Bu başlığı atmamın nedeni yeni tasarlanan THY giysileri. Bu yeni tasarımları görünce dayanamadım!
Her ne kadar bu tasarımlar hostesler kadar stewardlar (erkek kabin görevlileri) için olsa da gözlerimiz kadın giysileri üzerinde odaklandı. Nedeni basit: Kadın uçuş görevlilerindeki giysi değişimi 180 derecelik bir açıdan nasiplenmiş durumda! Tafta kumaşların içinde kaybolmuş mankenleri görünce kafamız karıştı. En azından bu yeni tasarlanmış epey bol giysilerle uçaktaki o küçücük koridorda nasıl yürüyebileceklerini düşündük.
Ama dahasını da düşündük elbette... Ya da düşündüm diyeyim.
Ne zaman bir hostes görsem Virginia Woolf’un o ünlü sözünü hatırlarım: ‘Kadınların hiçbir ülkesi yoktur; kadınların ülkesi bütün dünyadır.’
Dar bir alanda bunu yaşasalar bile bu hissin onlara yakıştığını düşünürüm. Çat orada çat burada olmak hissi vardır ya, belki bu yüzden...
Ancak bunun bir yerden sonra tıkandığını da bilirim elbette. Hostesler de nihayetinde hepimiz gibi bedenleriyle ‘bir ülkeye aittirler’ ve söz konusu bedeni yaşadıkları coğrafyadan çok da farklı bir yere taşıyamazlar.
Bilinen bir teorik gerçektir kadın bedeniyle coğrafyanın paralellikler çizdiği. Tıpkı mekânsallık gibi bedensellik de çok politiktir aslında. Kısacası yaşadığımız coğrafya ne derse kadın bedenleri de tıpatıp onu söyler.
Bunun hostesler üzerinden bizimle buluşması daha da ilgimi çekti. Bu giysiler üzerinden yaratılmaya çalışılan zorlamacı oryantalist romantizmi tuhaf bulsam da aslında pek de şaşırmadım. Eski Osmanlı ruhunun parayla katık edildiği bir romantizmle hareket eden bir ülke konumundayken, sınır ötesi olduğu varsayılan bir uçağın içerisinde bu tafta giysilerle dolaşmaya çalışan hostesleri hayal etmek çok da inanılmaz gelmedi bana.
Ama elbette işi bir adım daha ileri götürdüm ve THY’nin personelini nasıl işten çıkardığını hatırladım. Bu romantizmin içinde gezinen keskin sermaye piyasasının rutini de düşüverdi aklıma; sistemin ‘hakikat’ devreye girdiğinde kadın erkek kimsenin gözünün yaşına bakmayışını düşünüverdim. Hangi perde desenli tafta bunları saklayabilir diye iç geçirdim. Hangi bol giysi saklayabilir, aklayabilir, erteleyebilir tüm bunları? Hangi örtü? Ah şu çağımızın romantize edilen gerçekleri... Kılıflara sokulanları, diz altı eteklerin altına saklananları; tafta giysiler, geniş kıvrımlarla allanıp pullananları.
Türkiyesi, ötesi berisi, bütün dünyanın işi harıl harıl bu hoyrat motifi örmek, bu hoyrat motifte kendine yer açmaya çalışmakken, ah Virginia Woolf ah, kadın bedeninin kendini özgür kıldığı, o kimseye ait olmayacağı yer neresi, sahi?
Beden beden söyle bana!
Haberin Devamı