‘Hukuk maskeli, iktidar savaşı’ aslında ülkeye büyük fırsat sunuyor. Hükümetin önünde iki yol var. Ya yaşanan krizi fırsata dönüştürüp topyekûn devletin yeniden yapılandırılmasına gidebilir. Ya da sorunu kavramasına rağmen demokratik kararlılık gösteremeyip, devletçi bir refleksle krizi derinleştirebilir.
AK Parti’nin siyasal kodlarında iki seçenek de var. Örneğin 367 krizi, kapatma davası, Kürt meselesi gibi konularda çözümü siyasette aradı ve başarılı oldu. Ancak Gezi krizinde ise tam tersi yaşandı. Cemaatle hükümet arasındaki problem sistem krizinin sonucudur. Radikal bir bakış geliştirilemezse bugün ‘cemaat-hükümet’ sorunu çözülse dahi yarın yeni krizler çıkacaktır.
Hafta sonu Star/Açık Görüş’teki yazısında Doç. Dr. Tuncay Önder krizden çıkış yolunun siyasette olduğuna dikkat çekiyordu: “Krizden çıkışın tek yolu siyasettir. Siyaset kendisine yönelen tehdide ancak siyasetle karşılık verebilir. 12 Eylül referandumunun ‘vesayetin sonu olmadığı’ anlaşılmıştır.“
Yaşanan son kriz bağlamında hükümet ne yapmalı sorusuna dönersek şunları kaydedebiliriz...
1. Demokratikleşme mi, otoriterleşme mi: Hükümet, paralel devlet sorununu çözmek isterken otoriterleşme tuzağına düşmemeli ve sorunu daha fazla demokratikleşmeyle çözmelidir. Sorunu çözerken hukukun dışına çıkmak hem hükümete hem ülkeye kaybettirecektir.
2. Samimi özeleştiri yapılmalıdır: B. Arınç ve B. Bozdağ’ın bu yönde samimi özeleştirileri olsa da bunun daha yüksek sesle yapılması gerekmektedir. On bir yıllık iktidar boyunca yer yer ortaya çıkan ‘hukuk dışına çıkma’ tavrı terk edilmeli ve özellikle Balyoz, Ergenekon, KCK, casusluk davaları başta olmak üzere bu döneme mal olmuş davalarda toplumun vicdanını rahatlatacak bir hal tarzı belirlenmelidir.
3. Arınma/temizlenme: Hükümet özellikle yerel yönetimlerde yaşandığı belirtilen ‘yolsuzluk-rüşvet’ iddialarının üzerine gitmeli ve toplumu ikna edecek cevaplar vermelidir.
4. Reformları kurumsallaştırmak: Gelinen noktada yaşanan sorunun temelinde reformların kurumsallaşamaması yatmaktadır. Reformda izlence ve model eksikliği normalleşmeyi zora sokmaktadır. Devletçi dil terk edilmelidir.
5. Türkiye’nin takvimi, Erdoğan’ın takvimi: Toplumun demokratikleşme takvimi ile Tayyip Bey’in kafasındaki sıralamada moment farkı olduğu görülmektedir. Bu bağlamda iki takvimin uzlaştırılması ve demokratikleşme adımlarının hızlandırılması lazımdır.
6. Yeni bir demokrasi koalisyonu kurulmalı: Hükümet krizi aşmak için kendi döneminde bir toplumsal odak hâline dönüşen kentli orta sınıfla yeni bir koalisyon kurmalı ve sorunu herkes için daha fazla demokrasi vaadiyle aşmalıdır. Problemi aşmanın bir yolu da ortak değiştirip yeni toplumsal ittifaklarla yola devam etmektir.
7. Çözüm süreci hızlandırılmalıdır: Çözüm sürecinde yaşanabilecek geri dönüş hükümete hesap etmediği yeni riskler doğuracaktır. Bu bağlamda zamanı iyi kullanmak gerekmektedir.
8. Tek yol yeni anayasa: Yaşanan kavgadan çıkış yolu yeni anayasa gündemine hızla geri dönmektir. On bir yılın sonunda hâlâ 12 Eylül rejiminin siyasi partiler ve seçim yasasının yürürlükte olmasının hiçbir izahı bulunmamaktadır.
Erdoğan, sahibi olmadığı eski devleti savunmak yerine yeni bir düzen vaat etmelidir.
DÜZELTME: Önceki yazının son paragrafında önemli bir tashih oluşmuş. Doğrusu şöyle olacaktı.
“Bu bağlamda GYV’nin kamuoyuna açıklamalar yapmak kadar arka kapı diplomasisi yürütüp, sulhu dile getirmesi gerekiyor. Şerif Mardin, Nilüfer Göle, Kemal Karpat, Ahmet Yaşar Ocak, Hayrettin Karaman, Mehmet Kırkıncı, Şükrü Hanioğlu gibi entelektüel zekâsına ve vicdanına güvendiği aydınları daha fazla dinlemeliler.”
Hükümet ne yapmalı?
Cemaat-hükümet mücadelesini anlamak (6)
Haberin Devamı