Pazartesi günü yeni Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in ‘Londra Kitap Fuarı Konuk Ülke Türkiye’ tanıtımı için SwissOtel’de düzenlenen basın toplantısına katıldım.
Orada Emek Sineması ile ilgili söylediklerini basında çıkan haberlerden takip etmişsinizdir.
Bakan, ‘Emek Sineması yıkılmıyor, bulunduğu yerden bir kaç kat yukarıya taşınıyor’ dedi. Ardından da sürecin sonuçlandığını, tartışma zemininin Kültür Bakanlığı ile ilgili olmadığını, Emek’in dünyada pek çok örneği olan bir sistem uygulanarak birkaç kat yukarıya aynı şekilde taşınacağını söyledi. Bakan’ın daha sonrasında ‘mekân hassasiyeti’ üzerine söyledikleri de ilginçti. Bu ‘hassasiyete saygı duyduğuna, mekânların hafızasına sahip çıkmakla ilgili bu hassasiyetin her zaman kıymetli olduğuna fakat hayatın değişen koşulları içinde de farklı düzenlemelerin ortaya çıkabileceğine’ değindi Bakan.
Çelik, daha sonra yazarlarla yaptığı sohbette de içtenlikle bu konudan söz etti.
Bakan’ın hassasiyet konusunda söylediklerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak ifade ettiği ‘farklı düzenlemeler’ konusunda işlerin göründüğü kadar masum olmadığını da dile getirmek durumunda hissediyorum kendimi.
Gerçek: Rant sistemi
İstanbul’un hemen her tarafının şantiye hâline dönüştürülmesinin tamamen hayatın değişen koşullarından değil esasen rant üzerine kurulmuş bir sistemden kaynaklandığını hemen hepimiz biliyoruz. Kimilerinin cebinin bu şantiye hâli nedeniyle sürekli olarak dolduğunu anlamak içinse büyük bir uzmanlık gerekmiyor. Geçmişte de böyleydi, bugün de böyle. Değişense işlerin iyice hızlanmış olması. Her şey o kadar ‘şantiyeleşti‘ ki en sıradan vatandaşın bile ‘ne oluyoruz yahu?’ sorusu inşaat enkazları arasında dolaşmaya başladı. Ama bir hayalet ses olarak. O sesi ne iş makineleri ne de duyması gerekenler duyuyor.
Asıl sorumuz da bu zaten. Neden ‘farklı düzenlemeler’ bu kadar çok ve neden buna karşı çıkanların sesi ideolojilere tıkıştırılıp dikkate alınmıyor? Ne tuhaf, bu işleyiş bana, velilerin şikâyeti sonucunda hakkında soruşturma açılan bir okul müdürünün icraatini çağrıştırıyor. Bu kişinin konuşurken ‘modern bir okul için onu da yaptık bunu da yaptık, kimseye hayrımız dokunmadı, kimseyi memnun edemedik’ derkenki hâlini; bu ‘harıl harıl iş’ sayesinde nasıl da cebini doldurmuş olduğu gerçeğini. Hakkında açılan soruşturmadan nasıl yırttığını ve vatanı sevme konusunda herkesi geride bırakan o nutuklarını.
Emek neden taşınıyor?
Şantiye diyarı İstanbul’da gece gündüz harıl harıl iş makineleri çalışıyor. Farklı düzenlemeler kentine dönüşen bu diyarda iş gele gele Emek’in bulunduğu yere kadar varıyor. Bakan’ın söylediği çok önemli burada. ‘Emek Sineması yıkılmıyor’ diyor. Çok şükür!
Yine de içimiz ferahlamıyor. Çünkü sorular bitecek gibi değil.
Sahi Emek Sineması neden yukarı taşınıyor? Halkın yaşam koşulları bu noktada iflas ettiği için mi yoksa yeni rant alanlarının açılabilmesi için mi?
Cevabı hepimiz biliyoruz.
Bu yalın soruya vicdanımızla cevap verdiğimizde ise sadece geçmişi ve bugünü değil yarınımızı da kurtarma şansımız var. Üstelik bu iş sadece Emek Sineması ile de sınırlı değil.
Emek
Haberin Devamı