Kos merkez yeter

Haberin Devamı

Bindiğim otobüste arkamda bir Türk turist grubu vardı. Kendilerinden başka kimse yokmuş gibi pek şen pek neşeliydiler. Öndeki arkadakine sesleniyor, arkadaki öndekine cevap veriyor..

Derken biri şöyle dedi: “Meydandaki Defterdar camiini Pargalı yaptırmış”

“Hmmm” diyor yanındaki “tevekkeli değil İstanköy’ü mutlaka almalıyız Padişahım diye tutturuyor...”

Gülüyorum. Sanki diziden söz etmiyor da Topkapı Sarayı Divanından yapılan canlı yayını izliyormuş gibi konuşuyor.

Olayın geçtiği yer: Kos. Veya bizdeki resmi adıyla İstanköy Adası. Plaj yerine adanın biraz yükseklerindeki “Zia” köyüne giden belediye otobüsü içindeyiz. Vay be diyorum bir dizi nelere kadir! Pargalı oldu asker arkadaşımız.

Gerçi Defterdar Camii ile ilgili böyle bir bilgiye nereden vakıf olduklarını anlamadım. Benim göremediğim bir kitabeyi okumuş olmalılar.

Kos/İstanköy merkezi son derece eğlenceli bir yer. Diğer adalardan farkı dükkanların, meydanların kordon dışında da olması. Yani içerlere de yayılmış durumda. Çok kalabalık olmasına rağmen insana “insan” basmıyor. Her bir meydan da cıvıl cıvıl. Osmanlıdan kalan camiler de iyi kötü restore edilmiş, kimisi ibadete bile açık.

Buna karşın adanın merkez dışında kalan yerleri için aynı sempatik yorumu yapamayacağım. 12 kilometrelik bir plajı var ama o kadar yolu insandan geçilmeyen bir denize girmek için yapmak akıllıca gelmedi bana.

Zia köyü de hayal kırıklığı yarattı. Biri Şirince’ye benziyor dedi ama uzaktan yakından ilgisi yok. Bodrum site tipi pek de yakışıklı olmayan evleriyle laletayn bir köy. Akşamları gün batımında yemek yemeğe gitmek lazım. O zaman manzara hakikaten şahane.

Dedikleri gibi, Kos merkez yeter, Kalimnoz adasına zıplamak lazım..

***


Mökene Adası

Adaların Türkçe ismini mi Yunanca ismini mi kullanalım bir türlü karar veremedik farkındaysanız. Bir Sakız ve Midilli adalarında Türkçe isme sadık, geri kalanları fena halde sallıyoruz. Adaların Türkçe isimlerini herhalde bir Dışişleri bakanlığındakilerle Valilikler biliyorlardır.

Bazıları çok kızıyor bu işe. Türkçe isimlerini kullanalım diyorlar.

Samos’un Sisam olduğunu biliyorsunuzdur da Simi’nin Türkçe isminin “Sömbeki”, Meis’in “Kızılhisar”, Kalmnos’un “Kelemez” veeeee (en süperi) Mikonos’un Türkçesinin MÖKENE olduğunu mesela biliyor muydunuz?

Hi ho hayt!

Şimdi bazıları Yunanca isimleri kullanıyoruz diye çok kızıyor ama Allah aşkına “Mökene” ismiyle hava atmak mümkün mü yavu? ™öyle bir diyalog kulağınızın önüne gelebiliyor mu?

“Bayramda Mökene’deydik şekerim.”

“Aaa! Ne güzel! Köyünüze mi gittiniz? İç Anadolu dolaylarında bir yer midir?

“İç Anadolu mu?”

“Pardon Doğu mu demem lazımdı? Memleket ora mı? Ay ne güzel yayla, inekler, taze süt falan..”

“Ne memleketi ne köyü ne ineği salak! Ege’nin en havalı, en pahalı, en meşhur adası! Bütün sosyete orada. Herkes partiler veriyor, balayına gidiyor, para saçmaktan haller oluyor. Ayşe Arman ve kocası evlilik yıldönümlerini her yıl orada kutluyor. Paradays biiç, gey partileri, Mamacas, hede hödö vidi bidi cik cik...”

Yok mümkün değil. Mökene ismiyle havalı bir yere gittiğine kimseyi ikna edemezsin. Geçmiş olsun. Silah zoruyla bile “Mökene” dedirtemezsin kimseye.

Ama o kadar da umutsuz değil durum. Mökene’ye dönmedik belki ama üç bin yıllık Mikonos’u on yılda Mikanos yapmayı başardık.

DİĞER YENİ YAZILAR