‘Bize kandil simidi ikram eden mini şortlu kızla aynı şeyi savunuyoruz!’

Haberin Devamı

Ta Batman’dan gelmişler... Gazın, copun, orman katliamının acısını çok iyi biliyorlar. Direnmişler, ama seslerini duyan çok olmamış. Bu yüzden biraz buruklar, ama yine de kalpleri eylemcilerle birlikte atıyor.

Başörtülü Kezban ile arkadaşı Kasım’ın burukluğu nasıl geçmiş söyleyelim. Pek de görüntüsünü tasvip etmedikleri bir mini şortlu kız gelmiş yanlarına, kandil simidi ikram etmiş. Yemişler, pek tatlı gelmiş!

‘Bize kandil simidi ikram eden mini şortlu kızla aynı şeyi savunuyoruz’



Bir direniş bu kadar hoşgörülü olur mu? Dünyada örneği yok belki! Hele ki önceki akşam Gezi Parkı’nda yaşananları görüp duyunca insan umut doluyor. Miraç Kandili’nde protestocuların yaptığını yine birileri karalamaya çalışacak belki ama gerçekten içtendiler. Sabahtan itibaren kandil simidi dağıtırken de, akşam namaz kılıp dua ederken de...

Antikapitalist Müslümanlar’ın dualarında farklı bir şeyler vardı bildik dualardan: “Meydanda direnen gençlerin solukları kavi, sesleri gür olsun!” Duanın ardından atılan sloganlar da öyleydi; “Allah, ekmek, özgürlük!” Belli ki onlar da bekliyordu kendilerine bazı kesimlerden tepki gelmesini ki, açıkladılar; “Türkiye’de yepyeni şeyler oluyor. ‘Böyle yerlerde dua edilmez’ diyenler var. Bu önyargılar çöküp, yok olacak. ‘Orada sarhoşlar var’ diyenler var. Sarhoş olsun anlaşırız, yeter ki kalleş olmasın!”

Kim mi kalleş? O çimenlere oturmuş gençlerin bir bölümü twitter’dan bazı provokatörlere yanıt yazıyor; “Beşiktaş’ta camide alem yapıp içki içtiler diye yazanlar.” Meydanda kalleşin bir tanımı bu mesela...

Vicdanı olan destekler

Kandil olduğundan merak ediyorum, acaba Gezi Parkı’nda başörtülü genç kızlar da var mı? Meydanda çok gördüm, ama Gezi Parkı’nda, doğrudan eylemin içinde var mıdır diye başladım kolaçan etmeye... Doğrusu kolay olmadı ama buldum!

Tanışırken şaşırdım, zira üşenmemiş kalkıp ta Batman’dan gelmişler! Her ikisi de iletişim sektöründe çalışan iki arkadaş... İkisi de Kürt... Kasım Şenses 33 yaşında, Kezban Özdemir 25’inde... “Biz buraya anı olsun diye gelmedik. Dayanamadık göstericilere yönelik şiddete... Biz alışığız yıllardır gaz yemeye, ormanlarımızın yakılmasına, gösterilerde gençlerin vurulmasına!.. Gün geldi, evimizde, işyerimizde bile gaz bombası yedik. Bırakın gösteriyi! Ne yazık ki o dönemde kimse bize destek olmadı. Bu yüzden içimiz biraz buruk...”

Buruklar ama şimdi mutluluk ve umut ağır basıyor. Zira sosyal medyada son günlerde, “Bize böyle şiddet uygulanıyorsa kimbilir Kürtler’e neler yapıldı?” diyen twit’leri görüyorlar. “İçimizde birikmiş bir hazmedememezlik vardı. Artık bizi anlayanlar çoğaldı” diyorlar.

‘Bize kandil simidi ikram eden mini şortlu kızla aynı şeyi savunuyoruz’



Biz sesimizi duyuramadık

Kalpleri Gezi Parkı’ndakilerle birlikte, çünkü tek bir ağacın değerini İstanbullular’dan daha çok biliyorlar. Kasım, “Batman’da o kadar çok ağaç yakıldı ki, şu anda gölgesinde oturacağımız tek bir ağaç yok” diyor.

Şiddete, baskıya direnirken, o ağaçlar için de sessiz kalmamışlar ama seslerini duyuramamışlar. Ekliyor umut dolu; “Bugün bir ağaçla başlayıp tüm dünyanın destek olduğu bu haklı direnişi görmek bizi çok sevindiriyor. Biliyoruz ki buradaki insanların hepsi samimi. Biz bu acıları çok yaşadık, şimdi onlar yaşıyor. Bize düşen bu acıyı paylaşmak. Onun için burdayız...”

Kezban’a dönüyorum, “Buradaki tek başörtülü sensin... Ne hissediyorsun?” diye soruyorum. Gelirken o da merak etmiş nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını... Gülümsüyor, “Olumsuz tek bir tepki yok. Beni de burada görmekten mutlular” diyor.

İnanca tavır yok kesinlikle

Kasım alıyor yine sözü; “Bugün, giyimine çoğu insanın tepki göstereceği, mini şortlu bir bayan kandil simidi ikram etti, bizi sevindirdi! Sonuçta burada insanların özgürlüklerden yana bir tavrı var. Tavır kesinlikle inanca değil. Burada insanlık var, vicdan var. Zaten insan olan, vicdanı olan bu süreci destekler!”

Onları buruk mutluluklarıyla başbaşa bırakıyorum. Çimenlere serilmiş binlerce insanın arasında dolaşıyorum. Bir çift görüyorum el ele, bir farkları var diğer çiftlerden, ikisi de erkek! Pek mutlular... Altı gündür Gezi’de nöbettelermiş. Biri İstanbul Üniversitesi’nden, öteki Ankara Üniversitesi’nden... Atakan ile Volkan, bu nöbeti el ele sürdürmeye kararlı. “Üç aydır beraberiz, ilk kez dışarıda böyle el ele tutuşabildik. Ailelerimiz bilmesine rağmen cesaret edemiyorduk. Burada o kadar önyargısız ki insanlar, o kadar özgür bir ortam var ki, bu cesareti ancak gösterebildik” diyorlar...

Bu çiftten söz edeyim mi etmeyim mi diye çok düşündüm. Bir endişem vardı, hâlâ da var; ama o kadar mutluydular ki, bu mutluluğu herkes paylaşsın istedim. Eminim, birileri çıkacak, tıpkı “Camide alem yapıyorlar” diyenler gibi, “Gezi Parkı’nda eşcinseller var” diyecek. Belki daha galiz küfürler kullanacaklar... Atakan ile Volkan’ın umurunda değil, zaten onların adına cevap verecek milyonlar var. Onlar güzel, cesur ve özgürlük isteyen insanlar...

En mübarek kandil...

İşte böyle bir yer Gezi Parkı... Ağaçları savunmak için buraya geldiler, her türlü farklılığı bir kenara itip, kucaklaştılar. Hoşgörü ve özgürlük bir araya geldi mi, biber gazı bal oluyor. İnternetteki koronun söylediği şarkıdaki gibi...

Yüzümde bir gülümseme, İstiklal Caddesi’ne doğru ilerliyorum. Tarihe tanıklık etmek bir yana, Kasım, Kezban, Atakan ve Volkan’ı tanımak bile yeter bana... Taksim Meydanı’ndaki pankart ilişiyor gözüme; ‘Kandiller halkların birlik, eşitlik, dayanışma günleridir.’ Bu kandil en mübarek kandil oldu bana!

“Biz AKP’siz dini, CHP’siz Ata’yı, MHP’siz vatanı, BDP’siz Kürt’ü savunuyoruz!”

İstiklal Caddesi’ni gece, kepenkler inikken bir gezmenizi tavsiye ederim. Her yer yazı, her yer slogan... Bu milletin ne çok söyleyecek sözü, nasıl bir espri anlayışı varmış!.. Dünyaca ünlü saat markası Swatch’un kepenginde ‘RTE zamanın doldu’ yazıyor, makyaj markası MAC’in kepenginde ‘Biber gazı cildi güzelleştirir’... Bir de Gezi direnişçilerinin siyasi kimliğini afişe edeyim; kendileri etmişler zaten duvar yazısıyla; “Biz AKP’siz dini, CHP’siz Ata’yı, MHP’siz vatanı, BDP’siz Kürt’ü savunuyoruz!”

Daha bir sürü var, ama yazacak yerim yok! Siz bir gidin, kısa bir direniş romanı okuyun İstiklal’in kepenklerinde... Bu caddeye ismi şimdi ne çok yakıştı değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR