Yerel seçimlere dört gün kaldı. Bir yanda ‘Erdoğan karşıtlığı’ paydasında birleşmiş cephe, diğer tarafta Tayyip Erdoğan var. Aslında bu filmi 2007 seçimlerinden bu yana izliyoruz. Hepsinin de sonucu belli. Ancak yaşlı kurtlar maske değiştirerek şanslarını yeniden denemek istiyorlar.
Geçmişten farklı olarak bu kez Gülen hareketinin cepheye eklenmesiyle ilginç bir tablo ortaya çıktı. Hakkını teslim etmek lazım, Gülen hareketinin sert muhalefeti AK Parti’nin kimyasını bozuyor.
Gülen hareketi muhalefetten etkin çalışıyor...
Gülen, geçmişte Erdoğan için kullandığı gücünü bu defa muhalefet için kullanıyor. Başta yaygın medyası olmak üzere örgütlü gücünü kullanarak hükümete öldürücü hamleler yapıyor. Nasıl bir sonuç alacağını seçimde göreceğiz ancak AK Parti’nin sinirini bozduğu açık.
Yalnız, burada gözden kaçan bir durum var. Gülen hareketi ile hükümet arasındaki kavga, bir anlamda hayatında hiç kavga etmemiş mülayim ama aynı zamanda hileci mahalle delikanlısıyla, hayatı mücadelelerle geçmiş bıçkın delikanlının kavgasına benziyor. Kavga pratiği zayıf delikanlı, kavganın başında silahını çekip, bıçkın delikanlının kafasına ateş etti. Ancak rakibini öldüremedi. Şimdi hamle sırası bıçkın delikanlıda ve rakibini tenhada yakaladığında ona üstünlüğünü yeniden kabul ettirecek.
Kavganın raconunu bilmeyen ve ilk anda silahına davranan delikanlı karşı mahallenin gazına gelerek saldırılarına devam ediyor. Aslında o da birebirde rakibini yenemeyeceğini biliyor ancak mermi de silahtan çıktı. Geri dönse gururu incinecek, dönmese yenilecek. Törede olduğu gibi ak sakallıların araya girip onları barıştırmasını istiyor.
Cephe siyaseti kimin işine yarar?
Tayyip Bey, referanduma dönen cephe seçimlerinin tümünü kazandı. Seçimin güvenoyuna dönüşmesi, sonucu belli bir yarış anlamına geliyor. Çünkü Erdoğan’ın politik kariyeri kavga üzerine kurulu. Onu belediye başkanı yapan da, Başbakan yapan da girdiği kavgalar. Her kavgadan büyüyerek ve daha büyük özgüvenle çıktı.
Bunun en çarpıcı örneği 2009 yerel seçimlerinden sonra yaşandı. 2009’da oyları sekiz puan düşen Erdoğan, anayasa referandumunda verdiği cephe mücadelesiyle bir yıl sonra yapılan seçimde oyunu yüzde elliye çıkardı. Normal şartlar altında 17 Aralık süreci yaşanmasa Erdoğan’ın oyları bir kez daha düşecekti. Fakat 17 Aralık süreci muhafazakâr tabanında yeni bir tetiklemeye sebep oldu.
Tapulu arazi el değiştirdi!
17 Aralık tetiklemesinin nasıl bir depreme yol açacağını yakında göreceğiz. Fakat serinkanlı bir çıkarsamayla meseleyi netleştirebiliriz. Muhafazakâr sağda Erdoğan’ın alternatifinin olmaması onu rakipsiz kılıyor. Sadece 1995 seçimlerine bakıp bu durumu anlayabiliriz. 1995’te ANAP, DYP, RP arasında eşit biçimde paylaşılan sağ oyların bugün Erdoğan’dan başka gidecek adresi yok.
Süleyman Demirel, 12 Eylül darbesi sonrası Turgut Özal’ın AP tabanına yönelik siyaset yapması üzerine ‘tapulu arazime gecekondu yaptırmam’ demişti. Demirel sözünün arkasında durdu ve ANAP’ı tasfiye etti. Artık devir değişti, köprünün altından çok sular aktı ve tapu Erdoğan’a geçti.
Son tahlilde insanlar sandığa gittiğinde şunu soracak: ‘Tamam, Erdoğan gitsin, peki kim gelsin?’
Erdoğan gitsin seçimi...
Haberin Devamı