Erdoğansız AK Parti ne yapacak - 2
AK Parti’nin durumu maraton koşarken gömlek değiştiren atlete benziyor. Maraton koşan atlet, koşmaya devam edecek, yarıştan kopmayacak bu arada rakiplerini kontrol edecek ve birinciliğini koruyacak, bütün bunları yaparken aynı anda forma değiştirecek. AK Parti’nin durumu tam budur. Liderini daha doğrusu her şeyini Köşk’e gönderecek partinin baştan sona yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Adını net olarak koymak lazım. Partide yapısal sorunlar var. Sorunların başında yeni bir siyasal manifesto ve yeni bir paradigma gerekiyor. Çünkü AK Parti kendi eliyle yeni bir sosyoloji inşaa etti. Şimdi o sosyoloji partinin klasik örgütlenmesini ve politik duruşunu aşan bir dinamik taşıyor.
Yeni Türkiye’ye, eski AK Parti olur mu?
Sosyolojisi değişen Türkiye’de, AK Parti’nin on iki yıl öncesinin anlayışıyla yürümesi zor. AK Parti ya dönüşerek değişecek ya da Türkiye’de yeni bir politik sayfa açılacak. Dolayısıyla partinin yeniden yapılanması varoluşsal bir anlam kazanmış durumda. Parti bayındırlık, ulaşım ve sağlık alanında büyük değişime imza attı.
Ancak aynı başarıyı toplumsal ve siyasal alanda aynı ölçüde tekrarlayamadı. Çünkü önce politik bir restorasyon yapması gerekiyordu. Yani sitemsel bir rehabilitasyon lazımdı. Artık inşaa gerekiyor. Partinin son dönemde yaşadığı sorunların ardında inşaa dönemi sorunları var.
Sistemi restore eden AK Parti ‘yeni’yi kurma konusunda kriz yaşıyor. Ortada somut bir problem var, AK Parti kendi eliyle yarattığı yeni Türkiye’yi, eski yaklaşımlarla yönetemez. Bunun için realist bir politik yüzleşme lazım.
Dava ve misyon mu, kişisel hesaplar mı?
Bu yüzleşme ve politik arayışın işaretlerini dün Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan’ın Yalçın Akdoğan söyleşisinde gördük. Akdoğan’a bir anlamda partinin siyasi komiseri ve ideologu diyebiliriz. En başta on iki yıl boyunca Başbakan Erdoğan’ın yanında duran tek isim.
Çevikcan’ın söyleşisinde, Akdoğan’ın yapısal sorunları gördüğü, bunların aşılması konusundaysa ortak akla, ‘dava ve misyon’ya vurgu yapan bir yaklaşım içinde olduğunu görülüyor. Akdoğan gibi ihtiyatlı ve ketum birinin dönüşümün öneminin altını çizmesi oldukça manidar.
Akdoğan’ın ‘...ben meseleye dava şuuru, bir misyona hizmet etmek olarak bakarım.’ cümlesi ile ‘Emanetçi başbakan’ olmayacak ifadeleri politik gerçekçilik bakımından önemli.
http://haber.gazetevatan.com/akdogandan-carpici-aciklamalar/645488/1/gundem
AK Parti’de üç tarzı siyaset!
Erdoğansız dönem için yoğun çalışmaların devam ettiği belirtiliyor. Uzmanların Anadolu’yu dolaşıp kanaat önderleriyle birebir görüşmeler yaptığı ve eşzamanlı anketlerin sürdüğü iddia ediliyor.
Bu çalışmalarda öne çıkan bazı tespitlere bakmakta fayda var. Milli Görüşçülerin partinin başına Numan Kurtulmuş’u istediği, İslamcı kesimde Ahmet Davutoğlu adının konuşulduğu, muhafazakar ve merkez sağ bloğun ise Abdullah Gül’ü istediği ifade ediliyor. Tabi bütün bu süreçler için belirleyici isim Tayyip Erdoğan olacak.
Erdoğan’ın son on yılda merkez sağ bloğu yeniden tanımladığı ve konvansiyonel dönemin tanımlamaları aşan bir politik kimlik inşaa etiğini gözden uzak tutmamak lazım. Yani AK Parti klasik bir sağ’ı aşan bir politik pozisyonu temsil ediyor.
İkinci değişim programı hazırlanıyor...
Yeni dönem için ikinci on yılın değişim programı hazırlandığı ifade diliyor. Örgütlerde başlayan değişim Eylül’de yapılacak kongede yerini parti yönetiminde yapılacak büyük değişime bırakacak. AK Partinin asıl sınavı ve partileşmesi ise Erdoğan sonrası dönemde başlayacak...
Yeni Türkiye, yeni AK Parti...
Haberin Devamı