Dünyanın en pahalı benzinini kullanmak zorunda kalan Türkiye, petrol fiyatlarında yaşanan artışa gösterdiği hızlı reaksiyonu, düşüş zamanlarında gösterememesi ve indirime nazlanması ile de dikkat çekiyor.
Dünyada küresel büyüme kaygıları ile petrol bir süredir değer kaybediyordu. Dünkü işlemlerde tam 4 yıl aradan sonra bir varil petrol ilk kez 88 doları gördü. Çok değil 19 Haziran 2014’te
114 dolardan da işlem görmüştü. Haziran’ın genelinde ise ortalama 110 dolarlar seviyesindeydi. Elbette petrolün Türkiye’ye maliyeti sadece varil fiyatı ile sınırlı değil. Bir de doların fiyatına bakmak lazım. Haziran’da petrolün varili 110 dolar seviyesindeyken dolar da 2.12 TL civarındaydı. Yani 1 varil petrol ithal edebilmek için ödediğimiz bedel 233 TL idi. (Bir varil hampetrol 158.987 litre)
Bunun net hesabı aşağıdaki grafikte detaylı olarak var. Yazıda da tekrar etmek istemiyorum. Ancak bugün geldiğimiz noktada söylenebilecek tek şey, petrol fiyatındaki düşüşün, Türkiye’deki benzin fiyatına tam olarak yansımadığıdır.
Evet, petrol düşerken doların fiyatı arttı ancak yine de hampetrol fiyatındaki artış kadar artmadı. Petrol yüzde 14’e yakın değer kaybederken, dolardaki değerleme yüzde 7.5’te kaldı. Haziran’dan bu yana benzinde iki kez fiyat ayarlaması yapıldı. 5.13 liralık litre fiyatı önce 5.03’e son olarak da 4.92 TL’ye indi.
Yaptığım hesaba göre şu an benzin yine de 17 kuruş daha pahalı satılıyor.
Buna benzer bir hesabı daha önce de yapmış ve altından gizli vergi zammı çıkmıştı. Benzer bir vergi zammı yapılmış da olabilir.
Düşerse ne olur?
Vergi gelirlerinde azalışa tahammülü olmayan hükümet akaryakıttan aldığı vergiyi artıracağına, maliyet düşüşünü fiyata yansıtsa aslında genel ekonomi için çok daha faydalı bir hareket yapmış olabilir. Türkiye’de bir maliyet enflasyonu var zira. Petrol, doğalgaz, elektrik fiyatı mal fiyatlarına çok etki ediyor. Hükümet tüm enerjisini faiz düşüşüne veriyor ancak yapılan araştırmalar gösteriyor ki satılan malın toplam maliyeti içinde yerli ithal hammadde ile petrol-doğalgaz-elektrik giderlerinin payı yüzde 86.2. Finansman giderleri ise yüzde 2.2’lik bir yer tutuyor. Yani enflasyonla mücadelede asıl hedef faiz değil, ana girdilerdeki maliyet düşüşü olmalı. Şu an petrol fiyatı bunun için güzel bir fırsat sunuyor. Ancak kısa yoldan akaryakıttan alınan vergi tatlı geliyor.