Haberin Devamı
Hayata geçip geçmeyeceğini yakın zamanda görürüz. Ya da en azından denenip denenmeyeceğini...
İlk duyduğumda bana pek kolay uygulanabilirmiş gibi gelmedi ama seslendiren kaynaklar itibariyle dikkate ve ciddiye aldım.
Meclis’in açılmasına az kaldı.
BDP de Ankara’ya gelecek gibi görünüyor.
Bu durumda, yeni yasama döneminin başlamasıyla birlikte, gündemin ilk sırasına yine ‘Kürt meselesine çözüm arayışları’ başlığı oturacak.
İşte bu ortamda, hükümet çevrelerinde, yeni jenerasyon (ya da güncellenmiş) bir ‘akil adamlar formülü’nden bahsediliyor.
Hemen söyleyeyim, henüz düşünce aşamasında...
Ama dedim ya, ‘düşünce’yi önemsemem, üzerinde kafa yoranların ‘kalibre’sinden kaynaklanıyor.
Bakalım sizin kulağınıza nasıl gelecek?..
Kamuoyunun yakından tanıdığı, farklı sektörlerden, sadece servet değil aynı zamanda mevki, makam ve itibar sahibi Kürt kökenli isimlerden oluşan bir heyet...
‘Ankara’dan, yazılı olmasa da, hem yetki hem de bazı ‘garantiler’ almış bir heyet...
Bölgedeki aşiretler, sivil toplum temsilcileri, PKK ile (doğrudan ya da dolaylı) bağ veya teması olan kişi veya yapılanmalar ile seri görüşmeler yapmaya ‘gönüllü’ olmuş bir heyet...
Doğrudan yerine gidip kendi öykülerini anlatacak, bölgeye yatırım taşıyacak, geleceğe dair sadece umut vermek değil aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel başlıklarda somut vaadlerde bulunabilecek (Ankara’dan alınan garantiler işte bu noktada önemli) birikim ve donamımda bir heyet...
Tabiri caiz ise ‘deve dişi gibi’ isimlerden oluşacak böyle bir ‘akil adamlar heyeti’...
Hemen, “İyi güzel de...” ya da “Tamam ama...” ile başlayan cümleler kurabilirsiniz bu arayışa dair.
Biliyorum... Bende onlarcası var o cümlelerin.
Mesela, fiilen BDP ve İmralı’yı by-pass edeceğinden, çok ciddi zorluklarla karşılaşılacağı kesin.
Gelecek tehditlerin kimilerini daha yola çıkmadan yolundan çevireceği de öyle...
Lakin... Her şeye rağmen...
Böyle bir kadronun ‘kalan sağlar’ıyla bile atılacak bir adım, bir görüşme trafiği, ‘umuda yolculuk’un başlangıcı olabilir mi acaba?
“Acaba?” diyorum...
Dikmen Vadisi’nden gelen pis koku ve çıkan duman
Başka bir yer olsa yazmayabilirdim doğrusu.
‘Yerel’ ya da ‘münferit’ bir durum derdim muhtemelen.
Ancak birazdan okuyacağınız mevzunun adresi, başkent Ankara’da; bakanlar, milletvekilleri, üst düzey bürokratlar, diplomatlar, iş adamları ve (hatta) bizzat şikayetin adresi olan Büyükşehir ve Çankaya belediyelerinin yetkililerinin ikamet ettiği bölge olunca, takdir edersiniz ki durum değişiyor. Konunun ‘haber’ niteliği mütekamilleşiyor.
Dikmen Vadisi, Ankara’nın prestij projelerinden biri.
Özellikle ikinci ve ardından üçüncü etaptaki konutlar, dünya standartlarında astronomik sayılabilecek rakamlara alıcı buluyor.
‘Değer’ini bilemem ama ‘fiyat‘ı milyon dolar‘ı aşan daireler var bölgede.
İster ‘kalbur üstü’ deyin, ister ‘creme de la creme’, Dikmen Vadisi’nin ‘sakin profili’ni yukarıda saydım.
Ve işte o Dikmen Vadisi’nin üçüncü etabının sonundan, hem ‘ateş olan yerden duman çıktığı‘ hem de ‘pis kokular yükseldiği‘ne dair şikayetler geliyor. Mecazi değil, gerçekten, kelime anlamıyla...
Mevzu şu:
Ankara’da hurda ve kağıt toplayanlar bölgeyi mesken tutmuş.
Hurdacılar, gün içinde topladıkları karton, kağıt, plastik ve otomobil lastiği gibi atıkları (ki aslında bunlar için artık geri dönüşüm çöp kutuları var) her akşam 7-8 saatleri arasında Dikmen Vadisi’nin son bulduğu bölgeye getiriyor, orada istifliyormuş.
Yine aynı hurdacılar, her akşam aynı bölgede otomobil lastiklerini de yakıyorlarmış. Daha sonra satacakları telleri, lastiklerin içinden çıkarmak için.
İşte, ‘ateş olan yerden yükselen duman‘ın ve vadiye yayılan ‘pis koku’nun sebebi de bu işlemmiş.
“Hem burada yaşayan bizler hem de parklardan faydalanan bütün Ankaralılar, hepimiz zehirleniyoruz” diyen Dikmen Vadisi sakinleri, Büyükşehir ve Çankaya Belediyesi ile birlikte İtfaiye ve Emniyet‘e de defalarca başvurmuş ancak sonuç alamamış.
Böyle bir yerleşim alanında, böyle bir ‘sakin portföyü’ bile sorununa çözüm bulamıyorsa, sıradan bir semtte yaşayan sıradan vatandaşın halini düşünmek bile istemiyorum.