Tabur tartışması yakındır

Haberin Devamı

“Sağa dön! Sola dön! Sağa, sola dön!.. Sen rahat dönersin de, ben bu göbekle, o odanın içinde sağa, sola dönemem.” Meclis Bahçesi’ndeki ‘tabur’ sohbeti, kilolu bir vekilin, fit bir arkadaşına böyle takılmasıyla başladı. Esprinin altındaki ciddi rahatsızlık, sonraki cümlelerle çıktı ortaya. Geçmişte Hüsrev Kutlu ve Bülent Arınç başta olmak üzere Meclis Taburu’nun orada bulunmasından rahatsız olduğunu söyleyen bazı milletvekilleri olmuştu. Konu şimdi, yeni dönem parlamenterlerinin de gündeminde. Şimdilik sadece kulis sohbetlerinde seslendiriliyor rahatsızlık. Ama genel görüş, sivil iradenin tecelli ettiği Meclis’te, askeri bir birliğin yer almasının uygun olmadığı yönünde. Ve sanırım bu düşünce, birileri tarafından yakında, uygun bir zamanda, resmi olarak da seslendirilecektir. Eskiden olsa, “Meclis’te Tabur Krizi” başlığı atılırdı olası habere. Şimdi ise - gündeme geldiğinde hep birlikte göreceğiz- muhtemelen “Meclis’e Sivil Rötuş” ya da “Meclis Şimdi Tam Sivil” veya “Geriye Dön, İleri Marş” türünden manşetlerle duyurulur gelişme.

Ne iş yapar, bu tabur?

Meclis’in ana girişi olan Çankaya Kapısı’ndan girip sola döndüğünüzde, tam karşınızda yer alıyor. Tam adı, TBMM Muhafız ve Tören Taburu. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na bağlı bir askeri birlik. Görevi; polisle birlikte Meclis yerleşkesinin güvenliğini sağlamak ve devlet törenlerini icra etmek. Sadece TBMM’ndeki değil, Başbakanlık, Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı’ndaki resmi törenlerde de, bu taburun personeli görev yapıyor. Vekilleri rahatsız eden ‘rap-rap’lar ve komutlar, koruma ve tören mangalarının nöbet değişimleri sırasında duyuluyor.

BDP gelmiyor

CHP’den sonra sıra sizde mi? Yarın (bugün) geliyor musunuz Meclis’e yemin etmeye? BDP’li Bengi Yıldız’a, Diyarbakır’daki karar toplantısı sürerken sordum bu soruyu. Yanıt kısa ve netti:

- Hayır.

- Pekiyi neden? Nedir yemin etmek için istediğiniz?

- Biz, ilk gün neden “Meclis’e gitmiyoruz” dediysek, aynı noktadayız. Sorunları çözmeyi hedefleyen bir yaklaşım da yok, yasal bir düzenleme de. Yani değişen bir şey yok ki, bizim tutumumuz değişsin.

En genç vekilden ilk izlenimler

Muhammet Bilal Macit. 1984 doğumlu. Yani sadece 27 yaşında. Bilal Macit, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, ‘samimi’ ve ‘lider’ sıfatlarıyla tanımlıyor. Bir de, “Yeniliğe ve öğrenmeye açık, komplekssiz” diyor Başbakan için. Meclis’e dair ilk izlenimini soruyorum, “Televizyonda daha büyük görünüyordu” diyor ve devam ediyor:

Binaların içi karanlık ve duvarlara kulağınızı dayayınca yakın siyasi tarihe tanık olacakmışsınız hissi uyandırıyor. Eski Türk filmlerindeki görkemli evleri de çağrıştırmıyor değil. Eski ve etkileyici binaların içinden Genel Kurul’a girince, kendi kendime, “1965 model Rolls Royce Silver Cloud’un içine, Superman resimli minder kılıfı takmak gibi olmuş” dedim. Bir tebessüm ve devam... Bilal Macit’in, Genel Kurul Salonu’na ilişkin iki ‘eksiklik’ tespiti var. “Kürsüye söz almak için gelen vekilin, Bakanlar Kurulu üyelerine sırtını dönmesi biraz enteresan geldi” diyor. Bir de kürsüde, konuşmanın dışında, bilgisayarını takıp bir sunum yapabilmek istediğini söylüyor. Bu arada küçük bir not, ‘en genç vekil’, I-Pad 2 kullanıyor. “Milletvekili profiline 10 üzerinden kaç puan verirsiniz?” diye soruyorum. Yanıt yine içten ama kendi partisini ayrı bir yere koymayı da ihmal etmiyor genç politikacı:

Bence vekil, kendi kuşağının en iyisi değil. Toplumdan gelen talepleri en iyi seviyede dinleyip, algılayabilenlerden oluşmalı Parlamento. Kendi partim adına böyle olduğuna inanıyorum. Zaten, toplumu merkeze alan bir mantığa sahip olduğu için üçüncü seçiminde yüzde 50 oy aldık. Son soru...

Meclis’te var olan ve “Kesinlikle olmamalı” dedikleriniz?

Word - excel bilmeyen sekreter ve yüksek bahçe duvarları.

Sevinmek için sevmedik ki...

Söz konusu Fenerbahçe olunca başka, Beşiktaş olunca başka konuşacaksak... Gözaltına alınan Aziz Yıldırım olunca başka, Serdal Adalı olunca başka konuşacaksak... Şike soruşturmasına, yargı sürecine; renklere göre, isimlere göre bakacaksak... Velhasıl; adamına göre, duruma göre ‘kıvıracaksak’... Ne farkımız kalır ki ‘binlerce dansöz’den?..

DİĞER YENİ YAZILAR