Dün Hürriyet Gazetesi’nde Vahap Munyar’ın köşesinde kanalizasyon çamurundan (dışkının kibarcası) yakıt üretildiğini ve Kocaeli’ndeki Nuh Çimento’nun da bu yakıtı kullandığını, bu yakıtı kullanabilmek için 25 milyon dolarlık yatırım yaptığını okudum.
Müthiş bir şey değil mi? İnsanlık kendi döküntüsünü bile yakıt niyetine kullanıyor artık. Şöyle de yorumlayabiliriz:
Kocaelililerin yedikleri içtikleri gidiyor bir gökdelenin özü oluyor! Senin milyon dolara aldığın Zartiyum Rezindence’deki dairen esasen Kocaelililerin şeyiyle üretilmiş oluyor bir yerde.
Türkiye’nin geldiği yere bakın! “Bizim köy çok ilkel, hala tezek yakıyorlar”dan “Türkiye çevrecilikte çığır açıyor, dışkıdan yakıt üretiyor”a..
Bu köşede sürdürülebilir endüstriden, yenilenebilir enerji kaynaklarından defalarca söz ettim. Madem Vahap Munyar çimentocudan girdi o zaman ben bir halıcıdan çıkayım.
Her gün bir firmanın çevreci bir girişimini okuyorum. Fakat karo halının mucidi ve üreticisi InterfaceFlor markası galiba en ilginci yapmış. Kullanılmış balık ağı ve atık halılardan yeniden iplik ve bu ipliklerden de yeniden halı üretmiş. Biosfera I adını verdikleri halılarının yüzde otuzu balık ağı ve atık malzemeden.
Bu fantastik gelişmeler çok hoşuma gidiyor. Norveçli, Karadenizli, Hintli balıkçıların ağları en şık ofislerde!
Bir gün gelecek yeni hiç bir hammadde kullanılmayacak.
Ortada var olanlar başka bir şeye dönüşecek. Bir firma için en gurur verici şey bu olacak: Atık malzemeden ama aynı zamanda geri de dönüşebilir ürünlerin üretimini yapmak.
Beni tek kaygılandıran şu: İnsanlığın bu her duruma çare bulabilmesi veya bulabilecekmiş gibi görünmesi aynı zamanda müthiş bir sorumsuzluk da getiriyor. Nasılsa bir çaresi bulunur diyerek kimse üzerine düşen sorumluluğu almıyor.
İnsanlar, hükümetler, büyük firmalar...
Erhan’ın kitabı
Kazdağları’nda, herkesin Tuncel Kurtiz’in yeri diye bildiği çok sevdiğim bir küçük otel vardır. Zeytinbağı. Derin ve karışık bir mazisi vardır bende. Neyse o detaylara girmeyelim.
Zeytinbağı’nın Zeytinbağı yapan en mühim unsur Erhan’ın (Ramiz Dayı’nın kayınbiraderi) yemekleri. Çoğu kendi icadı çok müthiş yemekler yapıyor.
Şimdi, yoğun ısrarlara dayanamayıp yemek kitabını çıkardı.
Yayınevi’nin de adı çok hoş: Ruhun Gıdası Kitaplar. O nefis ve acayip yemekleri artık ben de yapabileceğim... Veya en azından yapabileceğimi umut ediyorum.
Ben derim ki hazır sonbahar geldi, en güzel havalar, sizin yerinizde olsam şöyle bir Kazdağları’na uzanıp Zeytinbağı’nda kalırdım. Hatta haftasonluk yemek kurslarından birine de katılırdım. Veya yemeklerin keyfini çıkarıp Erhan Şeker’in kitabını alıp geri gelirdim. (www.zeytinbagi.com)