Adana’da konuştuğumuz gençler Erdoğan’ı istediklerinde iktidardan indirebileceklerini ancak Gülen’in biletinin ellerinde olmadığını söylediler.Başbakan Erdoğan’ın Batman, Gaziantep ve Adana mitinglerini izledim. Farklı sosyolojileri, farklı coğrafyaları ve farklı insan manzaralarını yerinde gördüm. Kafalardaki sorulara cevap aradım.Serin bir bahar günü yağmur eşliğinde Batman’a vardığımızda Erdoğan ne yaptığından emin görünüyordu. Batman, doksanlı yıllarda büyük acılara tanık oldu. Gözyaşının ve acının sel olduğu yerdi. Sokaklarda tankların, zırhlı araçların gezdiği yıllardan sonra bir yıldır huzuru yaşıyor.Meydanda kalabalık bir kitle vardı. Erdoğan çözüm sürecinden bahsettiğinde coşku yükseldi. Meydana yakın bir berbere girip seçimleri ve çözüm sürecini sordum. Usta, bir yıldır kan akmadığını ve bundan mutlu olduklarını ancak çözüm sürecinde daha cesur adımlar atılmasını söyledi.Kürtler kimin yanında?Erdoğan’ın yol güzergahında asılan ‘Sen Gençlerin Akan Kanını Durdun ya Anaların Duası Yeter Sana’ pankartı aslında bölgedeki psikolojiyi yansıtıyordu. Kürtler, Erdoğan-Gülen ayrışmasında Erdoğan’ın yanında yer alıyorlar.AK Parti, Batman’da Akil İnsanlar Heyeti’nden Emin Ekmen’le yarışa giriyor. BDP ise cezaevinde Nejdet Atalay’ın yerine bu defa Sabri Özdemir’i aday göstermiş. BDP ile AK Parti arasındaki mücadele hizmet siyaseti ve kimlik siyasetinin yarışı olacak..AK Parti’de ‘diren kadın’ dönemi başlayabilir...Gaziantep’e geldiğimizde meydanda yüz binden fazla insan vardı. AK Parti, Fatma Şahin’le yarışa girdi. BDP’nin adayı ise Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş. Meydana kadın eli değdiği belli oluyordu. Genel merkez kadın kolları Fatma Şahin’le dayanışma için tam kadro şehre gelmişlerdi. AK Parti’nin başarısında adları olmayan kadınlar var. Ancak kadınların bu başarıya eşdeğer bir siyasal temsilleri yok. Görünen o ki önümüzdeki dönemde partide ‘diren kadın’ durumu yaşanacak.Bir gün sonra Erdoğan’ın Adana mitingini izledik. Adana tarımın ve sanayinin uzun süre öncüsü oldu. Şehir uzun süredir eski ihtişamlı günlerini arıyor. Erdoğan, Sultan Hamit zamanında yapılmış tren garının önünde coşkulu bir kalabalığa konuştu. İstasyon Meydanı’na giderken konuştuğumuz taksici Erdoğan’ın işinin Adana’da zor olduğunu ancak ülke genelinde oyunu koruyacağını söyledi.Ziya Paşa caddesi üzerindeki cafe’deki gençler ise seçimden çok cemaat meselesini sordular. Erdoğan’ın biletinin ellerinde olduğunu, istediklerinde iktidardan indirebileceklerini ancak Fethullah Gülen’in biletinin ellerinde olmadığını söylediler. Kültür Bakanı Ömer Çelik ise seçimde iddialı olduklarını ve bu seçime ‘seçimlerin seçimi’ adını verdiklerini belirtti.‘Zırhını kaybetti’...Mitingleri izlerken Erdoğan’ın ekibinden Ertan Aydın’la değerli sohbetler yaptık. Ertan Aydın, ABD’de eğitim almış parlak bir siyaset bilimi doçenti. Aydın, AK Partiye mal edilen otoriterlik, diktatörlük eleştirilerinin nedeninin paralel yapı olduğunu söylüyor. Aydın, başta kelepçeli fotoğraf olmak üzere gazetecilerin keyfi biçimde tutuklanması ve Ergenekon/Balyoz davalarındaki hak ihlallerinin sorumlusunun paralel yapı olduğunu ifade ediyor.Ertan Aydın, keyfi görünüm arz eden tutuklamaların Batı karşısında ülkenin imajını olumsuz etkilediğinin altını çizerken seçimlere dair ilginç değerlendirmeler yaptı. Aydın, ‘kaset siyasetinin milletin irfanından geri döndüğünü, seçmene tepeden bakan anlayışın bir kez daha büyük bir mağlubiyete uğrayacağını’ iddia ediyor.Aydın, cemaat’in son tartışmalarla arkasına saklandığı zırhı kaybettiğini ve flu alandan gün ışığına çıktığını kaydederken paralel yapının pusu geleneğiyle hareket ettiğini belirtiyor. Aydın, seçmende politik farkındalığın arttığını, sosyal mühendislik imkanı kalmadığını ifade ederken seçimde büyük sürpriz yapacaklarını ve oylarının yüzde elliye yakın olduğunu söyledi.Meydanlar ne söylüyor?1. Yerel seçim, muhalefet için referanduma, hükümet için güvenoyuna dönüşmüş durumda.2. Erdoğan kampanyasını muhalefete karşı değil, Gülen’e karşı yürütüyor.3. Muhalefete nazaran, Erdoğan’ın, kendi tezlerini daha iyi anlattığı tespit ediliyor.4. İki gün boyunca Erdoğan’ın kendinden emin ve kararlı olduğunu gördüm.5. Toplum yolsuzluk ve rüşvet olayını görüyor ancak bunun bir operasyon olduğunu düşünüyor6. 17 Aralık süreci AK Parti tabanında kilitlenmeye ve yeni bir kenetlenmeye yol açmış.7. Güneydoğu’da BDP-AK Parti, Akdeniz’de ise AK Parti-MHP arasında bir yarış var.8. Erdoğan’ın mitinglerinde kalabalıktan çok kitlenin coşkusu ve kavga eder hali dikkat çekiciydi9. Erdoğan seçim kampanyasını Yeni Türkiye metaforu üzerine kurmuş durumda.10. Meydanlardaki on pankarttan yedisinin Gülen hareketine karşı hazırlandığını gördüm.
Başbakan, partisinin devletleştiği, otoriterleştiği iddialarına, “Söze değil, icraata bakarım. Öyle olmadığımız ortada” diye yanıt verdi. Erdoğan, çözüm sürecini seçimden sonra ilerletmekte kararlı olduklarını söyledi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün Batman ve Gaziantep’te mitingler yaptı. Uçakta sorularımızı da yanıtlayan Erdoğan, davalar, Cumhurbaşkanlığı seçimi, seçim güvenliği, ‘paralel yapı’yla mücadele konularında önemli mesajlar verdi.‘Beraat demek değil’- Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay’ın durumu nedir? Tahliyeler oldu ancak seçilmiş belediye başkanları ve sivil siyasetçiler çıkamadı. Doğuda ayrı, batıda ayrı hukuk mu olacak?Biz 5 yıl prensip kararını getirdik. Daha önce 10 yıl tutukluluk vardı. Silah kullanmadığı hâlde 10 yıldan uzun süredir tutuklu olan insanlar var. Salih Mirzabeyoğlu, Yakup Köse örnekleri var. Bunlar sistemin çelişkilerini oluşturuyor. Hiç olmazsa 5 yıla indirelim ki tutuksuz olarak yargılanma hakkını kazansın istedik. İlker Başbuğ olayında Yargıtay’a gidemedi çünkü gerekçeli karar neredeyse 7 aydır yazılamadı. Tahliyeler beraat demek değil tabii ki.‘Ne ekmek alması...’- Bu konuda başka çalışmalar olacak mı?Adalet Bakanlığı konuyu çalışıyor. Derdimiz cezaevlerini doldurmak olmamalı. Silahlı bir eylem yapmamış ama içeriye girmiş olanları nasıl dışarıya çıkarabiliriz sorusuna cevap bulmalıyız. Bu çerçevede bireysel başvuruyu biz çıkarttık. ‘Sonra değerlendireceğiz’- Yeni anayasa seçimden sonra gündeme gelecek mi?Bu hususta bize tam bir buçuk yıl kaybettirdiler. Komisyonda herkese eşit sayıda temsil hakkı verilmesine rağmen sağlıklı bir yaklaşım göstermediler. Yerel seçimden sonra Cumhurbaşkanlığı meselesi gündemimizde olacak.- Aday olacak mısınız?Şu an için gündemimizde olan 30 Mart seçimleridir. Bunu sonra değerlendireceğiz.- Çözüm süreci nasıl ilerleyecek?Yerel seçimler sonrasında bu sürece devam edeceğiz. Kararlıyız. İlerleteceğiz.- MİT yasasını bu çerçevede mi geri çektiniz?MİT yasasının çözüm süreciyle alakası yok. Geri çekmemiz tamamen Meclis’in tatile girmesiyle alakalı.- Neçirvan Barzani Türkiye’ye geldi, görüşecek misiniz?Evet İstanbul’da görüşeceğiz. Ayrıca Van’da Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile de görüşecekler. Erbil ve Süleymaniye valileriyle birlikte geliyor. Enerji konusu başta olmak üzere diğer konular masaya yatırılacaktır.'Pusulada Esma oyununa gelmeyin'‘Hesaplaşma olarak görmüyorum’- Paralel yapıyla büyük hesaplaşma seçim sonrası mı olacak?Ben hesaplaşma olarak görmüyorum. Mesele hukuk çerçevesinde devletin yeniden dizaynıdır. - Partinizin devletleştiği, otoriterleştiği iddialarına ne diyorsunuz?Ben söze değil, icraata bakarım. 12 senedir AK Parti’nin ne olduğu ortada. Öyle olmadığımız çok açık ortada. On iki senedir otoriter bir anlayış mı sergiledik? Diktatörlük olsa kimse nefes alamaz. Diktatörlükte hukuk olmaz.- Paralel yapıyla mücadele meselesinde sahnede sadece siz varmışsınız gibi bir görüntü var?Bu, liderlik meselesiyle alakalı bir durumdur. Benim yanımda putperest bir kadro yok. Düşüncelerini rahatça ortaya koyan bir kadro var. Ben görüşlerimi Bakanlar Kurulu’nda, MKYK’da, MYK’da açıkça ortaya koyuyorum. Arkadaşlarım da düşüncelerini belirtiyor. Diğer tarafta ise ne söylense doğrudur mantığıyla hareket ediliyor. Herkes düşüncelerini söyleyebilir. - 30 Mart sizin için milat mı olacak?İçeridekiler de, dışarıdakiler de gereken cevabı alacaktır. Tüm hesaplar bozulacaktır.
Seçimler yaklaştıkça siyasi tansiyon da giderek yükseliyor. Liderler meydanlarda sert nutuklarla birbirlerine yüklenirken sonuçları kadar sonrasında yaşanacaklar merak uyandırıyor. Türkiye, tarihinin en önemli seçimlerinden birine gidiyor. Seçim, tam bir güvenoyuna ve referanduma dönüştü. Hemen arkasından Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacak olması tarihi özelliğini daha da artırıyor.Neresinden bakılırsa bakılsın, seçimler siyasette yeni bir dönemin kapısını açacak. Yerel seçim sonucuna göre tüm siyasi hesaplar yeniden yapılandırılacak.Peki seçimler kimi, nasıl etkileyecek.Tayyip Erdoğan: Politik kariyerinin en zor seçimlerinden birine giriyor. Sert mücadelelerin içinden geldiği için özgüvenli ve kontrollü bir kampanya yürütüyor. Her şeye rağmen gündemi kendisi belirliyor. Yerel seçimden alacağı oy, kendisi için cumhurbaşkanlığını ve partisinin 2023 planını gözden geçirmesine yol açacak. Yüzde kırk oranı ve Ankara, İstanbul eşiğiyle yarışa giriyor.Kaybederse her şeyini kaybetmiş olmayacak ancak asıl mücadele, kazanırsa başlayacak. Meydanların diline ve sokağın nabzına bakıldığında Erdoğan’ın istediği sonuçları bir kez daha alacağı görülüyor. Fakat 30 Mart’tan sonra söylemini, üslubunu, politik dilini ve partisinin vizyonunu değiştirmezse kendisini büyük sorunlar bekliyor.Kemal Kılıçdaroğlu: Bu seçimde en büyük riski Kemal Kılıçdaroğlu aldı. Gülen hareketiyle kurduğu taktik ittifak ve ‘sağ’a açılma hamlesi ona büyük bedeller ödetebilir. Parti grubu ve taban, başarı beklentisiyle 30 Mart akşamına kadar sesini çıkartmayacak. Ancak hedef tutturulmazsa yeniden parti içi iktidar mücadelesi başlayacak. Kılıçdaroğlu için başarı yüzde 30 eşiği olacak.Ankara ve İstanbul’u kaybetmiş bir Kılıçdaroğlu’nu zor günler bekleyecektir. 30 Mart akşamı olumsuz bir tablo ortaya çıkarsa haziranda kongre hazırlıkları başlayacaktır. Kılıçdaroğlu, büyük risk aldığı için çok sert bir kampanya yürütüyor. Onun için bu seçim ontolojik bir imtihana dönüşmüş durumda.Devlet Bahçeli: Bahçeli, kontrollü gerilim stratejisi ve yapıcı muhalefetiyle son dönemde farkındalık yaratıyor. Bu seçimlerin en rahat partilerinden biri. Özellikle Adana, Mersin başta olmak üzere Akdeniz’de sürpriz yapabilir. Bahçeli bu duruşuyla 2007 seçimlerinde olduğu gibi 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaderini etkileme gücüne sahip olacak.Selahattin Demirtaş: Devlet Bahçeli ile birlikte seçimlerin en rahat liderlerinden biri. BDP, tarihinin en rahat seçimine gidiyor. 1999’da başladıkları yerel seçim maratonunda toplam 37 belediye kazanmışlardı. 2009’da bunu 98’e çıkardılar. Şimdiki hedefleri, iki katına çıkarmak. İki dönem kuralı nedeniyle seçimlerden sonra parti yönetimi yeniden yapılandırılacak.Gülen hareketi: Harekete sızan güvenlikçi çete onu kriminalize ve illegalize etti. Böylece masumiyetini ve meşruiyetini kaybetti. Seçimlerden nasıl bir sonuç alınırsa alınsın, iktidara kim gelirse gelsin, insanlar artık selam vermeye korkacaktır. Bugün onlarla taktik işbirliği yapanlar, Erdoğan’ı tasfiye ettiklerinde dönüp onlara yönelecekler.
Türkiye, tarihinin en ilginç seçimine giriyor. 17 Aralık süreciyle başlayan rüşvet/yolsuzluk iddialarının ve cemaat-hükümet savaşının gölgesinde bir seçim oluyor. Toplumsal ve siyasal muhalefetle Gülen hareketi aynı cephede, Erdoğan ise karşı tarafta. Ölümüne verilen bir savaş var.Hükümet, on iki yıllık iktidarın verdiği yıpranmaya, yapılan onca yanlışa, yapısal sorunların tam olarak çözülememesine, Orta Doğu’da yaşanan türbülansa rağmen hâlen rakipsiz. AK Parti seçimlerin favorisi. Halk hâlâ Erdoğan için meydanları dolduruyor. Son tahlilde Erdoğan’ın hataları, muhalefetin topluma anlattığı doğrulara dönüşemiyor.On yıldır cevabı aranan soru...Aslında bu soru son on yılın en çok sorulan sorusu. Hafızanızı tazelediğinizde her seçimde bu sorunun sorulduğunu görürsünüz. KONDA, AG, ANAR yerel seçimler için Erdoğan’ın oyunu 2009 yerel seçimlerine göre yükseliyor buluyorlar. Yani her şeye rağmen AKP’nin oyu düşmüyor, yükseliyor. Seçim günü bu rakamların sağlamasını hep birlikte yapacağız.Cumhuriyet mitinglerinin damgasını vurduğu 2007 seçimlerinden önce yapılan şu analize dikkatinizi çekmek isterim. (AK Parti oyları neden yükseliyor?) Basında da dile getirilen (28 Haziran 2007 Salı, Hürriyet; Mehmet Y. Yılmaz ve 28 Haziran 2007 Çarşamba, Radikal; Haluk Şahin) ‘neden böyle oluyor?’ sorusu gerçekten üzerinde tartışılmaya değer bir soru. Her iki yazının da ana fikri ‘AKP’nin anketlerde 2002 seçimlerindeki oy oranının üzerinde bir oy oranına sahip gözüktüğü ve bunun kaynağının ne olduğunun açıklanması gerektiği‘ydi. Mehmet Y. Yılmaz, açık olarak şunu soruyordu: “(...) bildiğimiz bir şey daha var: Türkiye’de bugüne kadar hiçbir genel seçimde iktidar partisi, bir önceki seçimdeki oyunu koruyamadı. İktidar yıpranması, her partiyi etkiledi ve yüzde 10’lara varan oy kayıpları yaşandı. Önümüzdeki seçimde, bu eğilimin değişmesi için nasıl bir gerekçe var? Ne oldu ki iktidardaki AKP’nin oyları artabilsin? İşsizlik sorunu mu çözüldü, gelir dağılımı mı iyileşti, asayiş eskisinden daha mı iyi, dış politikada büyük başarılar mı var?”Ak Parti’nin oyları neden yükseliyor?12 Haziran 2011 seçimleri öncesi aynı sorunun bu defa Bekir Ağırdır tarafından sorulduğunu görüyoruz. http://www.milliyet.com.tr/ak-parti-oylari-neden-dusmuyor-/siyaset/sondakika/20.01.2011/1341790/default.htm Ağırdır T24’te yaptığı analizde şunları söylüyor: “(...) bizim medyada da dillendirilen, yazılıp çizilen, iktidarın birçok hatasına ve hatta stratejik yanlışına karşın hâlâ neden oyunun düşmediği sorusunun cevabı da burada. Unutulan Avrupa Birliği, duran reformlar, sürüncemede bırakılan Kürt meselesi, kutuplaşmayı körükleyen kavgacı siyaset tarzı, tekel işçileri ve öğrenci eylemleri benzeri hak arama eylemlerine karşı şiddet kullanımı gibi sıralanabilecek birçok hata ve yanlışa karşın anketlerde Ak Parti oyu azalmıyor, artıyor.”Bu değerlendirmelere Gezi Parkı olaylarını ve 17 Aralık sürecini eklediğimizde olay daha da karmaşık hâle geliyor. Bu sorunların halk nezdinde bir karşılığı olmadığı için Erdoğan’ın oyu yükseliyor değil. Sorunun cevabı galiba başka yerde.Peki neden böyle oluyor?1. Muhalefetin topluma yeni bir hikâye ve ütopya vaat edememesi.2. Toplumsal muhalefeti bir çatı altında toplayacak güçlü bir liderliğin olmaması.3. Muhalefetin toplumsal gerçekliği okuyamaması ve kendisini Erdoğan üzerinden tanımlaması.4. Muhalefetin ekonomiyi ve ülkeyi daha iyi yöneteceğine dair güven verememesi.5. Erdoğan’ın geçen on yılda merkez sağın üzerine yeni bir kimlik inşa etmesi.6. Erdoğan’ın toplumla kurduğu nefret/sevgi ilişkisi ve seçmen sadakatinin yüksek olması.7. Erdoğan’ın halka güven/umut vaat etmesi ile toplumla kurduğu sahici bağ.8. Erdoğan’ın başta Kürtler olmak üzere farklı toplum bileşenleriyle sağladığı ilişki.9. Toplumsal ve siyasal kutuplaşmanın yarattığı cephe siyaseti anlayışı.10. Toplumun güvene ve istikrara oy verip maceraya girmemesi.
Seçim yaklaştıkça politik mücadele hızlanıyor. Ülke tarihinin en sert seçim kampanyası yaşanıyor. Yerel seçimi Bekir Ağırdır (KONDA), İbrahim Uslu (ANAR) ve Adil Gür’le (AG) konuşup analitik bir değerlendirme yapmaya çalıştık. Bu isimler objektif değerlendirmeleriyle bilinen saygın isimler.Üç ismin vurguladığı altı temel nokta var. Birincisi, yerel seçim referanduma dönüştü ve bu durum muhalefetin aleyhine işliyor. İkincisi, toplumsal ve siyasal kutuplaşma tarihte görülmemiş biçimde yükseliyor. Üçüncüsü, partilerin kalelerinde bir değişiklik olmayacak. Dördüncüsü, muhalefet topluma bir ütopya ve gelecek vaat etmediği müddetçe iktidar alternatifi olamaz. Beşincisi, AK Parti genel seçime göre oy kaybetse dahi birinci olacak. Altıncısı, CHP genel seçimlere göre oylarını artıracak.Kamuoyu araştırmalarının duayen ismi Bekir Ağırdır, biz duygusunun parçalandığını, toplumsal kutuplaşmanın ötesine geçen bir polarizasyon yaşandığını ve halkın son tartışmalardan etkilendiğini dile getirirken bunun seçmen tercihine nasıl yansıyacağının henüz bilinmediğini ifade etti. Toplumun ağrı eşiğinin düştüğüne dikkat çeken Ağırdır, her gün yeniden üretilen kutuplaşmanın iktidarın işini kolaylaştırdığını vurguladı.İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır el değiştirecek mi?Bekir Ağırdır, bu soruya politik değil sosyolojik bir cevap veriyor. Kutuplaşmanın muhalefet için tuzak bir strateji olduğunu belirten Ağırdır, muhalefetin sadece eleştirerek oy almayacağını ve seçmene yeni bir gelecek vaat etmesi gerektiğini söyledi.AK Parti seçmeninde hoşnutsuzluğun arttığının altını çizen Ağırdır, ancak bunun kısa vade de parti tercihini değiştirmeyeceğini belirtti. Seçmen sadakatının en yüksek partinin AKP olduğunu ifade eden Ağırdır, Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’da süpriz beklemediğini fakat seçime daha yirmi gün olduğunu söyledi.ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu ise somut rakamalar veriyor. Ankara ve İstanbul’u AK Partinin, İzmir’i CHP’nin, Diyarbakır’ı BDP’nin kazanacağını belirten Uslu, muhalefetin yeniden ideolojik bir kampanyaya döndüğünü, rasyonel bir kampanya yürütemediğini belirtti. Uslu, dört büyük şehirde değil Akdeniz ve Karadeniz’de süpriz beklediğini söyledi.Adil Gür ise partilerin kalelerinde bir değişiklik olmayacağını, asıl süprizi BDP’nin yapacağını ifade etti. Gür, AK Partide büyük kopuşların olmamasını üç nedene bağlıyor. Birincisi seçmen sadakati yüksek olduğu için kutuplaşma Erdoğan’ın işine geliyor. İkincisi tüm yaşananlara rağmen muhalefet iktidar alternatifi olamıyor. Üçüncüsü Türkiye tüketim toplumu oldu, herkes borçlu ve istikrar sürsün istiyor.Türkiye genelinde son durum nedir?Bekir Ağırdır, somut rakam vermekten uzak duruyor. Ancak kutuplaşmanın devamında AK Partinin yerel seçimde % 42-43 oy alacağını muhalefetin sadece yolsuzlukluklar üzerinden hükümeti iktidardan indiremeyeceğini belirtti. Muhalefetin inşaacı bir dil kullanmadığını söyleyen Ağırdır, kimlikler üzerinden yapılan rekabetin iktidar alternatifi çıkarmayacağını vurgulama gereği duyuyor.İbrahim Uslu ise hafta içinde yaptıkları son ankette AK Partinin yerel seçim oyunun % 45 olduğunu belirtirken genel seçimde bu oyun üç puan artarak % 48’e ulaştığını özellikle belirtti. CHP’nin MHP tabanından ve küçük partilerden oy alarak % 28-29’a ulaştığını belirten Uslu, MHP’nin oyunun ise % 14 bulduklarını ifade etti.Türkiye geneliyle ilgili Adil Gür ‘AKP’nin yerel seçim oyunun % 46-47, CHP’nin % 26-27, MHP’nin % 14-15’ olduğunu söyledi. Bununla birlikte bu seçimlerde partilerin yıldızlı bir başarıya imza atmasının zor olduğunu ve kazananı olmayan bir seçim yaşanacağını belirtti.
BDP lideri, aslında ayrılmak istedikleri ancak takiye yaptıkları ve seçimden sonra özerklik ilan edecekleri iddialarını reddediyor. Demirtaş, ellerindeki belediye sayısını ikiye katlayacaklarına inanıyor. Ayrıca 'Müzakereler yasal statüye kavuşmazsaşiddet başlar mı?' sorusunun cevabını Öcalan'a bıraktı.BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’la yoğun seçim çalışmaları arasında konuştuk. Demirtaş seçimler, çözüm süreci, özerklik tartışmaları ve Erdoğan’la ittifak konularında net cevaplar verdi.- Demokratikleşme paketi beklentilerinizi karşılıyor mu?Birçok başlıkta kapsamlı düzenleme yapılması gerekiyordu. Başta Terörle Mücadele Kanunu (TMK) olmak üzere, siyasi partiler yasası, seçim barajı, ifade özgürlüğüyle ilgili düzenlemeler bu pakette yok. Paketin içeriği ve kapsamı yetersizdir. Olumlu yönleri var ancak bunlar yetersiz düzenlemelerdir.- Demokratikleşme paketi çözüm sürecinin olmazsa olmazı mıdır?Hükümetin hazırladığı bir paket. Dolayısıyla müzakere edilerek, muhataplarla birlikte hazırlanmış bir paket yok. Bizim cephemizden bakıldığında müzakerelere destek vermek veya müzakereleri güçlendirmek amacıyla yapılmış bir paket değildir.- Türk solunun çözüm süreci için Erdoğan’la ittifak yaptığınız eleştirilerine ne diyorsunuz?Bu soruya sosyalist sol ve gerçek sosyal demokratlarla, ulusalcıları ayırarak cevap vermek istiyorum. Bu eleştirileri daha çok CHP çevrelerinde kendilerine sosyal demokrat diyen ulusalcı çevreler yapıyor. Onların derdi barış da değil, çözüm de değil. Tam tersine, çözüme en çok yaklaştığımız anda çözüme en çok karşı çıkan ve kıyamet koparan bir yapı olduğunu görüyoruz.Bu kesimlerin barıştan anladığı Kürtlerin devlete boyun eğmesidir. Bunlar görüşmeye karşı, müzakereye karşı. Kürtlerin hak ve özgürlüklerinin iade edilmesine karşı. İktidarda AKP değil başka bir parti olsa da bunlar müzakerelere karşı olup, eleştirilerine devam edecekler.Onların karşı oldukları BDP, AKP değil çözüm sürecidir. Onlar barıştan, insanların birbirini kucaklamasından korkuyorlar.- Sizce bu kesimlerin amacı ne?Görüşmeler başladığı günden bu yana süreci bozmak için bilinçli propaganda yapıyorlar. Biz bunları dikkate almıyoruz. Ancak Türkiye solu ve sosyalist hareketinin iyi niyetli eleştirileri var o eleştirilere de hak veriyoruz. Dostça eleştirileri ayrı tutarak söylüyorum. Geri kalan tekçi, ırkçı, ulusalcı, faşizan çevreler süreci bozmak için elinden geleni yapıyorlar.Belediye sayımızı ikiye katlayacağız...- 30 Mart hedefiniz nedir?Parti olarak belediye sayımızı ve oyumuzu artırmak hedefimiz var. Belediye sayımızı ikiye katlayacağız. Batıda HDP, doğuda BDP ile etkili olmaya çalışıyoruz.- Seçimden sonra yerel özerklik mi ilan edeceksiniz?Bunlar çarpıtma ve kara propagandadır. Benim söylemimi çarpıtıp ülkede bir kamplaşma ve kampanya yürütüyorlar. Seçimden sonra ülke bölünecek şeklinde bir algı yaratmak istiyorlar. Böyle bir amacımız olmadığını defalarca söyledik. Ülkeyi belediyeler veya mecliste çıkarılan yasalar eliyle kim bölebilir. Parlamento oylama yapacak ve ülkeyi ikiye mi bölecek. Belediye karar alacak ülkeye sınır mı çekecek. Belediyelerin ne böyle yetkileri vardır, ne de var olan yetkilerini bu şekilde kullanabilir.Pasaport konulacak diye çarpıtma yapıyorlar...- Peki siz ne vaat ediyorsunuz?Biz halkın daha fazla yönetime, karar alma mekanizmalarına katıldığı, belediye meclisini denetleyebildiği, dil, ve kültürlerin, sağlık, sosyal ve eğitim başta olmak üzere yerel inisiyatifin daha fazla kullanıldığı bir yerel hizmet vaat ediyoruz.Bizim projemiz yerel yönetimlerin güçlenmesidir. Biz arzu ediyoruz ki MHP, CHP, AKP’nin de belediyelerinde bu uygulansın. Sadece yol, kanalizasyon değil, eğitim, kültür alanında kendi yaşam tarzımıza, tarihimize uygun bir belediyecilik hizmeti vereceğiz diyoruz.Sınır çekeceğiz, pasaport koyacağız, kan gövdeyi götürecek, özerklik ilan edeceğiz, böleceğiz diye yazıp çizenler bilinçli bir çarpıtma faaliyeti yürütüyorlar. Seçim öncesi milliyetçi çevreleri hareketlendirip CHP’nin etrafında toplama kampanyası yürütülüyor.- Sizin talebiniz nedir?Elbette biz daha fazla demokrasi, özgürlük istiyoruz. Kürt’ün doğuştan gelen haklarına kavuşmasını talep ediyoruz. Ancak bunları Türkiye’nin sınırları içinde istiyoruz.Takiye mi yapıyorsunuz...- Aslında ayrılmak istediğiniz ancak takiye yaptığınız iddia ediliyor?Ayrılmayı, bölünmeyi savunsak bunu açıkça söyleriz. Kimseden korkmayız. Bunu herkes böyle bilsin. Ayrılmanın kalıcı çözüm olacağına inansak bunu söylemekten korkacak insanlar değiliz. Takiye yaptığımız veya korktuğumuz için bunları söylemiyoruz. Gerçek düşüncemiz bu olduğu için söylüyoruz.- Hevsel Bahçeleri ve Diyarbakır Stadı’nın TOKİ’ye verilmesi konusu ne olacak?Bu kararı hatalı bir karar olarak görüyoruz ve bu hatadan dönüleceğini düşünüyoruz.Kimden kaynaklanırsa kaynaklasın bunun düzeltilmesi lazım.Öcalan karar verir... - Müzakereler yasal statüye kavuşmazsa şiddet başlar mı? Siyasetçiler olarak bizler şiddetin başlamaması için elimizden geleni yapmak durumundayız. Şiddetin yeniden gelmemesi için hepimizin vicdani, ahlaki sorumluluğumuz var. Buna Abdullah Öcalan ve KCK yönetimi karar verecektir. Müzakereler yasal altyapıya kavuşmazsa gelen sinyaller o yöne evrileceğini gösteriyor. Ancak buna şimdi değil, o zaman karar verilecek. ‘Kasetlerin alanlarda hiçbir karşılığı yok’- Öcalan kasetleri hakkında ne diyorsunuz, bunların halkta bir karşılığı oldu mu?Alanlarda kaset montajının hiçbir karşılığı bulunmuyor. Öcalan bu sorulara net cevaplar verdi. Kasetler bağlamından kopartılmış, parça parça bir araya getirilmiş, konuşmanın bütünlüğü bozulmuş dedi. Öcalan ayrıca devlet yetkilileriyle yapılan konuşmalarının tamamı verilmesini istiyor.Öcalan ‘dün ne söylediysem bugünde aynısını söylüyorum. Türkiye’nin bütünlüğü içinde kardeşçe, eşitçe bir çözüm aradım ve aramaya devam ediyorum. Devletin demokratikleşmesi için uğraştım’ diyor.‘Gülen-CHP el ele kuyruklarında MHP’BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, dün Diyarbakır’da konut alanına dönüştürüleceği öne sürülen Hevsel Bahçeleri’ni ziyaret etti ardından Çüngüş, Çermik ve Ergani ilçelerinde miting yaptı. Başbakan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasındaki ses kaydı iddialarına değinen Demirtaş, “Yargıya müdahale ettiklerine dair elimizde tek kanıt o ses kaydı değil. O olmasa da biz mahkemelerin AKP’ye bağlı olduğunu ve cemaatle birlikte mahkemeleri yönettiklerini gözlerimizle yargılama esnasında zaten görüyorduk” dedi. Demirtaş, muhalefet partilerini de eleştirirken, “Biz kimsenin kuyruğuna takılmadık. Hele bu CHP, cemaatin kuyruğuna takılarak iktidara gitmeye çalışıyor. Anamuhalefet elini ovuşturup her gün yeni kaset bekliyor. Fethullah Gülen ve CHP el ele vermiş arkasında MHP kuyruklarına takılmış iktidara böyle mi gidecekler” dedi.
Hafta sonu Berlin’deydim. Yurt dışında memlekete daha nesnel gözle bakmak mümkün oluyor. Son dönemde yaşananlara bakınca üzülmemek elde değil. Türkiye’nin özgül ağırlığının arttığı bir dönemde biz yeniden içe kapanıyoruz. Bunun anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir tarafı yok.Soğuk Savaş döneminin simgesi Berlin Duvarı yıkılalı çeyrek asır oldu. Türkiye, SSCB’nin dağılması sonrası yaşanan özgürlük rüzgârını kaçırdı. Daha da ötesi, devletlerin yeniden yapılanma sürecini ıskaladı. Dünyayı ikiye bölen Berlin Duvarı yıkılırken ülkemizdeki manevi Berlin duvarları varlığını devam ettiriyor.‘Batı Türkiye’yi tanıyor muyuz?Gayri resmi rakamlara göre Avrupa’da 5, Almanya’da 3 milyon vatandaşımız yaşıyor. Nereden baksanız bu bir ülke nüfusu demek. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın sayısı, 5 milyon olan Danimarka’nın nüfusuna eşit. Bulgaristan’ın nüfusunun 8, Ermenistan’ın 3, Gürcistan’ın 5, Kırgızistan’ın 5 milyon olduğu düşünüldüğünde mesele daha iyi anlaşılacaktır.Bu nüfusa Batı Türkiye diyebiliriz. Peki bu potansiyel güç kullanabiliyor mu? İyi eğitimli, refah düzeyi yüksek, dünyayı tanıyan; hepsinden önemlisi, modern bireylerin oluşturduğu bu demografi ana vatana büyük bir fırsat kapısı aralıyor. Ancak hükümetin bunu görmesi gerekiyor.'İkinci Değişim Programı' hayata geçirilecek mi?Reform ve değişim vaadiyle gelen partiler bir süre sonra metal yorgunluğuna yakalanıyorlar. Özal, toplumsal ve iktisadi serbestliği sağladı ancak politik liberalizasyonu sağlamaya ömrü yetmedi. AK Parti Özal’ın ‘İkinci Değişim Programı’nı hayata geçirmek için iktidara geldi. On yılda sessiz devrim yaptı, büyük projeler gerçekleştirdi. Ancak sonra kendi hikâyesini unuttu.AK Parti hikâyesinin özgünlüğünün zaman içinde flulaşması ülkeyi yönetmesini zorlaştırıyor. Henüz bu sonlanmış bir mesele değil ancak partinin 2009 büyük kongresiyle başlayan duraklaması devam ediyor. 2009’dan bu yana söylem ve kadro değişimi bir türlü hayata geçirilemiyor. Ben buna rakipsizliğin verdiği özgüven zehirlenmesi diyorum.Erdoğan, yönetim dizgesini maksimalist ve radikal bir üslupla değiştirmek yerine süreklilik içinde değiştirme yoluna gidiyor. Bu strateji, ülkenin zaman kaybetmesine, hasarların büyümesine ve Erdoğan isminin yara almasına neden oluyor. Yapısal dönüşümün gecikmesi yeni kriz alanları doğuruyor.Devlet reformu ne zaman?Aslında bugün yaşananlar 2010 referandumuyla başladı. AK Parti’nin askeri ve yargı vesayetini geriletmesiyle birlikte yeni bir hikâye yazması gerekiyordu. Ancak o hikâye henüz yazılmadı. Geçen dört yıl kötü kullanıldı. Parti yeni hikâyeyi yazamazsa onu zor bir gelecek bekliyor.Bu noktada hükümet, sistemi değiştirmek yerine, kadroları değiştirmekle düzeni değiştireceğini düşünüyor. Kürt meselesinden, Alevi meselesine yeni anayasadan siyasi partiler yasasına tüm yapısal sorunlar kozmetik reform paketleriyle değil, radikal ve kuşatıcı bir yaklaşımla mümkün olur.AK Parti’nin yeni Türkiye’nin sosyolojisine uygun bir politik söylem ve kadroyla devleti dönüştürecek demokratik, sivil, özgürlükçü, şehirli bir partiye evrilmesi gerekiyor. Erdoğan bunu başarabilecek mi? 30 Mart sonrası onu ve Türkiye’yi bekleyen en önemli soru bu olacak.
Cemaat-Hükümet tartışmalarını izlemek için hafta sonu Berlin’deydim. İki gün boyunca muhafazakar çevrelerden, Kürt hareketine, MÜSİAD’tan, Süryani cemaatinden, Alevi kanaat önderlerine geniş toplum kesimleriyle yoğun görüşmeler yaptık. Türkiye’deki tartışmalar üçle çarpılarak buraya gelmiş.İnsanlar gergin ve öfkeli. Son tartışmaların ilginç toplumsal yansımaları olmuş. Dindar/muhafazakar kitle ile Kürtler arasında bir yakınlaşma yaşanırken cemaatle AK Parti tabanında keskin ayrışma yaşanıyor. Bir kesim hükümete sert eleştiriler getirirken, geniş bir kitle son yaşananları komplo olarak görüyor.Vahap Bayram, otuz beş yıl önce Malatya’dan Berlin’e gelmiş. Geldiği günü ve Funktrum’a iniş saatini dalgın gözlerle anlatıyor. Emlak işiyle uğraşıyor. Son tartışmalara bakışını şöyle anlatıyor. ‘Çok rahatsızım. Kelimeleri seçerek kullanıyorum. Oyumu Erdoğan’a, paramı Gülen’e veriyorum. Bu yaşananları anlayamıyorum. Yolsuzluk varsa üzerine gidilsin. Ancak Gülen’in siyasi parti lideri gibi konuşmasını doğru bulmuyorum. Çok istiyorsa parti kursun ama hükümeti tasfiye edilmesini tasvip etmiyorum.’Çanaklar Türkiye’ye dönük!Berlin Türk Cemaati, Berlin’deki Türk derneklerin çatı örgütü. Başkan Bekir Yılmaz, ofisin penceresinden arkadaki Türk evlerindeki çanakları gösterdi ‘Bakınız tüm evlerde çanak anten var. Biz tartışmaları üzülerek izlyoruz. Başbakanın sert konuşmasını doğru bulmuyorum. Bizim burada sorunlarımız var. Sorunlar yerine başka problemleri konuşuyoruz. Bu kavganın sebebi iktidar mücadelesidir.’ dedi.Berlin’de Süryani cemaatiyle de görüştük. Cemaatin önde gelen ismi Murat Güzel, İdil’den gelmiş. Futbolcu olacakken din adamı olmuş. Zürich futbol takımının seçmelerine katılmış yaşadığı sakatlık futbol kariyerini sonlandırmış. Güzel, ‘Ben bu toprağın çocuğuyum. Hala Merkel’e sayın başbakan diye hitap ediyorum. Ama Erdoğan’a başbakanım diye hitap ediyorum’ diyor.Murat Güzel, 90 yaşındaki papaz Hanna Taber’in kendilerine ‘...arkadaşlar dua edelim de bu başbakan düşmesin’ dediğini iletti.Gözler Ankara’da, kulaklar çözüm sürecinde...Berlin’de Kürt siyasetinin önemli isimleriyle de buluşup sohbet ettik. Kazım Baba, 34 yıl önce Almanya’ya gelmiş. Türkiye’ye dönemiyor. Baba, çözüm sürecinin cemaat tartışmasına kurban verilmemesini isterken kendilerinin en başından paralel yapıya dikkat çektiklerini söyledi.Kazım Baba, ulusal hareketin önde gelen isimlerinden ve çözüm sürecinde yol temizliğinin önemine vurgu yapıyor. Baba, hükümetin kendi eliyle büyüttüğü canavarın esiri haline geldiğini söylerken kendileri için önemli olanın iktidarın kararlılığı olduğunun altını çizdi.Yeşiller Partisi eski milletvekili Rıza Baran ise ‘askeri vesayete de, Gülen’in vesayetine de karşı olduklarını ve asıl hedefin çözüm süreci olduğunu ifade etti. Baran Başbakan Erdoğan’ın çözüm sürecinde daha cesur olmasını ve kararsız kalması durumunda tasfiye edileceğini söyledi.Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) Berlin bölge sorumlusu Sinan Kaplan ise son on yılda Türkiye pasaportunun prestijinin yükseldiğini söylerken asıl hedefin çözüm süreci olduğun altını çizdi. CDU’da siyaset yapan Ertan Taşkıran da son yaşananların siyaset mühendisliği olduğunu ve kabul edilemeyeceğini son sözü milletin söyleyeceğini ifade etti.