Çatı üstü hayvanat bahçesi

Haberin Devamı

Ne dedik dün? Bu memleketin kurtulacağı yok.

Vızvızlık etmenin alemi yok. Meyhane köşelerinde içip içip kahrolmanın da.. Öyleyse hayata bakalım..

Yeni evim, çatılara bakıyor. Arnavutköy’ün klasik yan yana, dip dibe yapılmış evlerinden biri.

Taşındığımdan beri en büyük zevkim kuş beslemek. Yamaçta oturduğum için önümdeki ev daha alçağımda kalıyor. Hemen önümdeki iki evin çatısına ekmek atabiliyorum yani. Önce benden arta kalanları atıyordum, sonra bakkallardan bayat ekmek toplamaya kadar vardı iş. İki günde bir, üst sokağımdaki Meydan Market’ten koca bir torba ekmek getiriyorum eve. Yani olay “fırsat buldukça”dan düzenli ve meşakkatli bir vazifeye dönüşmüş durumda. (bkz: adım adım Kaplan Emel olmak)

Altı yedi aydır, bir çeşit kuş gözlemcisi oldum çıktım. Şimdi kuş gözlemcilerine haksızlık etmeyeyim. Soğuk mu soğuk bir hafta sonu, bir grup kuş gözlemcisiyle Erzurum’lara, Aşkale’lere, Çoruh Vadi’lerine gitmişliğim var. Elde dürbün, soğuğa sıcağa aldırmadan dere tepe dolaşıyorlar. Zor yani işleri. Benimkisi diyelim “emekli diş doktoru Şekip Amca stil” kuş gözlemciliği olsun.

Amatör gözlemlerim:

- Kuşlar arasında sarsılmaz bir hiyerarşi var. Hiyerarşinin en tepesindeki martı. Tam bir mafya! Martılar beslenirken katiyen başka bir kuş konamıyor çatıya. Diğer kuşlar önceden gelmiş dahi olsa (ki bu çok nadir bir durum) havalanıp başka çatılara gitmek zorunda kalıyor. Çok nadiren, cesur bir yalnız karga yandan yandan iş olmaya çalışıyor ama martılar onu anında püskürtüyor.

- Bir öncü martı var. Çatıdaki ekmekleri görüyor ama hemen konmuyor. Bir tur atıp öyle konuyor. O tur atarken başka martılar geliyor. Ya “haberci” ya da “keriz”. Bilemedim. Fakat sonra o öncüyü de pataklıyorlar.

- Martılar çok da uyanık. Aralarına karışıp çaktırmadan iş olmaya çalışan cesur kargayı cesaretinden dolayı ödüllendireyim dediğim ve ekmekleri önüne atmaya çalıştığım zaman, çevik bir martı niyetimi anlayıp havada kapıyor ekmek parçasını.

- Martıların yavruları kahverengi benekli oluyor ve henüz “kra kra” sesini çıkartamıyor. Aksine “çip çip çip” diye gayet masum taklidi yapan bir ötüşleri var. Fakat buna mukabil yavru martılar yetişkin martılardan çok daha vahşi. Yani çıkardıkları sesin verdiği intibaın aksine son derece benciller, yırtıcılar ve kavgacılar. Önünde koca bir somun ekmek var diyelim, attığım öbür parçayı da kaptırmamak için etrafındakileri şiddetle gagalıyor. Bazen bir çatı üstünde tek bir yavru martının kaldığı oluyor. Anlamadığım şey yetişkin martılar nasıl oluyor da buna izin veriyor. Şımarık kolej çocuklarını tepelerine çıkaran (ve sırf bu yüzden beni çocuktan soğutan..) beyaz Türk anne babalar gibiler. (Teallah tepenizden baksın..)

- Kargaları ben daha cesur bilirdim ama hem martıdan hem insandan ciddi olarak çekiniyorlar. Uzaktan ekmeklerin yerlerini saptayıp bir konuşta ya en büyük parçayı kapmaya çalışıyor ya da iki üç parçayı birden ağızlarına atmaya. Martıların aksine kargalar beslenirken yalnız takılıyor, kimseye haber vermiyor, kimseye de ilişmiyorlar. Asilane bir bireyselcilikleri var.

- Salaklıklarından mı cesaretlerinden mi bilmiyorum en rahat kumrular. Martının bile cesaret edemediği eve yakınlıktaki kırıntıları rahat rahat yiyorlar. Cama çıktığımda kaçmıyorlar.

- En son serçeler geliyor. Ama onlar çok korkak. O tür nasıl hâlâ ayakta anlamak mümkün değil. Konma yemlenme sadece saniyeler sürüyor.

- Bir de çok nadiren serçeden biraz büyükçe, gagaları daha uzun ama yine serçe gibi kahverengi kuşlar geliyor. Daha doğrusu bir kere geldiler. Göçmen kuşlar mıdır acaba bilemedim.

- Bir de çatı kedilerim var. Üç adet. Çatılara nereden (ve neden) çıktıklarını hala çözemedim. Martılara ilişmiyorlar. Martılar da onlara ilişmiyor. Sote bir yerde onları gözlüyorlar. Fakat kargalarla tam bir düşmanlık ilişkileri var. Anladığım kadarıyla yuva kurma zamanında kargalar yumuşak bir zemin olsun diye tüy topluyor ve zaman zaman da bu tüyleri canlı bir kediden toplamakta bir beis görmüyorlar. Kedinin kuyruğundan tüy koparmaya çalışan ve de bunu başaran bir kargaya rast geldim bir sefer. Kedi resmen deli oldu ama bir iki tutam tüyünü de kaptırdı.

- Çatı kedilerimden biri, kendini benim kedim ilan etti. Veya daha doğrusunu söylemek gerekirse beni besleyicisi ilan etti. Her sabah saat dokuzda pencereme gelip patileriyle vuruyor. Son bir aydır her sabah “cas cas cas” sesiyle (tırnağın cama değme sesi) uyanıyorum. Olur da bir şeyler vermeyi unutursam ortalığı inletiyor. Onun için gidip koca bir torba Whiskas aldım. Hayır pek de gururlu. Kar yağdığı günlerde eve buyur ettim, yemeğini yedikten sonra izin isteyip gitti.

- Hiçbiri meyve sebze sevmiyor. Ergen çocuk gibiler. Et ve karbonhidrat. Lan yanılıyor mu bu doktorlar? O kadar brokoli yediriyorlar uçamıyoruz bile!

DİĞER YENİ YAZILAR