Nabi Hocam,
Yıllarca önce bir yüksek lisans tezi yüzünden nefessiz kaldığım bir ara kesitte sizi tanıma şansım olmuş, nezaketinize ve desteğinize minnettar kalmıştım.
Bakanlığa geldiğiniz haberini duyar duymaz gerçekten sevindim çünkü entelektüel bir insan olduğunuzu, dahası bu donanımınızı insana taşıma konusundaki alçakgönüllülüğünüzü de az çok biliyorum.
Bunun sevincini twitter aracılığıyla paylaştığım bir arkadaşımdan, haklı olarak 4+4+ 4 konusunda dostane bir uyarı aldığımda bu mektubu size yazmaya karar verdim. Biliyorum her şey daha çok yeni ama Milli Eğitim’in sorunları o kadar eski ve derin ki sanıyorum gelir gelmez çalışmaya başladınız. Dolayısıyla ben de buradan bir-iki şey sormak istiyorum size.
Öncelikle arkadaşımın bana ‘ama’ diyerek başladığı cümleyi çok önemseyerek şunu öğrenmek istiyorum:
4+4+4’ün, gelecek için bu kadar önem taşıyan bir projenin kamuoyunda tartışılmasına neden izin verilmedi? Diyeceksiniz ki ‘Ben o zaman Milli Eğitim Bakanı değil, komisyon başkanıydım.’ Ben de o zaman size ‘Ama şu an artık bakansınız ve bunu cevaplayabilecek en yetkin kişi sizsiniz’ diyeceğim. Sizin makullüğünüzü gözlemlemiş biri olarak, bu projenin bu kadar çabuk, bu kadar hazırlıksız, bu kadar insanların düşüncesini umursamadan topluma dayatılmasını çok şaşırtıcı bulduğumu söylemek isterim. AKP iktidarı anlamında değil. Bunu da hemen belirteyim.
Bunu bir türlü dillendirmeye fırsatım olmamıştı. Niyetim suçlamak değil, anlamak.
Sayın bakan, bu proje resmen topluma dayatıldı ve çok ciddi arızalar çıktı, hâlâ çıkmakta.
Bu tuhaf dayatmacı dalga esnasında normal ilköğretim okullarının, kimseye sorulmadan İmam Hatip Okulları’na dönüştürüldüğünü biliyoruz. Üstelik bu karar yeni öğretim yılının açılmasına 1-2 ay kala uygulamaya koyuldu. Sorun İmam Hatipler’e karşı olmak değil burada. Sorun dayatmacı yapı ve bu yapının her anlamda kendini meşru kılma sarsaklığını sürekli olarak ‘demokrasi’ fantezileriyle süsleme yanılgısı. Bu gerçek, sürekli olarak sumen altı ediliyor. Bunun demokrasi olmadığını hepimiz biliyoruz ve bu oldubittilerden çok rahatsızız. (En azından eğitimi eğitim olarak görenler diyeyim)
Bunları yazdığımız zaman, bunun solculuk üzerinden yürüyen bir tartışma olduğunu düşünen kimileri hemen saldırıya geçiyor ve ‘yenildiniz, çok fena yenildiniz!’ diye atıp tutuyor. Sizin de çok iyi bilebileceğiniz gibi eğitim konusu ne sağın ne de solun, ne muhafazakârlığın ne de liberalliğin (ne de muhafazakâr liberalliğin) sorunu değil hepimizin sorunudur. Eğitimin önemini kadrolaşmak olarak algılama yanılgısı bu ülkeyi eğitim yönünden hep savurdu ve savurmaya devam ediyor.
Eğitimde kadrolaşmaya değil, ‘ben, benim bildiklerim ve benim gibi düşünen tayfa’ ruhunun ortadan kaldırılmasına ihtiyacımız var.
Eğitimimiz hantal. Ancak bunun ortadan kaldırılması için oldubittilere değil, eğitime kafa patlatmış herkesin katkı sağlayabileceği dönüşümlere ihtiyacımız var.
Buna çok ihtiyacımız var hocam. Tanımlamak gerekiyorsa, ayaklarının üzerinde duran insanları yetiştirmeyi amaç edinen yetkin bir eğitim sistemine.
Bakanlığınızla ilgili konularda atılacak her adımı kamuoyuyla adil bir biçimde paylaşmanızı, kadrolarınızı ‘biz-siz’ biçiminde ayrıştıran o zehirli zihniyetten arındırmanızı önemle rica ediyorum.
Yeni Milli Eğitim Bakanı’na
Haberin Devamı