Haberin Devamı
‘Kendisinden kaçarak mahalle bakkalına sığınan eşini yumruklayıp, saçından tutarak yerde sürükleyen koca, güvenlik kameralarına yansıdı. Görüntüde, yanına sığınan kadını döven kocaya müdahale etmeyip, yerinden kalkmayan ve televizyon izleyen işyeri sahibi dikkat çekti.’
Bu paragrafı 2012 yılındaki bir gazete haberinden aldım. Böyle bir haberi ne kadar düşünüyorsunuz okuduktan sonra? 10 dakika? 1 saat? 1 gün?
Sonra unutuyorsunuz değil mi?
‘Ya o kadın, şimdi ne yapıyordur?’ dediğiniz oluyor mu hiç? Aklınıza düşüyor mu onun onuru? Yaşamdan beklentileri? Ya onun kaderini paylaşan niceleri? Onların kum fırtınasına tutulup giden hikâyeleri?
6411 Sayılı Yasa’nın önemli bir açmazı var. Yasaya göre yaklaşık 15 bin hükümlünün, koşullu salıverilme tarihlerinden daha önce dışarı çıkmalarının önü açılıyor. Bu noktada Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın uyarısı çok önemli. Onların dileği TBMM’de kabul edilip kanunlaşan bu yasanın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi. Neden mi? Bu yasa çerçevesinde kadına karşı şiddet kapsamında suç işleyen erkeklerin tahliyeleri de başlayacak, o yüzden.
Mor Çatı, haklı olarak bu vetoyu isterken kadına yönelik şiddet kapsamında işlenen suçlara verilen cezalara dikkat çekiyor, bu suçların aldığı cezaların hafifliğine değiniyor. Dolayısıyla, 6411 Sayılı Yasa bu suçları işlemiş erkeklerin hemen hepsinin tahliyesine olanak sağlayacak!
Peki bu ne demek?
Bu gelişmelerden habersiz kadınlar kendilerine karşı suç işlemiş erkekleri yine karşılarında bulacaklar ve muhtemelen senaryo hiç değişmemiş olacak! Onca deneyimin ardından şunu söylüyor Mor Çatı: ‘Bizler çok iyi biliyoruz ki, ceza evlerinden izin verilerek ödüllendirilen erkeklerin ilk işi, şiddet uyguladıkları kadınların kapısına dayanmak oluyor. Şimdi ise, bu kişilerin tahliye edilmeleri ile bu risk daha da büyük.’
Elbette asıl soru şu: ‘Bu yaralama, öldürme tehdidi bir kadın cinayetini beraberinde getirirse bunun sorumluluğunu kim üstlenecek?’
Kadın cinayetleri... Ah ve vahların dışında, en fazla bir günlüğüne gazetelere haber olma gerçeğinin ötesinde bu kadınların hayatını kim savunacak, sahi?
Bu kadınların neler yaşayabilecekleri konusunda gerçekten bir fikrimiz var mı?
Yoksa hâlâ ‘aile içinde her şey olur’ gibi dipsiz ezberlerin içinde miyiz?
Mor Çatı’nın yasanın yürürlüğe girmemesi konusunda yaptığı uyarıyı acilen dikkate almak gerekiyor. Ülkemizde kocasından en az bir kere dayak yemiş kadın oranın yüzde 35 olduğunu düşünerek... 100 kadından 35’inin fiziksel şiddete maruz kaldığını hatırlayarak! Her 3 kadından birisinin aile içinde şiddete uğradığını hiç ama hiç unutmayarak.