HDP’liler ‘yüce Türk Milleti önünde’

HDP’li milletvekilleri “yüce Türk Milleti önünde” diye yemin ederlerse ayıp olurmuş. Çünkü bu kişiler Türk değilmiş. Neden Türk olmuyorlarmış? Çünkü kendilerinin bir etnik kimlikleri varmış. İyi de herkesin bir etnik kimliği var. Üstelik o itiraz edilen milletvekili yemininin yer aldığı anayasa “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” diyor. Etnik kimliklerin hiçbirini Türk Milleti’nin dışında bırakmıyor.

Anayasayı, yasaları vs. bırakın, “sokaktaki adam”a sorun. Bu ülkede hiç kimse hiçbir etnik kimliği millet bütünlüğünün dışında görmez. Zaten “Millet” kavramını etnik aidiyetle veya kan bağıyla falan açıklamak için ya zırcahil ya da kötü niyetli olmak lazım. Çünkü böyle bir şey söylemek için önce “millet” kavramının anlamını bilmemek gerekiyor. Sonra da “etnik kimlik” ile “milli kimlik” arasındaki farktan habersiz olmak...

Türk bir milletin adı. Kürt, Çerkes, Gürcü, Arnavut, Boşnak vd. ise etnik aidiyetimizi ifade eden isimlerimiz. Çünkü millet çoğu zaman bünyesinde farklı etnik kimlikleri barındıran bir tür siyasi ve kültürel şemsiyedir. Modern çağların ürettiği bir sosyolojik realitedir. Kabile veya aşiret gibi soy birliğine bağlı ilkel toplumsal yapılara benzemez.

Haberin Devamı

Bugüne kadar belki onlarca defa yazdım, mecburen aynı şeyleri yine yazacağım: Türk milleti tarihî ve sosyal şartların ürünü olarak çok etnili bir yapı. Yani farklı etnik kimliklerin tarihi süreçte ortak bir kültür etrafında beraberce oluşturdukları bir bütünlük... Dolayısıyla -geçmişte Kemalistlerin yaptığını bugün tersinden yapıp- “Türk kimliği etnik bir kimliktir” iddiasıyla sözgelimi bir Çerkez’in veya bir Arnavut’un “Türk olma” hakkını elinden almaya hakkınız yok. Kendilerini etnik kimlikleriyle ifade etmek istemeyen milyonlarca insana ille de birer etnik kimlik dayatmaya hakkınız yok.

Millet her şeyden önce siyasi bir kimlik. Devleti olan topluluklara millet diyoruz. En azından kavramın teknik anlamı bu… Milliyetler öncesi Avrupa toplumlarının aidiyet anlayışlarını düşünün: Feodal kültür içinde bir insan kendisini sözgelimi Alman veya Fransız diye tanımlamaz, Hamburglu veya Marsilyalı diye ifade ederdi aidiyetini. Monarşiler feodaliteyi tasfiye edip üniter millî devletleri tahkim etmeye başladıktan sonra millî kimlik bilinci oluştu. Aynı dönemde Osmanlıda ise feodalite mevcut olmadığı için imparatorluk tebaasının tamamı doğrudan padişaha bağlıydı ve vatandaşlar dinî aidiyetleri itibarıyla birer millî kimliğe sahipti. İslam milleti, Yahudi milleti, Ortodoks milleti gibi... Modern dönemde millî devlet kurulurken de eski millet sistemini sürdüren bir anlayış çerçevesinde hareket edildi. Sözgelimi anadili Türkçe olan fakat Ortodoks milletine mensup Karamanlılar nüfus mübadelesinde Yunanistan’a gönderilirken anadili Türkçe olmayan Müslümanlar Türkiye’ye getirildi.

Haberin Devamı

Zaten “Bir harstan olan insanlardan mürekkep cemiyete millet denir” diyen de Atatürk’tü. Ama maalesef Kemalizm’in milletleşme ve laikleşme projelerini bir arada yürütebilecek donanımdan mahrum bulunuşu yüzünden bu kapsayıcı millî kimlik anlayışından uzaklaşıldı. Yani farklı etnik kimlikleri tek bir millet kimliği altında bir araya getiren faktörün inkâr edilmesi uğruna Türk kimliğini etnik aidiyete indirgeyen bir yorum revaç buldu belirli bir dönemde.

Haberin Devamı

Etnik milliyetçi hareketin mevcut siyasi yapıya yönelik itirazlarının taban bulmasında bunun da payı var. Ancak bunlar geçmişte kaldı artık. Şimdi geçmişin tortularıyla değil, bugünün realiteleriyle geleceği kurmak zorundayız.

DİĞER YENİ YAZILAR