türkiye’nin hemen hemen bütün nergis çiçeklerinin geldiği yer. Bu çiçek, aralık ve ocak aylarında açıyor. Karaburun’un köylerinin en büyük hatta neredeyse tek geçim kaynağı. Normalde kendiliğinden biten bir çiçek. Ama Karaburun’da planlı bir şekilde yetiştiriciliği yapılıyor.
Nergis soğanlı bir çiçek. 3-4 yılda bir soğanlar sökülüyor, hastalıklı olanlar ayıklanıyor ve yeniden ekiliyor. Ağustos ayından itibaren yağmurlama yöntemiyle sulanıyor. Buna “yaş nergis” deniyor. Kasım sonunda açmaya başlıyor.
Bir de “kuru nergis” var. Bu doğada kendiliğinden çıkıyor. Yaş nergise göre geç açıyor. Yağmura göre zamanını kendi tayin ediyor. Ve tabii ki kokusu yetiştirme nergise göre kat be kat daha güzel oluyor.
Turizm sezonunda olmadığı için insanlar nergisin açtığını göremiyor ve bu büyüleyici manzarayı kaçırıyor. Ama bana sorarsanız BÜYÜK hata. Bir kere denk geldim ve gözlerime inanamadım. Tepelerden denize doğru bir beyazlık akıyor ki hakikaten akıllara durgunluk verici.
Nergis tarlalarını bulmak zor değil. Arabanınız camınızı açın, köy yollarına sapın, nergisin kokusu size yolu gösterecektir. Ama başka doğa severlerle beraber yürüyüş yaparak bulmak istiyorsanız o zaman Patikatrek Doğa Sporları Eğitim Merkezi (www.patikatrek.com) her yıl iki defa gezi düzenliyor, onlara katılabilirsiniz. Bunu profesyonelce yapan yer ise Ebruli Turizm. Ark. Dr. Ahmet Uhri danışmanlığında geziler düzenliyorlar. (www.ebruli.com.tr) 15 Ocak’ta bir adet gezi var mesela.da hava ılık ise (benim öyleydi) nergis çiçeklerinin dibine yatın ve gökyüzünü seyredin. Zira illa ki öbek öbek yoncalar da oluyor diplerinde, yatması, yuvarlanması çok keyifli oluyor. Burnunuza hafif hafif nergisin kokusu gelecek, kış olduğu için bulutlar beyaz olacak, dahası hızlıca akıyor olacak ve siz o bulutu kuzuya, bu bulutu ejderhaya, şu bulutu Zarife Teyzeye benzetirken dünyanın tüm tasasını derdini unutacaksınız.
Bu dediğimi ekili tarlada yapmayın tabii. Daha çok yabani nergislerin olduğu yerde yapın. Unutmayın: Karaburun köylüleri bütün bir yıl nergis mevsiminin gelmesini bekliyor ki üç beş kuruş para kazansınlar.
Patikatrek’ten Zeynel Aydın, Karaburun’a yapılan yeni yol nedeniyle nergisin sonunun yakın olduğunu söyledi. Tarlalar, villalar için satılıyormuş.
Sonra Karaburun’da hem oturan hem pansiyon işleten Ata’yı aradım. “Bu yıl biraz geç kaldılar ama ufak ufak başladılar başlarını çıkarmaya. Gelsene..” dedi.
Haklı. Gitmek, görmek lazım...