19 Nisan Referandumu sandık sonuçları; siyasi partilerimizin kimisinin kazandık, kimisinin kaybettik sözleriyle geçiştireceği cinsten değildir. Bu sonuçlara göre; her bir siyasi partimizin başını iki elinin arasına alıp derin derin düşünmesine ve inceden inceye hesap yapmasına gerek vardır.
Bütün vatan sathı; il il, ilçe ilçe, kasaba kasaba, mahalle mahalle, köy köy, mezra mazra… Yurdun en ücra köşesine kadar her belde elden geçirilmeli; oylar, önceki seçim sonuçlarıyla değerlendirilip gerekli tedbirler tez elden alınmalıdır. Yüzde 50’lik blokların her iki tarafında yer alan partilerin kendilerini, bloklarındaki oyların aslan payının sahibi görmeleri son derece aldatıcıdır. Bu durum, her siyasi parti için böyledir. Hiç kimse kendini, aç tavuk misali darı ambarında sanmasın!
Ayrıca bunun bir referandum olduğu unutulmamalı; bir kısım siyasi partiler amblemleri ile yarışa girerlerken, diğer bir kısmı parti ismi kullanmadan yarışı sürdürdü. Sonuçta da, yarışın açık ara galibi yoktur; nitekim galip taraf salt çoğunlukla ipi göğüslemiştir. Bu durum; yarışı kazansın veya kaybetmiş olsun, bütün siyasi partilere teyakkuz (alarm) halini salık vermektedir.
Bundan böyle; AK Parti MHP ile el ele verip, Anayasa’ya uyum yasalarını süratle çıkarmalıdır. Bunun için gerektiğinde Meclis yaz tatili yapmamalı ve bu uyum yasaları bir an önce yürürlüğe sokulmalıdır. Belli ki, muhalefet yine müzmin muhalefetliğini yapacak ve anayasanın bu amir hükmüne bile karşı gelecektir. Bu ise, millete saygısızlığın daniskasıdır.
Her şey milletin gözleri önünde cereyan edeceğine göre; herkes hesabını sandıkta millete verecektir.
AK parti, YSK’nın, kesin sonuçları ilanından hemen sonra; Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ı partiye davet etmeli ve Olağanüstü Kongre’yi toplayıp; Genel Başkanlık koltuğuna asıl sahibini oturtmalıdır. Siyasette 24 saat uzun bir zamandır, sözü boşuna söylenmemiştir!
Bu arada; Bakanlar Kurulu’ndaki kan tazelemesinde geç kalınmamalı; önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerini göğüsleyebilecek ve onlardan başarı ile çıkabilecek hizmet performansını sergileyecek kadrolar işbaşına getirilmelidir.
Devletin sırları, Cumhurbaşkanı’ndan esirgenmez; dolayısıyla kimsenin bilmediklerini sayın Erdoğan bilmektedir. Ülke olarak; nasıl bir terör sarmalında olduğumuz cümle alemin malumudur. Devletin en ücra köşelerine değin nüfuz eden FETÖ denilen ahtapot terör örgütü ile mücadelede; neredeyse tek başına bırakılan sayın Erdoğan’ın elinin güçlendirilmesi gerekliydi. Yurt içinde ve dışındaki terör örgütlerine karşı giriştiği kararlı tutumunu; bundan böyle tek elden ve daha etkin bir şekilde sürdürebilir!
Bu referandumun en büyük kazanımı, Doğu ve Güney-Doğu’daki oyların dağılımında görülmüş; Kürt vatandaşlarımız PKK’nın kendilerinin temsil etmediğini görmüş ve bu durumu tescillemişlerdir.
Bölücü Terör Örgütü; şehirlerin yerle bir edilmesiyle, insanların yerlerini-yurtlarını terk etmesiyle; tünellerle, çukurlarla ve barikatlarla son kozlarını oynamış; bütün bunlara karşın bölge halkı bunların hiç birisine prim vermemiş ve devletinin yanında yer almıştır.
Bölgede Türk bayrağını dalgalandıran siyasi partilerin kıymeti bilinmeli ve bu tarihi fırsat bir daha elinden kaçırılmamalıdır!
Dağın uzantısı olan siyasi partinin hal-i pür melali ortadadır. Mahut partinin bölge halkına verebileceği; kan, gözyaşı, çukur, tünel, yıkıntı ve perişanlıktan başka bir şey olmadığını, onlar da görüp yaşadılar ve anladılar.
Ne yazık ki, HDP, kendini PKK ve PYD’ye endekslemiş durumda… PKK ve PYD ise tamamen dışarısının destek ve himayesinde… Dolayısıyla; onların emrinde ve Türkiye’ye karşı savaş halinde…
HDP de artık, bu işin terörle, savaşla olamayacağını görüp; salt siyasete bir an önce dönmek zorundadır. Zira güvendikleri dağlara kar yağıyor! Üstelik, şimdiki yağış, öncekilere hiç benzemiyor!
Devlet, terörün kökünü kazımakta kararlı; artık, ‘tavşana kaç-tazıya tut!’ devri sona erdi!
Belli ki sandığın dili de terörden bıktığını haykırıyor! Tüm sorumlular bu çığlığı duyup, siyaset üretmek zorundadır.