Önce Suriye konusuna değineceğim; Afrin harekatı devam ediyor ve bu arada Şam’da muhaliflerin kontrolündeki Doğu Guta’da rejim güçlerinin bombardımanı da devam ediyor.
Şubat ayı boyunca Doğu Guta’da bir sivil katliamı yaşandı ve 103 günde aralarında çocukların, bebeklerin ve kadınların bulunduğu 1121 sivilin hayatını kaybettiği açıklandı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçen Cumartesi günü “21’inci yüzyılın en büyük felaketi” denen bu saldırıların bir ay boyunca durdurulması için karar almıştı, ancak Esad bu karara da uymadı.
Esad yerine Putin
Esad rejimi ve destekçilerinin 2011 yılından bu yana Doğu Guta’ya kendi sivil vatandaşlarına da acımadan kimyasal silah dahil her şekilde saldırı yaptığı biliniyor.
Nihayet dün Rusya Devlet Başkanı Putin, Doğu Guta’da her gün saat 9-14 arasında “insani yardımların halka ulaşması için” saldırıların durdurulması talimatını verdi.
Aynı zamanda sivillerin tahliyesi için insani koridor da açılacakmış.
Bu bir ölçüde rahatlatan bir karar olmasına rağmen, saat 9-14 dışında tepesine bombalar yağan, sokakları savaş alanına dönen insanlara ne kadar yardımcı olacağı, ne kadar “insani” olacağı bellidir.
Esad yerine Putin’in açıklama yapması bu ikilinin ayrılmaz bir bütün olduğunu ve kararları birlikte aldığını gösteriyor.
Bu durumda, Astana ve Soçi zirvelerinde Suriye’de ateşkes olması için gayret gösteriyor görünen Putin’e acaba ne kadar güvenilebilir, bunu iyi düşünmek lazım.
Putin madem ki Esad’a bu kadar söz geçirebilmektedir, isteseydi 3.5 ay gibi bir zamanda 1121 sivilin katledilmesini önleyemez miydi?
Boş koltuklar
Türkiye çocuklara, bebeklere cinsel saldırıların had safhaya çıktığı, bu nedenle bir Meclis Komisyonu kurulduğu bir sürecin içinde.
Ana Muhalefet Partisi Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt bu konu hakkında konuşmak üzere kürsüye çıkıyor ve Meclis boş. Salonda sadece 5 iktidar partisi milletvekili bulunuyor.
Hüsnü Bozkurt gelmeyen üyelere: “Savaşı konuşuyoruz kimse yok, ölümleri konuşuyoruz, iç barışı konuşuyoruz kimse yok. Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen kapatıldı. Bu işgal kuvvetleri döneminde bile görülmedi… TBMM’de hiçbir konuyu konuşurken buna önem vermiyorsunuz” diyerek tepki gösterdi.
Demokrasilerde “muhalefet partilerinin de iktidar partisi kadar güçlü olması gerektiğini” Cumhurbaşkanı Erdoğan söylemişti ki son derece doğrudur. Ancak… Bunun gerçekleşebilmesi, önemli hatta çocuk istismarı gibi hayati önemde bir konunun Meclis’te tüm partilerin katılımıyla görüşülebilmesi şarttır.
Komisyonun alacağı kararlar Meclis’e sunulacağına göre o Meclis’in konuyu tartışmış, bilgilenmiş olması gerekmez mi? TBMM’nin çalışması milli iradeye saygıyı gösterir, bu mutlaka sağlanmalıdır!