Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Dışişleri Bakanı Tillerson uzun bir görüşme yaptılar, tüm sorunların tartışıldığı açıklandı. Bu haberler TV’lerde sanki ilk kez bu konuda bir konuşma yapılıyormuş gibi heyecanla veriliyor, oysa…
Türkiye “ABD’nin PKK-PYD terör örgütleriyle ilişkisini ve desteğini kesmesi” talebini daha önce defalarca iletmişti, bir kez daha söylendi ancak karşı taraftan yine net, olumlu bir yanıt gelmedi. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Eric Pahon; “Afrin’e geçen PKK’lıların, yanlarında ABD tarafından verilen silahları götürüp götürmediğine” ilişkin soruya “Buna dair bir kanıt görmedikleri” cevabını verdi.
Kanıt görememişler!
ABD’nin başı çektiği “DEAŞ karşıtı koalisyon” açıklamasında ise “ABD’nin verdiği silahların kuzey Suriye’ye geçtiğini teyit edemeyiz” deniyor, sözüm ona “bölgedeki özel kuvvetlerin verilen silahları takip ettiği” bildiriliyor.
Diğer bölgelerden PKK’ya destek için Afrin’e geçen teröristlerin “ABD silahlarını yanlarında götürüp götürmediği” veya “ABD’nin buna dair bir kanıt görememesi” açık şekilde çok anlamsız soru ve cevaplardır. Bu PKK’lıların Kobani’de toplanıp konvoylar halinde (Esad’ın da açtığı yollardan geçerek) Afrin’e gidişleri fotoğraflarıyla haber olmuştur. Bu sayısız aracın içinde silahların da bulunması tartışma götürmez. Ayrıca, onlar götürmese bile Suriye’deki PKK’nın “ABD silahları ve zırhlı araçlarıyla donatıldığı” ABD’nin kendi açıklamalarında da yer aldı.
“Buna devam edeceğiz” de dendi.
Kendi içinde çelişki
Diğer tarafta Savunma Bakanı Canikli ile ABD Savunma Bakanı Mattis’in konuşması var. Mattis “Afrin’de terörist unsurlara silah desteği sağlamadık” diyor. Doğrusu kendine göre haklı olabilir.
Afrin’deki PKK’nın eline “Zeytin Dalı Operasyonu’nda kullanın” diye silah vermemiş olabilirler. Peki açıktan açığa, dünyaya ilan ederek PKK’ya yolladıkları 5000 TIR silah ne için kullanılıyor acaba?
Mattis ayrıca bir garip söz daha söyledi ki çocuklara söyleseniz gülerler; “YPG’yi PKK’dan ayırıp birbiriyle savaştırmak” mümkünmüş.
YPG dediği PYD-PKK’nın silahlı gücü zaten. Kendi yetkilileri bile aksini açıklarken Mattis bunu söyleyerek hala bize “PYD ile PKK ayrı örgütler” masalını yutturmak istiyor. İsteyen inanabilir tabii ama süreçleri yakından izleyenleri inandırması mümkün değil.
DEAŞ da var, PKK da!
ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Daniel Coats “Afrin operasyonunun bölgedeki ABD’li askerlerin güvenliğini tehlikeye attığını ve DEAŞ’a karşı mücadeleyi karmaşık hale getirdiğini” söylemiş.
Biz PKK saldırılarıyla kaç şehit vermişiz, adamlar “gelecekte” askerleri için çıkabilecek tehlikelerin uyarısını yapıyor.
DEAŞ, PKK ile beraber TSK’ya saldırıyor (bu konu ABD’li bakanlarla konuşuldu mu onu duymadık), hala DEAŞ’la mücadele diyorlar. Hükümetin karar vermesi gereken konu; “aynı şeyleri tekrarlayan ve projesini yürüten ABD ile çözülemeyecek bu sorunu kiminle çözeceğimiz”dir. Kaybedecek zaman yok!