Oprah Winfrey’in başına gelenler

Haberin Devamı

Avrupa’nın göbeğinde, İsviçre’nin en büyük kenti Zürih’te, dünyanın en çok kazanan televizyon yıldızının başına çok ilginç bir olay geldi. Amerikalı siyah televizyoncu Oprah Winfrey, bir mağazaya girdi ve bir çanta beğendi. Kendisini tanımayan bir tezgâhtar ise çantanın onun için çok pahalı olduğunu belirtti ve muhtemelen gününe kaldığı yerden devam etti.

Peki. Bir senaryo ya da bir öykü yazacak olsaydınız bu olayda ‘kahraman’ diye kimi seçerdiniz?

Benim cephemden bakıldığında bu ‘kahraman’ ne Oprah ne de ondan özür dileyip duran İsviçre Turizm Bürosu’dur. Benim söz konusu öyküdeki ‘kahramanım’ tezgâhtarın ta kendisidir! Böyle bir cümleyi karşısındaki müşteriye sarf eden tezgâhtarın hâli, yaşam algısı ve bunu karşısına yansıtış biçimidir. Oprah Winfrey’i tanımış ya da tanımamış olması da çok önem taşımıyor. Asıl dikkat çeken nokta mağdur durumuna düşmüş olan Oprah ile 35 bin dolarlık o çanta arasındaki ilişki değil, tezgâhtarla o çanta arasındaki ilişkidir ve çağımızın hikâyesi de orada başlar zaten.

Sadece ırkçılık değil

Tezgâhtarın Zürih’in ortasındaki lüks bir mağazada Oprah Winfrey’e böyle bir yaklaşımda bulunması ırkçı bir tutum olarak algılanabilir elbette. Azımsanacak bir tutum da değil hani. Ama bu tür olayların İstanbul’un, Paris’in, Londra’nın göbeğinde de yaşanabileceğine, üstelik o tavrın sadece genelgeçer bir ırkçılıkla açıklanamayacağına da inanıyorum. Bu, yaşadığımız çağın başka bir tanımına da denk düşüyor. Parası olan ve bunu karşısındakine en görkemlisinden en vasatına hissettirenle (ah o tanımsız güç ve o güçle gelen iktidar), hissettirmeyen ya da gerçekten parası olmayan arasındaki farka.

Tezgâhtarın bu hissi çok gelişmiş olmalı. Ya da bu his ona çok iyi öğretilmiş! Zaten mağaza sahibi de elemanına sonuna kadar sahip çıkıp ‘Bizim eleman doğru yaptı’ gibi bir şeyler demiş. Tanımsız sınırların ne olduğunu bir kez daha anlatmış bize mağaza sahibi. Belli ki elemanlarını çok iyi yetiştirmişler!

Farkında mısın?

Tekrar kraldan çok kralcı olan bizim tezgâhtara dönecek olursak, yaklaşımı üzerinde düşünürken şunları da sorabilir miyiz acaba kendisine?

Kardeşim gerçekten 35 bin dolarlık çanta hakkında ne düşünüyorsun? Ona ulaşılabilirlik ölçütün, bizzat senin ölçütün nedir? Bu çantayı hak edenlerle hak etmeyenler arasında nasıl bir bağ kuruyorsun? Sana göre hak etmek nedir? Diyelim ki asgari ücretli, dul, yetim, işçi, öğrenci birinin bu çantaya bakma hakkı yok mudur? Sen sahi hangi cephedesin ve bulunduğun o cepheden dünyayı, insanları, yaşamı nasıl görüyorsun?

Daha da ilginci, bu paragöz rezil sistemin sen ve senin gibilerin üzerinden işlediğinin, etlenip butlandığının farkında mısın?

DİĞER YENİ YAZILAR