‘Sayın Gorbaçov, bu kapıyı açın. Sayın Gorbaçov, bu duvarı yıkın.’ Bu sözleri 12 Haziran 1987’de Berlin’deki Brandenburg Kapısı önünde dönemin ABD Başkanı Reagan, Sovyet lideri Gorbaçov’a söylemişti. İki yıl sonra Berlin Duvarı yıkıldı ve ‘demir perde’ kalktı.
Alman ulusal birliğinin sembolü sayılan Brandenburg Kapısı, iki Almanya’nın birleşmesine açılmıştı. Berlin duvarının yıkılması, Soğuk Savaşın bitişini de müjdeliyordu. Duvarın yıkılmasının üzerinden çeyrek asır geçti. Ancak dünyanın pek çok yerinde yerel duvarlar varlığını korumaya devam ediyor.
Pozantı’da neden bir Alman mezarlığı var?
Pozantı’da otobana girmeyip, dağ yoluna kıvrıldığınızda sizi sarı bir tabela karşılar. Tabelada ‘Alman Mezarlığı’ yazmaktadır. Doğdukları yerde ölenlerin yaşadığı bu ücra Anadolu kasabasında Alman mezarlığının ne aradığı önemli bir sorudur. Merkel bu mezarlığı görmemiştir. Bu mezarlık dahi başlı başına Türk-Alman ilişkilerinin tarihselliğinin sembollerindendir.
Sultan Hamid, İngiltere’nin Süveyş’i ele geçirmesiyle başlayan üstünlüğünü yeni bir küresel güçle dengelemek istiyordu. İngiltere’nin Hindi-Çin üzerindeki jeostratejik üstünlüğüne son vermek amacıyla Alman İmparatoru II. Wilhelm’le işbirliğine gitti. Bu amaçla tarihin en büyük demiryolu projesini Almanlara verdi.
Dünya bilsin ki Alman İmparatoru Müslümanların dostudur!
Bismarck’ın ‘ürkek ve dengeci’ doğu siyasetini terk eden Kayzer II. Wilhelm’in, ilk seyahatlerinden biri İstanbul’u ziyaretiydi. Berlin-Bağdat demiryolu hattı için Sultan’ı ikna eden İmparator, Kudüs’e de gidip hacı oldu. Şam’daki tarihi konuşmasında şunları söyledi:
‘Sultan ve dünyanın her tarafına yayılmış 300 milyon Müslüman bilsin ki Alman İmparatoru kendilerinin dostudur.’ İmparator bu nutkuyla İngiltere’nin yayılmacı siyasetinin karşısına Almanya’nın iradesini koyuyor ve ‘güç oyununda’ kendilerinin de olduğunu ilan ediyordu. Dışişleri Bakanı’na iki ülke arasında askeri, ticari, ekonomi başta olmak üzere her alanda işbirliğinin artırılmasını emretti, tam üç defa daha İstanbul’a geldi.
Prusyalı subaylar, Osmanlı ordusunun modernleşmesi dâhil her alanda büyük inisiyatif aldı. İttihat Terakki troykası I. Dünya Savaşına Almanya’nın yanında girdi. İki ülkenin askerleri aynı cephede savaştı ve can verdi.
‘Boğaziçi’ne sığınanlardan, ortak ülkeye’
Doğu Roma ve Osmanlı imparatorluklarının en önemli meydanına yapılan Alman Çeşmesi de bu bağın sembollerinden sadece biridir. II. Dünya Savaşında Nazi yönetiminden kaçmak zorunda kalan Yahudi, Sosyalist Almanya vatandaşlarına Türkiye kucak açtı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi sınırdışı edilen Alman hocaları tarafından kurulmuştur. Prof. Neumark, İsmet Paşa’nın isteği üzerine ‘Türkiye’nin II. Dünya Savaşı sonrası yeniden yapılanması’ için reform projesi hazırladı. Yirmi yıl Türkiye’de yaşadıktan sonra ülkesine döndüğünde ‘Alman bilgin ve sanatçılarına Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir olanak tanıması, onlar için bir nimetti’ dedi. Neumark yıllar sonra ‘Boğaziçi’ne Sığınanlar’ kitabında Türkiye anılarını yazdı.
Almanya ‘acı vatan’ mı, ‘ortak vatan’ mı?
Alman sanayiinin iş gücü talebini karşılamak üzere 1960’larda imzalanan ‘İş gücü anlaşmasıyla’ çok sayıda Türk bu ülkeye gitti. Bugün yaklaşık 3 milyon Türkiye vatandaşı Almanya’da yaşıyor. Danimarka’nın, Norveç’in nüfusunun 5 milyon olduğu düşünülürse Almanya’daki bu Türk nüfus ‘Batı Türkiye’ olarak nitelenebilir. İlk neslin yaşadığı acılar hâlâ hafızalarda ama yeni jenerasyon, eğitim düzeyi, girişimcilik yeteneği, uyum kabiliyetiyle hem Almanya hem de Türkiye için büyük bir dinamizm üretiyor.
Almanya-Türkiye ilişkileri nereye evrilecek?
İki ülke arasındaki ilişkileri son dönemde yükselen tansiyon üzerinden okumak doğru değil. Berlin-Bağdat-Hicaz Demiryolunda Toros Dağları’nı delen tünellerini açan ve derin vadilerde büyük köprüler kuran Alman mühendis ve işçiler Anadolu’yu öylesine yurt bellemişlerdir ki demiryolu inşaatlarında hayatlarını kaybedenler Toroslar’a gömülmek istedi. İşte Pozantı’daki Alman Mezarlığı o yüzden orada. Almanya’nın pek çok kentinde de artık Türk mezarlıkları bulunuyor. İki ülke arasında böylesine köklü tarihsel ve duygusal bağlar varken yeni polemikler üretmenin kimseye faydası yok.
İki buçuk asırdır devam eden ilişkilerde sultanlar, imparatorlar, cumhurbaşkanları, başbakanlar değişti ama iki halk arasındaki ‘duygudaşlık ve dostluk’ değişmedi. Reagan’ın zamanın ruhunu okuyarak ‘Açın Kapıyı’ demesi gibi Merkel’in de kapıları açmasının zamanı gelmedi mi?
Sayın Merkel bu kapıyı açın, Sayın Merkel bu duvarı yıkın!
Haberin Devamı