Bu sene, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sürecinde yaşanan ‘ilkler‘e, 30 Ağustos resepsiyonu da ekleniyor.
Bugün itibariyle, 30 Ağustos resepsiyonu’nun nerede yapılacağı, hatta yapılıp yapılmayacağı bile belli değil.
2010’da nasıldı?
Geçen sene;
Kara Harp Okulu (KHO) mezuniyet töreni, 30 Ağustos 2010 günü, Ankara’da yapılmıştı. Her yıl olduğu gibi...
Genelkurmay Başkanı’nın (Org. Işık Koşaner) ev sahipliğindeki 30 Ağustos resepsiyonu da yine aynı akşam, Ankara Merkez Orduevi’nde verilmişti.
(Not: Bu resepsiyona Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Lideri Devlet Bahçeli katılmamışlardı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ise Merkez Orduevi’nin bahçesindeki davette yer almışlardı.)
Yine geçen sene;
İstanbul‘da bulunan Deniz Harp Okulu (DHO) ve Hava Harp Okulu (HHO) mezuniyet törenleri, resepsiyonun ertesi günü, 31 Ağustos 2010‘da yapılmıştı.
Bu yıl nasıl?
Gelelim bu seneye...
Bu sene için resepsiyon dışındaki planlamanın detayları şöyle:
KHO mezuniyet töreninin tarihi, her yıl olduğu gibi 30 değil, bu kez 29 Ağustos. Tören saati 19.30.
(Not: 29 Ağustos, arife günü ve Ankara için iftar vakti 19.35. Dolayısıyla, tören saatinde bir değişiklik yapılırsa şaşırtıcı olmaz.)
(Not 2: 29 Ağustos günü saat 11.00’da Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) mezuniyet töreni, saat 16.00’da ise Devlet Mezarlığı ziyareti var.)
Yine bu sene;
İstanbul’daki DHO ve HHO’nun mezuniyet törenleri 30 Ağustos günü.
Aynı zamanda bayramın ilk günü olan 30 Ağustos’ta, Denizcilerin Tuzla’daki töreninin başlama saati 16.30, Havacıların Yeşilyurt‘taki mezuniyeti de saat 19.00’da.
Resepsiyon var mı, varsa nerede?
Durum böyle olunca, geleneksel 30 Ağustos resepsiyonunun her zamanki, yani devletin zirvesinin yer alacağı şekliyle Ankara’da gerçekleşmesi ihtimali ortadan kalktı.
Ancak Ankara Merkez Orduevi’nde Genelkurmay İkinci Başkanı’nın ev sahipliğinde, Ankara Garnizonu’ndaki askeri personel, yabancı askeri misyon ve medyanın katılacağı bir resepsiyon düzenleneceği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve diğer üst düzey zevatın yer alacağı; iş, spor, sanat ve medya düyasının temsilcilerinin de davetli olduğu ‘geleneksel resepsiyon’un akıbeti ise henüz netleşmedi.
Zafer Bayramı resepsiyonu şu anda ne Genelkurmuy Başkanı’nın programında yer alıyor, ne Başbakan’ın, ne Cumhurbaşkanı’nın.
Konuşulan ihtimaller şunlar:
Resepsiyon;
ya yapılmayacak,
ya İstanbul’da verilecek,
ya da bayram sonrasına bırakılacak.
Bunların arasında en kuvvetli olasılık, Ankara’daki daha alt düzey katılımlı davetle eş zamanlı olarak İstanbul’da da dar kapsamlı bir resepsiyon yapılması.
Devir-teslim törenleri de yok
2011’in sekizinci ayı, Ankara’da ‘ilklerin ağustosu’ olarak anılacak.
Ağustos 2011’in ‘ilkler listesi‘nde, 30 Ağustos resepsiyonunun İstanbul’da yapılmasının yanı sıra, ‘kuvvet komutanlıkları ve genelkurmay başkanlığı devir - teslim törenleri‘ de (daha doğrusu bu törenlerin yapılmaması da) yer alacak.
Bu yıl, TSK’nın komuta kademesinde devir-teslim törenleri gerçekleşmeyecek.
Önceki yıllarda, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Milli Savunma Bakanı gibi sivil erkanın da katıldığı ve basına açık olan devir-teslim törenleri bu sene yok.
Bu durumun sebebi elbette, Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlarının (emekliliklerini istemek yoluyla) istifa etmiş olmaları.
Bilindiği gibi, her yıl, genelde de 20-25 Ağustos dolaylarında yapılan devir-teslim törenlerinde, görevi devreden ve devralan komutanlar birer konuşma yaparlardı.
Bu sene, devredenlerin yani istifa edenlerin kürsüye çıkıp konuşmaları düşünülemeyeceğinden, devlet ricalinin iştirak ettiği törenlerin yapılmaması sonucu doğdu.
Şam’daki risk
Hükümetin ve bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Suriye’deki gelişmeler ile ilgili tavrı çok net.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yarın (bugün) Şam yolcusu. Tabii eğer bir son dakika ertelemesi ya da iptali olmazsa...
Davutoğlu’nun Şam yönetimine taşıyacağı mesajın ‘keskin‘liği malum. Devamı da var ama öncelikle, “Askeri operasyonları durdurun“ diyor Türkiye.
Tanıdık bir mesaj bu...
Bu cümleyi, yıllar boyu, yabancı başkentlerden en çok duyan adres Ankara.
PKK ile mücadele süresince, özellikle Avrupa ülkelerinden, kim bilir kaç kez geldi bu mesaj Ankara’ya, hatırlarsınız.
Ve Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin, adeta ültimatom olarak görüp, bu talep karşısında ‘yabancı’ muhataplarına verdikleri yanıtları da hatırlarsınız.
Durum elbette aynı değil. Lakin bunu ‘biz’ böyle görüyoruz.
Bizim ‘terörist’ler ile mücadele ettiğimizi, şu an Suriye’de yaşananın ise ‘sivil halk‘a yönelik bir katliam olduğunu ‘biz’ biliyoruz da... Şam yönetimi bu durumu bizim gibi görüp algılıyor mu, mesele bu.
İşte şimdi Türkiye’nin önünde duran risk bu:
Ankara’nın Şam’dan alacağı yanıt, ya yıllardır kendisinin başkalarına verdiği cevap ile aynı şekil ve tonda olursa?..