Ne yaparsanız yapın bıçak altına yatmayın

Amerika'da bel ve boyun fıtığı teşhisiyle hastaneye giden her 100 hastadan 3'ü ameliyat ediliyor. Türkiye'de ise 80'i... Maalesef, bıçak altına yatanların sadece üçte biri sağlığına kavuşabiliyor. Oysa fizikoterapi ile başarı oranı yüzde 98...

Haberin Devamı

İki ağrı vardır ki, tahammülü mümkün değildir. Biri diş, diğeri de bel ağrısı... Ters bir hareket, biraz hesapsız ağır kaldırmak, karda buzda kayıp düşmek yeterlidir. Eğer bir de kiloluysanız vay halinize... Öyle bir ağrıyla karşılaşırsınız ki, yeri göğü inletir, yastık yorgan parçalarsınız. Bir an önce bu illetten kurtulmak için herşeye razı olursunuz. İster ameliyat ister koca karı ilacı... İşte bel fıtığı hastalarının yaptığı en büyük hata da budur.

Mazoşist olmayın ama ağrıdan da korkmayın. Ağrı vücudumuzun dilidir. Sadece hastanenin yolunu göstermez, doktorun doğru teşhis koymasına da yardımcı olur. "Sen nereden biliyorsun? Belin mi kaydı, fıtık mı oldun?" demeyin. Tüm bunları Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doktor Eser Cemil Alptekin söylüyor. Alptekin, neşter düşmanı bir doktor. Neredeyse soyu tükenen tıp adamlarından... Tam 25 yıldır Bahçelievler ve Levent'teki Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Merkezleri'nde binlerce hastayı bu dayanılmaz ağrılardan bıçaksız kurtarıyor...

Çok doktora danışın
'Ağrıyı dinleyin ama asla ona teslim olup pes etmeyin. Bu ağrıdan kurtulmak için bıçak altına yatmayın" diyor Alptekin... Bu uyarısını ciddiye almak lazım, zira bel ya da boyun fıtığının ameliyatında sonuç pek de iç açıcı değil. İşin kötüsü bazı doktorlar da hemen bıçağı ele alma taraftarı. Üç-dört haftalık lazer, kısa dalga, ultrason, radar gibi cihazlarla
uygulanan fizikoterapi ile düzelebilecek bir omurga sorununu, kesip biçerek halletmeyi tercih ediyorlar. Neden mi? Doktor Alptekin kabul etmek istemiyor ama söylemesi ayıptır, biraz para için! Zira terapi ortalama 1.5 milyar lira, ameliyatın en basiti ise 6 milyar! Peki bu kadar parayı bastırıp, bu illetten kurtulabiliyor mu hastalar? Cevabı hayır; bir kez bıçak altına yatanı birkaç ameliyat daha bekliyor çoğunlukla. Alptekin, bu kısır döngüyü şöyle anlatıyor: "Tüm dünyada ilk ameliyattan çıkan hastaların üçte biri daha büyük sorunlarla karşılaşıp geri dönüşü olmayan bir yola giriyor. İkinci ameliyatta hasar oranı yüzde 68..." Yine mi ikna olmadınız? Üçüncü ameliyata giren 100 hastadan ancak ikisi sağlam çıkıyor!

Gözünüzü mü korkuttuk? Korkun ve mümkün olduğunca fizikoterapiye yönelin. Hatta doktor "Haydi ameliyata" diyorsa, bir başka doktora da danışın. Sorununuzu fizikoterapi ve rehabilitasyon uzmanının tedavi edemeyeceğine emin olmadan masaya yatmayın...

İçiniz rahat olsun
Size dünyadaki durumdan da bahsedelim ki içiniz rahat olsun. 1980'lerde her 100 bel fıtığı hastasından 46'sı ameliyat ediliyordu. Şimdilerde bu oran yüzde 3. ABD'de ise neredeyse bel fıtığı ameliyatına yasak getirilmiş. Ameliyat kararı çıkması için fizikoterapi ve rehabilitasyon uzmanı başkanlığında bir kurul oluşturuluyor. Bu kurulda nörolog, nöroşirürjist, ortopedist, psikiyatrist ve genel cerrah da bulunuyor. Ancak hepsi tamam derse, hasta ameliyata alınıyor. Özel sağlık sigortaları sadece bu durumda ameliyat parasını ödüyor.

Kasılmalar başladıysa ameliyat şart
Peki hiç mi ameliyat yapılmamalı? Tabii ki yapılmalı, ama ancak çok mecbur kalınca... 25 yıllık tecrübesiyle Doktor Eser Alptekin, bu mecburi durumları şöyle sıralıyor: "Spastisite durumu sizi ameliyata götürür. Yani kollarda ve bacaklarda felç öncesi belirtiler, kasılmalar başlamışsa cerrahi müdahele şarttır... Bir de sfinkter kusurlarmda ne idrar ne de dışkı geldiğini hasta hissedemez. Ama bu durumlarda bile biz önce fizikoterapi ve rehabilitasyon programlarını deniyoruz. Eğer hasta tedaviye cevap vermiyorsa, durumu daha da ağırlaşıyorsa cerrahiye gönderiyoruz."

Hemen belirtelim, Doktor Eser Alptekin bel ve boyun fıtığı şikayetiyle kendisine gelen her 100 hastadan sadece birini cerraha gönderdiğini söylüyor.

DİĞER YENİ YAZILAR