Meclis açıldı. CHP’den sonra BDP de geldi parlamentoya. Yeminler edildi, mesai başladı.
Pekiyi bu yeni dönemde, nasıl bir BDP göreceğiz?
Barış ve Demokrasi Partisi Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile konuştum.
Demirtaş’ın söylediklerini yorumsuz aktaracağım. Ki böylece herkes yeni döneme ilişkin yorumlarını, konunun aktörlerinden birinin durduğu noktayı tam olarak bilerek şekillendirsin ve öyle yapsın.
İşte Selahattin Demirtaş’ın sözleri. Başlık başlık yazıyorum. Hiçbir sözcüğü koyu renge boyayıp vurgu yapmadan...
- Başbakan “Bazı BDP’li belediyeler PKK’ya para aktarıyor” iddiası ile eğer Diyarbakır Belediyesi’nin Alman Kalkınma Bankası ile yaptığı ortak projeyi kastediyorsa bu 2003-2004 yıllarında tamamlanmış bir konu. O yıllarda da iktidardaydılar. Eğer belediyelerden PKK’ya para gitmişse bu çok ciddi bir suçtur. Böyle bir şey varsa bunu şimdi gündeme getirmek yani 7-8 sene bekletmek de suçu örtmek, gizlemektir. Ayrıca, Türkiye’de AKP’liler de dahil bütün belediyeler yabancı fonları kullanıyor. Başbakan bu açıklamalarıyla gündem saptırmaya çalışıyor. Anayasa değişikliğinin konuşulmaya başlanacağı şu dönemde yine bir arıza çıkartıyor.
- Evet PKK’nın tabanı ile bizim tabanımız örtüşüyor. Bizim tabanımız PKK’yı büyük ölçüde destekliyor. BDP, PKK’nın ne uzantısıdır, ne siyasi kanadı. PKK ile bir organik bağımız yok ama bize oy verenlerin PKK’ya bir sempatizanlığı, bir duygusal bağı, bir manevi bağı vardır.
- Bize “PKK ile aranıza mesafe koyun, kendinizi PKK’dan ayrıştırın” diyorlar. Yani aslında bize, “Türkiye’yi aldatın, kandırın” diyorlar. Bunun tek yolu vardır. “PKK’ya sempati duyanlar bize oy vermesin” deriz, oyumuzun yüzde 90’ını kaybederiz, herkes rahat eder! Bu mudur yani?
- Yeni bir tartışma başlatmak için söylemiyorum, aynı şey olmadığını da biliyorum ama konunun doğru algılanması için bir örnek vereceğim. Şimdi ben de çıkıp, “AKP, cemaatlerle arasına mesafe koysun, kendisini cemaatlerden ayrıştırsın bakalım” desem... Bu mümkün mü? Tekrar ediyorum, birbirine benziyor demiyorum ama anlaşılması için bu örneği veriyorum.
- Türkiye kamuoyu PKK’yı bir özgürlük hareketi olarak görmüyor ama Türkiye’nin doğusunda başka bir realite var ve bunun üstü örtülüyor. Bizden de bu realitenin üstünü örtmemiz isteniyor. Türkiye kamuoyu bu realiteyi içine sindirmek zorundadır demiyorum ama bunu kabul etmek zorundadır.
- Bizden beklenen kendimizi, tabanımızı inkar etmekse, böyle bir şey kimse görmeyecek.
- Ölümler, şiddet, kan hepimizi rahatsız ediyor ancak bu şiddetin ortadan kaldırılması için uygulanacak yöntemlerde ayrışıyoruz.
- Çözüm için gereken müzakerelerin sürmesidir. Hem PKK ile, hem İmralı ile, hem BDP ile.
- Bizi yoldan sapmış, kötü düşüncelere sahip insanlar gibi görmek ve birilerinin bize hoşgörülü davranması gerekiyormuş, elimizden tutup kaldırması gerekiyormuş gibi bir yaklaşımı reddediyoruz. Bu yaklaşımdan çok rahatsız olduk ve bunu istemiyoruz.
- Bizim tezkerelere karşı çıkışımız bugüne kadar sanki ‘PKK’yı korumak adına’ gibi algılandı. Hayır. Biz gerçekten de ‘savaşa hayır’ dediğimiz için tezkere oylamalarında ‘ret oyu’ veriyoruz. Bugüne kadar gördük, kara harekatları yapıldı. Biz engel mi olduk? Buyursunlar yine yapsınlar. Ama bunun zararı var, faydası yok. Türkiye kamuoyunun gazını almak için yapıyorlar bunu. Aldatmayın kendi kamuoyunuzu.
- Tarafların pozisyonları değişmedikçe, bir uzlaşı, bir çözüm için doğrusu kısa vadede ben de umutlu değilim. Ama yine de, her şeye rağmen barış istemeye devam edeceğiz.
Dediğim gibi. Yorumsuz aktardım. BDP işte bu noktada duruyor.
Demirtaş BDP’nin durduğu noktayı anlattı
Haberin Devamı