AK Parti daha kuruluşunda reformist bir hareket olacağını ilan etmişti. Halkımız alışageldiği bütün eski partileri sandığa gömerek AK Parti’ye tek başına iktidar teslim etti. Doğrusu AK Parti de sözünde durdu; özellikle AB ile yakınlaşma sürecine girdi ve üst üste reformlar gerçekleştirdi.
Fakat demokrasimize arız olan darbeler zinciri sökün edince; iktidar ister istemez duraksamaya girdi ve beklenilen reformları tam manasıyla gerçekleştiremedi. Bunda muhalefet partilerinin de günahı az değildir. Zira mutabık kalınan 60 maddelik anayasa değişikliğine bile imkan vermediler.
Tek başına kalan AK Parti’nin anayasayı Meclis’te değiştirebilecek çoğunluğu yoktu; MHP’nin desteği ile ancak 18 maddelik (bunların içinde çok önemli sistem değişikliği de var) bir değişiklik yapılabildi.
Darbe girişimi demek, iktidarın canıyla uğraşıp başka şeylere fırsat bulamaması demektir. Üst üste darbe girişimleri yetmezmiş gibi bir de ülkemiz, içeriden ve dışarıdan terör sarmalına alındı.
Bu denli terör sarmalından her kurum ve kuruluş gibi AK Parti de ( A’dan Z’ye tüm parti teşkilatları, hükümetler ve belediyeler..) nasibini fazlasıyla almıştı.
Olağanüstü Kongre’nin ve Sayın Erdoğan’ın yeniden Genel Başkan seçilmesinin birinci hedefi; bu terör (FETÖ) sarmalından kurtulup, onunla gerektiği gibi savaş yapmaktır.
İster kabul edin, ister etmeyin; ülkemiz yeniden bir Kurtuluş Savaşı vermektedir. Tarihin cilvesine bakın ki; o zaman da hem içeride ve hem dışarıda, üstelik yedi düvele karşı savaş veriliyordu; bugün de aynı... O gün de ülkemiz paramparça edilmek isteniyordu bugün de.
Halkımız, hem sandıkta ve hem de sokakta ( peş peşe yapılan ve en son 15 Temmuz’da girişilen darbeler boyunca) görevini fazlasıyla yaptı. Her seferinde liderinin etrafında kenetlendi ve en sonunda 250 şehit ve 3 bine yakın gazi ile tarih yazdı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne onay vererek; terörle savaşta yalnız kalan ve bir başına mücadele eden Sayın Erdoğan’ın elini güçlendirdi. Hem partide güçlendirdi ve hem de hükümette güçlendirdi.
Artık Sayın Erdoğan’ın önünde terörle mücadelede; ne ayak sürten başbakan veya bakanlar ve başta belediyeler olmak üzere bürokratlar direnemeyecekler!
Artık iktidarları vesayet odakları değil, milletin kendisi belirleyecek ve hesabı bizzat millet soracak. İktidarlar da artık, vesayet odaklarının değil, milletin kalkınması ve refahı için gayret gösterecek.
2019 seçimlerine iki sene var; hem mahalli, hem genel (milletvekilliği) ve hem de cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı yıl içinde yapılacak. Olağanüstü Hal de olduğuna göre, halkın ‘acil eylem planı’ şeklinde beklentisi olan; terörle mücadele ve ekonominin iyileştirmesinde hükümetin bir bahanesi kalmamıştır.
Halk canını da verdi oyunu da... Üstelik muhalefet partilerinden MHP de; yapılması gerekli ‘uyum yasaları’nda olsun, terörle mücadelede olsun, iktidarla müşterek hareket edeceğini söylüyor.
Bu fırsatın nasıl değerlendirileceği, aynıyla 2019 seçimlerine yansıyacaktır.