Ermenistan’da beni en çok ne etkiledi derseniz..
Sanat oldu derim.
Evet fakir bir ülke, evet etrafları “düşman”la çevrili, evet ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar biraz ama sanat tüm gücüyle devam ediyor.
Daha önceki yıllarda Contemporary Art İstanbul’da da dikkatimi çekmişti. Beni en çok çarpan işler Gürcistan ve Ermenistan’dan gelen işlerdi. Contemporary Art İstanbul’da gördüğüm Daron Mouradian tekrar Erivan’da kaşıma çıkınca çok mutlu oldum. (daronmouradian.com)
Fakat Hürriyet’ten arkadaşımız Serhan Sedig sayesinde Sergey Parajanov ile tanıştım. Kendisiyle değil tabii, zira hayatta değil ama hayatta olsaydı ne yapar eder kendisini bulurdum herhalde.
Sergey Parajanov esasen bir film yönetmeni. Hayatı tam bir dram. İlk karısı müslüman bir Tatar. Evlendikten bir hafta sonra kızın ailesi sen nasıl bir Hıristiyan’la evlenirsin diye kızcağızı tren altına atmak suretiyle öldürüyorlar. Sonrası buna benzer devam ediyor. Çok yaratıcı olmasına rağmen Sovyetler Birliği sırasında şu ya da bu nedenle çok az film çekmesine müsaade ediyorlar. Fransa Cannes’de “Bana tek yön bilet lazım” esprisini yaptığı için hapse atıyorlar. Tam ON yıl! Bu cümle yüzünden tam on yıl hapiste yatıyor!
Bu adamcağız aynı zamanda bir sanatçı. Beş parasız ve imkânsızlıklar içinde de olduğu için işlerini çer çöpten yapıyor. Kırılmış vazolar, porselen tabaklar, bebekler, bulaşık teli, şişe tıpası, midye kabuğu, saç tokası, süt şişesinin alüminyum kapağı.. Fakat nasıl canlı, nasıl kıpır kıpır işler! Aradan 30-40 yıl geçmiş ama hâlâ çağdaş, yaratıcı, zeki... Dedim işte bu adam olduğu için Mouradian’lar da çıkıyor..
Parajanov hapisten çıktıktan sonra devlet ona bir hem müze hem ev olarak kullanabileceği bir bina veriyor. Yazık ki binaya ne yerleşebiliyor ne de kendi işlerinin müze olduğunu görebiliyor zira hapiste başlayan akciğer kanseri onu kısa sürede yiyip bitiriyor. Geriye onsuz bir müze kalıyor. Yolunuz Erivan’a düşerse ve sanata merkalıysanız Parajanov müzesine mutlaka gidin.
Uçağa binmeden önce de Cafesjiyan Sanat Merkezi’nde bir konsere gittik. 16 yaşında bir çocuk kanun çalıyordu! Aman Allah’ım nasıl başarılı! Kanuna piyano eşlik ediyor. Nasıl güzel bir caz klasik müzik konseri izledik anlatamam!
Dedim ki kendi kendime Armani’ler, Gucci’ler gelince bir yer gelişmiş olmuyor. Bunlar olunca oluyor. Fakirliğin bu yönlerini bozmamasına çok mutlu oldum.
Fakirlik sanatın düşmanı değilmiş
Haberin Devamı