Azzam Maraka...
Doğu Kudüs‘te bir esnaf...
Filistinli Maraka’nın kentin merkezinde bir marketi, bir de lokantası var. Turistik bölgedeki iş yerlerinin ‘eski’ adı Ebu El-İz, yani İz’in Babası. (İz, Azzam Maraka’nın ilk oğlunun ismi.)
“Eski adı” diyorum zira Maraka, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’tan itibaren, Filistin davasını sahiplenmesine duyduğu hayranlık üzerine dükkanının ismini ‘Ebu El-İz Erdoğan’a (İz Erdoğan’ın Babası) çevirmiş.
Bu kadarla da kalmayıp, süpermarketin camlarını büyük boy Tayyip Erdoğan posterleriyle kaplamış. İçerideki dolaplar, kasanın çevresi, lokantanın adisyon fişleri, faturaları ve marketin sipariş kartları... Hepsinin üzerinde Erdoğan’ın fotoğrafları var.
Maraka, lokantanın önündeki caddeye de Türk bayrakları asmış.
Erdoğan sevgisi ve hayranlığının, Azzam Maraka’nın başını İsrail polisiyle derde soktuğu, bir süre önce Anadolu Ajansı’nın (AA) Kudüs’ten geçtiği haberle medyaya yansımıştı.
Ancak sonradan unutuldu, gitti.
Oysa, o dükkandaki mücadele sürüyor.
Daha iki gün önce Doğu Kudüs’ten gelen habere göre, Maraka’nın polis ve Kudüs Belediyesi ile yaşadığı sorunun artarak devam ediyor.
Bugüne kadar polis ve belediye zabıtalarının Azzam Maraka’ya kestiği cezalar Türk parası ile bin lirayı geçmiş.
İsrail polisi, Tayyip Erdoğan posterleri ve Türk bayraklarını kaldırmaması halinde market ve lokantayı kapatacağı tehdidinde bulunmayı da ihmal etmemiş.
Filistinli esnaf, kesilen cezaları ödememiş, hatta İsrail Emniyeti ve Kudüs Belediyesi aleyhine dava açacakmış.
AA’ya, “Biz Erdoğan’ı bizim için savaş veren tek kişi, tek lider olarak görüyoruz” diyen Maraka, Tayyip Erdoğan poster ve fotoğraflarını kaldırmamakta, İsrail polisi de ceza kesmeye devam etmekte ısrar ediyor.
Bölgedeki Müslüman esnaf, mücadelesinde Azzam Maraka’ya tam destek veriyor.
Bu arada önemli bir not; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, kurmayları vasıtasıyla Doğu Kudüs’te yaşanan bu mücadeleyi takip ediyor.
Önceki akşam Gençlerbirliği - Beşiktaş maçı için Ankara 19 Mayıs Stadı’ndaydık.
Maça yaklaşık yarım saat kala, protokol tribünü girişi hareketlendi. Polisler, kapıya doğru ilerleyen iki kişiye yöneldi.
Başkent’in futbol günlerinde, o noktada alışıldık bir durumdur bu tür hareketlenmeler.
Ya bir bakandır gelen, ya üst düzey bir bürokrat, ya da protokolde yer alan bir başka isim.
Ancak bu kez durum biraz farklıydı.
Gelenler Erdal Beşikçioğlu ile Fatih Artman‘dı.
Yani...
Üniformalı polis memurlarının bir anda çevresini sardığı ikili, Behzat Ç. ile Harun‘du !
Polislerden biri Beşikçioğlu’na, gülerek, “Hoş geldin amirim” derken, bir başkası cep telefonunu çıkartmış Artman ile fotoğraf çektiriyordu.
Kapıdaki görevli, “Bu kadar mısınız?” diye sordu.
Erdal Beşikçioğlu, “Hayalet ile Akbaba da geliyor şimdi” diye cevap verdi.
Ve 30 saniye sonra, Sabri İnanç Konukçu ile Berkan Şal göründü az ötede...
Ekip tamamdı...
Behzat Amir’in sakalları iyice uzamış, Harun gözle görülür şekilde kilo vermiş, Hayalet her zamanki gömleğini bu kez giymemiş, Akbaba ise boynuna Gençlerbirliği atkısı takmıştı.
Sanatçı Erdal Beşikçioğlu koyu bir Gençlerbirliği taraftarı. Ekranda canlandırdığı Cinayet Büro Amiri Behzat Ç. de öyle...
Kırmızı - siyahlıların ikinci golünden sonra Lig Tv kamerasına yansıyan sevinç gösterisi, Erdal B.‘nin içtenlik ve fanatikliğinin en somut ve sempatik kanıtıydı. Yalnız, ekibin diğer üyelerinin Gençlerbirliği’ne olan ilgisi biraz ‘amir durumundan’ gibi geldi bana.
Gençler’in maçı, 2-0’dan 4-2’ye çevirmesi, yeni sezon öncesi Behzat Ç. ekibine büyük moral oldu.
Maç öncesi ve devre arası karşılaştıkları yoğun ilgi Beşikçioğlu, Artman, Konukçu ve Şal’ı biraz bunaltmış görünüyordu. Belki biraz da bu yüzden, maç henüz 3-2 iken tribünden ayrıldı ‘efsane dörtlü’.
Şöhretin kaçınılmaz sonucu olan bu ‘hayranlara mesafeli duruş’ sebebiyle takımının dördüncü golünü göremedi Behzat Amir.