Birbirimizi kandırmanın alemi yok; eğri oturalım ama doğru konuşalım!
Bugün sahip olduğumuz parlamenter sistemi, iki kelime ile özetleyecek olursak; söyleyebileceğimiz tek şey; pösteki saymak veya saydırmaktan ibarettir. Yasama yılının 23. döneminde (2007-2011) İstanbul milletvekili olarak görev yaptım.
Dört yıl süreyle parlamentonun işleyişini, gazeteci dikkatiyle gözlemledim. Yukarıdaki hüküm cümlesini, bundan dolayı rahatlıkla söyleyebiliyorum. İnanın orada parlamenterlik yapılmıyor; parlamentercilik oyunu oynanıyor!
Parlamentonun görevi yasa yapmak ve yürütmeyi (hükümet) denetlemek değil mi? Bakalım öyle mi? Yasa tekliflerini kim verecek? Milletvekilleri (yasa teklifi) ya da bakanlar kurulu (yasa tasarısı).. Muhalefet partilerinden olan milletvekillerinin vereceklerini yasa tekliflerinin yasalaşma imkanı var mı? Elbette ki yok. Dolayısıyla muhalefetçe verilen tüm yasa teklifleri ile boşa kürek çekiliyor. Zaman öldürmekten başka bir mana ifade etmiyor.
Bakanlar kurulundan (hükümet) gelen yasa tasarıları öncelikle ele alınıp yasalaşıyor. Nasıl yasalaşmasın ki; hükümeti oluşturan siyasi partinin milletvekilleri Meclis’te çoğunluğu oluşturuyor.
Görüldüğü üzere; hükümet, Meclis’in emrinde ve denetiminde olması lazım gelirken, Meclis, hükümetin emrinde iş görmek durumunda! Demem o ki, Demokrasinin erkleri olan yasama, yürütme ve yargı; bizdeki parlamenter sistemde, birbirinden ayrı, bağımsız ve bağlantısız değiller.
Yürütme (hükümet) ile yasama (Meclis) iç içe girmiş ve yürütme ne derse o oluyor!
Gelelim Meclis’in denetim fonksiyonlarına: Güvenoyu-gensoru ve Meclis soruşturması.. Asıl denetim mekanizmaları bunlar.. Hükümeti millet sandıkta kuruyor; kurulan hükümete de, zaten güvenoyunu sandıkta veriyor. Ayrıca neyin güvenoyu gerekir? İşin asıl sahibi (halk) güvenoyunu sandıkta vermiş..
Gensoru ise, tamamen bir kandırmacadan ve havanda su dövüp Meclis’in kıymetli zamanını öldürmekten ibaret. Gensoruyu (bakan veya birkaç bakan veya tüm bakanlar kurulunun düşürülmesi talebi) muhalefet veriyor; iktidar partisinin çoğunluk oyları ile reddediliyor. Yani sonuç almada, pratikte hiçbir değeri olmayan bir şey.
Sinirler o kadar geriliyor, birbirlerine ağza alınmayan laflar ediliyor; sabahlara kadar Meclis meşgul ediliyor; netice sıfır! Bu mu denetim?! Yüce Meclis’in bu denli şovlara ihtiyacı olmasa gerekir.
Ayrıca; bunca zamandır Mecliste ‘araştırma’ ve ‘soruşturma’ komisyonları kuruldu ve kurulmaya devam ediyor; hangisinden dişe dokunur bir sonuç alınabildi?
Demokrasilerde asıl denetim millet tarafından yapılır; Meclis’in duvarında ne yazıyor: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. O halde; işi asıl sahibine vermekten niye korkuluyor?
Deli gömleğini giydirip, pösteki saydırmakla; birileri keyif sürebilir ama bu aziz milletin kıymetli zamanını kimsenin heder etme hakkı yoktur ve haddi de olmamalıdır.