Dün Afrin harekatında bir helikopterimiz düşürüldü, 2 kahraman askerimiz daha şehit oldu.
Allah’tan şehitlerimize rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Güvenlik güçlerimizin büyük bir mücadele yürüttüğünü, savaşta bunların da olacağını, bedelini ağır ödeyeceklerini” söyledi. Başbakan Yıldırım yaptığı ilk açıklamada “Herhangi bir dış müdahaleyle düştüğü konusunda kesin delil yok” dedi. TSK şu anda aslında bir “PKK’yı sınırlarımızdan temizleme” mücadelesi yürütüyor, bunun adı savaş değil. Ancak… Sınır boyumuzca PKK koridoru kurulmasında olduğu gibi Afrin’de de ABD ve Batı ülkeleri PKK’ya yardımı sürdürüyor. Helikopterimiz Hatay’ın Kırıkhan ilçesinin karşı tarafına düştü. Besbelli ki Afrin’den açılan ateşle düşürülmüş, bunun aksine “kendiliğinden, bir arızayla düştüğüne” inanmak güçtür.
Dürüstlük önerelim
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson gelecek hafta Türkiye’ye gelecek.
Ziyaretinde “Afrin konusunda itidal çağrısı yapacağını ve operasyonun ‘sınırlanmasını’ isteyeceğini” ABD’li yetkililer açıklamış.
Askerlerimiz ABD’nin PKK’ya verdiği destekle arka arkaya şehit olurken acaba bize yüzü kızarmadan hangi “itidal”den söz edecek? O bize itidal önereceğine biz Tillerson’a kesin bir dille “ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’ye karşı dürüst bir Suriye politikası yürütmesini, ikili oynamaktan ve PKK’ya yardım etmekten vazgeçmesini” önerelim.
NewYork Times “ABD ile Türkiye’nin Suriye’de sert bir savaşa doğru ilerlediğini” yazmış. Ben buna ihtimal vermiyorum. ABD, bir yandan Türkiye ile serleşmeyen bir diplomasi yürütürken, diğer tarafta Suriye’de bildiğini okumaya devam edecektir.
Rusya gözlüyormuş
TSK’ya ait bir konvoy Astana anlaşmaları çerçevesinde 6’ncı “ateşkes gözlem noktasını” oluşturmak üzere İdlib gerginliği azaltma noktasına ulaştı.
Konuşlandığı noktanın karşısında, 6 km mesafede “Esad rejimi ordusu ve İran destekli gruplar” var. Rusya ise daha önce “Türkiye’nin İdlib’de kuracağı gözlem noktalarını gözlüyoruz” şeklinde samimiyetten uzak bir açıklama yapmıştı. Rus güçlerinin de İdlib’in dış kısmında “rejim ile muhaliflerin arasındaki hatta konuşlanması” bekleniyormuş. Astana anlaşması “Suriye’nin çatışmalardan arınması” yani Esad’ın da iyiliği için Rusya-İran-Türkiye arasında yapılmıştı.
Esad ve deaş
Peki, sormaz mısınız; bizim askerimiz Suriye’nin çatışmasızlığı için tehlikeye atılırken neden Esad da TSK’nın haklı mücadelesinde Türkiye’ye destek vermiyor? DEAŞ da PKK ile birlikte Afrin’de ve Hatay’da Türkiye’ye saldırırken ABD seyrediyor, DEAŞ’la mücadelesini unutuyor. Esad da “Suriye için tehlikeye girmemizi” umursamıyor hatta PKK’ya destek veriyor. Ortada büyük bir gariplik var.
Bunu çözmenin tek yolu, hoşlanmasak da Esad’la mutlaka iletişim kurmaktır.Askerlerimizin hayatı ve Türkiye’nin geleceği söz konusu ise Esad’a olan duygularımız yerine kendi güvenliğimiz öne geçmelidir. Dış politikada inat ve öfke yerine sükunet ve sağduyu ile hareket etmeliyiz.