Rus Alfa pes etti

26 Mart 2016

Rus Alfa elindeki Turkcell hisselerini Ziraat Bankası ve Karamehmet’e teklif ettiTurkcell’de 26 Mart tarihindeki genel kurula sayılı günler kala Rus Alfa’dan çok önemli bir hamle geldi. Alfa Telecom, Turkcell’in yüzde 13.76 hissesini almak üzere Ziraat Bankası ve Çukurova Holding’e bir teklifte bulundu. Alfa, Çukurova Grubu’nun elinde bulunan ancak Ziraat Bankası’ndan kullanılan kredi karşılığı rehin edilen Çukurova Telekom Holding’in 51 adet B tipi hissesini istedi. Hisse başına da 54.9 milyon dolar yani toplamda 2.8 milyar dolar önerdi.Karamehmet’in Ruslar’la birlikte kurduğu Çukurova Telekom Holding, Turkcell Holding’in hissedarı. Turkcell Holding ise Turkcell İletişim’in yüzde 51’ini kontrol ediyor. Yani Çukurova Telekom Holding ve dolayısıyla Turkcell Holding’e hakim olan, bir anlamda halka açık olan Turkcell İletişim’in de kontrolünü ele geçiriyor. O yüzden Çukurova Telekom Holding’e ait bu 51 adet hisse çok ama çok önemli. Aynı hisselerden 49 tanesi ise halen Rus Alfa’nın elinde.Şimdi bu teklif ne anlama geliyor analiz etmeye çalışalım. Yıllar içindeki hamlelere bakılacak olursa Ruslar da pekala biliyor ki Turkcell’de kontrolün kendilerine geçmesine izin verilmeyecek. SPK’nın yıllar içindeki hamleleri ve son olarak Çukurova Grubu’nun o hisseler için gerekli krediyi bir kamu bankası olan Ziraat’ten bulması anlamlıydı. Çok güçlü mesajlardı bunlar. ‘Turkcell Türk kalmalı. Ve Türk Devleti bunun için ne gerekiyorsa yapacak’ denmiş oluyordu.Dolayısıyla aslında Rus Alfa o çok değerli 51 hisseye talip olmuyor bana göre elindeki 49 hissenin satış fiyatını deklare etmiş oluyor.‘Turkcell’den çıkmaya hazırım’ diyor.O zaman ne olur ?Yüzde 37’si TeliaSonera’ya ait olan Turkcell’de üçlü karmaşık yapı çözülür ve genel kurulu kilitleyen inatlaşma da son bulur. Bulur da bu parayı Çukurova Grubu’nun vermesi imkansız. Zira finans piyasalarındaki gelişmeler malum. Karamehmet’in Genel Enerji’den sağlayabileceği fon miktarı da, düşen petrol fiyatları ile sınırlandı. Yani Karamehmet’in de eli kolu aslında bağlı. O zaman Ziraat Bankası burada devreye girebilir. Ya bir özel sermaye fonu gibi davranarak hisseleri kendi alabilir ya da Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyan bir başka yatırımcının devreye girmesi sağlanabilir.Bir kaç telefon görüşmesi yaptım ve çıkardığım sonuç şu ki en mantıklısı Ziraat’in hisseleri alması ve elini güçlendirmesi. Yarın öbür gün Çukurova Grubu kredi borcunu ödeyemezse (Daha önce örneğini çok gördüğümüz için bu ihtimal hep var) eline koskoca bir Turkcell imparatorluğu geçmiş olur. Bir iştirak gibi de değerlendirebilir, paket olarak bir başka yatırımcıya da satabilir. Sorunsuz, hisse yapısı daha az karmaşık bir Turkcell pek çok yatırımcının ilgisini çekecektir.***Şu ana kadar okuduğunuz yazı aslında 18 Mart 2015’de çıkan yazımdan bölümler. Tamamına internetten ulaşabilirsiniz. Haklı çıktım demeyi sevmem ama 1 yıl sonra Ruslar’dan beklenen hamle geldi. O hisse başına 54.9 milyon dolarlık teklifin ‘Alırım’ değil ‘Satarım’ teklifi olduğu anlaşıldı. Dün Reuters’e düşen habere göre Rus Alfa, elindeki 49 hisseye hisse başına 54.9 milyon dolardan 2 milyar 690 milyon dolarlık bir teklifte bulundu. ‘Ziraat Bankası ve Kararmehmet’e isterseniz hisselerimi alın’ diyor. Pes edeceği belliydi. Belli ki iki ülke arasında uçak krizi ile başlayan gerginlik süreci hızlandırmış. Yine bir genel kurul öncesi tahmin ettiğim hamle geldi ve Rus Alfa geri adım attı. Turkcell’de hissedarlık yapısı ile ilgili çok önemli gelişmeler bizi bekliyor.

Devamını Oku

Uzay yolcusu kalmasın

7 Mart 2016

Çocuklara sorulan en klasik soru olan “Büyüyünce ne olmak istiyorsun”a çocukların bazıları “Astronot olacağım” diye cevap verir. Verir ama öyle bir reaksiyon alır ki dediklerine diyeceklerine pişman olurlar. Türkiye gibi bir coğrafyada bırakın astronot olmak, astronotluk hayali kurmak bile zordur, alay konusudur.Aslında bütün mesele hayal etmekle başlıyor, fırsat yaratılınca da oluyor. Bu yıl 8’incisi yapılacak Turkcell Teknoloji Zirvesi’ne konuk konuşmacı olarak katılan dünyanın ilk kadın uzay turisti İran asıllı Anousheh Ansari, insana tuhaf şeyler düşündürüyor.İran gibi, aslında bize çok benzeyen bir coğrafyada, evinin penceresinden uzaya bakıp hayallere dalarken, ailesinin ABD’ye iltica etmesi ile değişen hayatı ve rüyasının gerçeğe dönüşmesi çok şeyin ilham kaynağı olabilir. Umutsuzluğumuzun ilacı da olabilir. Zirve öncesi Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu ile birlikte bir sabah kahvaltısında Ansari ile buluştuk.Örnek başarı hikayesiTek kelime İngilizce bilmeden, beş parasız gittiği ABD’de fırsat eşitliği sayesinde bugün müthiş bir başarı öyküsünün kahramanı Anousheh Ansari. “Hiçbirşey tesadüflere bırakılmamalı, doğru şartlar oluşturulursa doğru işler ortaya çıkabiliyor” diyen Ansari aynı zamanda önemli bir teknoloji şirketinin kurucu ortağı ve CEO’su.Deneyimlerini, başarı hikayesini dünyanın pek çok ülkesinde genç kadınlara örnek teşkil etmesi, cesaret vermesi için bıkmadan usanmadan aktarıyor. Türkiye gibi kadın olmanın gerçekten zor olduğu bir ülkede Anousheh Ansari’ye genç kadınların kulak vermesi, o kadınlara fırsat eşitliği yaratmakta son derece tutucu ve cimri davranan devlet yönetim katının da iyi dinlemesi gerekiyor. “Bizden sadece ara eleman olur” mantığını genel kabul görmüş mantığa dönüştürmeden bertaraf etmemiz şart. Bu görüşün devlet katına hakim olmasına izin vermemek gerekiyor.Kadınların yanındayızTurkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu da şirket olarak hayatın her noktasında kadınların yanında olduklarını, Turkcell grup şirketlerinde çalışanların yüzde 50’sinin kadınlardan oluştuğunu söyledi. Turkcell yönetim kadrosunun yüzde 35’inin kadın olduğunu kaydeden Terzioğlu, bunun her kademede sağlanan fırsat eşitliğinin önemli bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. Terzioğlu, bu klasmanda Türkiye ortalamasının yüzde 12.2 olduğunun da altını çizdi.Hayallerindeki işi yapmak isteyen 70 bin kadın girişimciye, kendi ayakları üzerinde durabilme ve ekonomiye katılma adına mikro kredi desteği sağlandığını belirten Terzioğlu, kadın odaklı projelerle bugüne kadar 300 bin kadının hayatına dokunduklarını söyledi. Ansari’nin hayatı ve imza attığı başarıların fırsat verildiğinde kadınların yaşamlarının iyi yönde nasıl değişebildiğini gösteren çok güzel bir örnek olduğunu kaydeden Terzioğlu, bu yüzden Ansari’yi Teknoloji Zirvesi’ne davet ettiklerini ifade etti.

Devamını Oku

Talihsiz Talih Kuşu

20 Şubat 2016

2009 yılından bu yana özelleştirilmeye çalışılan Milli Piyango İdaresi’nin iptal edilen satışının bu yılın ilk yarısında yenilenmesi planlanıyordu. Ancak Özelleştirme İdaresi ihale memurları öyle bir ihmal yapmışlar ki korkarım bu yıl da satış mümkün olmayacakŞans Oyunları lisans ihalesi 2009’dan bu yana gerçekleştirilmeye çalışılıyor. 2009’da yapılan ihalede 1 milyar 622 milyon dolarlık muhammen bedel belirlenmiş ancak ilgilenen konsorsiyumlar ihale günü teklif dahi vermemişlerdi. O ihaleyle ilgilenenler arasında Alarko, Doğuş, Fina ve Turkcell gibi şirketler vardı. Teklif olmayınca teknik olarak satış iptal edildi.Bir sonraki ihale daha umut vericiydi. 15 Temmuz 2014’te nihai pazarlıklarının gerçekleştirildiği ikinci ihalede Net-Şans-Hitay Ortak Girişim Grubu, 2 milyar 755 milyon dolarlık teklifte bulunmuştu. Bu rakam hem Özelleştirme İdaresi’nin hem de değerleme çalışması yapan analistlerin tüm beklentilerinin üzerindeydi.Tabii sonrasında bu para nasıl ödenecek sorusu sorulmaya başlandı. Nitekim ihaleyi kazanan konsorsiyum uzatma talebinde bulundu. Ancak ek süre içinde de ödemeyi yapamayınca Özelleştirme İdaresi, ihalede ikinci olan gruba yani ERG-Ahlatçı Ortak Girişim Grubu’na döndü. 22 Nisan 2015’te, birinci gelen konsorsiyumdan sadece 5 milyon dolar daha düşük yani 2 milyar 750 milyon dolarlık teklif vermiş olan bu grup sözleşme imzalamaya davet edildi.İşte ne olduysa o davetten sonra oldu.İkinci gelen grup bu tarihle beraber teklif verme aşamasından ihale bedelinin ödenmesi aşamasına geçildiğini, dolayısıyla kendilerine “Ödemeyi TL olarak mı döviz olarak mı yapacaksınız” diye bir soru sorulması gerektiğini iddia ediyor.Grup konuyu yargıya taşıdı. Açılan davanın dilekçesinde “Teklif sahiplerine ödeme konusunda tercih hakkı tanındığı gibi davalı idareye de bu tercihi tutanak altına alma zorunluluğu getirilmiştir. Bu hüküm aynı zamanda ihalede şeffaflığın sağlanmasının da bir gereğidir. Ancak ihale bedelinin ödenmesi aşamasına gelindiği halde ortak girişim grubumuza şartnamenin 16.2 maddesi uyarınca ödeme tercihlerini bildirme ve tutanak altına alma konusunda bir bildirimde bulunulmamıştır” denildi.Sözlü olarak sordukOrtak girişim grubu ödemenin hangi para cinsinden olacağının resmi olarak sorulmadığını öne sürerken, Özelleştirme İdaresi’nden ise “Biz size bunu sözlü olarak sormuştuk” yanıtı geldiğini iddia ediyor. Konu yargıya taşınınca da Özelleştirme İdaresi’nin kendisini savunmak için ortaya koyduğu tutanağın sadece teklif tutanağı olduğunu, şartnamenin 16.2 maddesi uyarınca tutulması zorunlu olan tutanakla bir ilgisi olmadığını, böyle bir belge sunulamadığını belirtiyor.İhale bedelini finanse edebilmeleri için öncelikle bu konunun çözüme ve netliğe kavuşması gerektiği vurgulanan dilekçede ihale sürecinin uyuşmazlık konusu çözülünceye kadar sona erdirilmemesi de isteniyor.Danıştay 13. Dairesi Başkanlığı, yürütmenin durdurulması istemini reddetti. Ancak ana dava devam ediyor. Maliye Bakanı Naci Ağbal, geçtiğimiz günlerde Milli Piyango özelleştirmesinin bu yılın ilk yarısında yeniden yapılacağını söylemişti. Ancak henüz yürüyen bir dava varken bu ihalenin yapılması sakat sonuçlar doğurabilir. Öncelikle bu konunun netleşmesi gerekecek gibi görünüyor.Hedef Piyango mu yoksa teminat mıŞu ana kadar yazdıklarım işin hukuki boyutu. Tutulmayan bir tutanak var ve ikinci gelen grup da bu kozu kullanarak Özelleştirme İdaresi’ni sıkıştırmaya çalışıyor gibi görünüyor. Kimin haklı kimin haksız olduğuna hukuk karar verecek.Şimdi gelelim işin matematiğine. İhale tarihinde Merkez Bankası efektif kuru 2.12 TL idi. İhale bedeli 2 milyar 750 milyon dolar. KDV’si de 495 milyon dolar tutuyor. Yani kur 2.12 TL’de sabitlenirse ödeme 6 milyar 879 milyon TL oluyor. Oysa güncel kur uygulanırsa 9.5 milyar TL’yi buluyor.Acaba ikinci gelen grup bu gayretinde samimi mi?Yani diyelim ki Özelleştirme İdaresi, ikinci gelen grubu haklı buldu, bir ihmal olduğunu kabul etti ve “2.12 TL’lik kurdan gel ödemeni yap” dedi. Acaba ERG-Ahlatçı konsorsiyumu 6.9 milyar liraya varan ödemeyi yapabilecek mi?Bu konuda samimi olup olmadıklarını, böyle bir güçleri var mı yok mu söylemek ve bilmek imkansız.Birinci gelen grubun yani Net-Şans-Hitay grubunun 10 milyon dolarlık teminatı İdare’ye irat kaydedilmişti. İkinci gelen grup da fiilen ödemeyi yapamayınca 10 milyon doları irat kabul edildi. Bu açılan dava, sadece 10 milyon dolarlık teminatı kurtarmaya yönelik de olabilir.İhale şartnamesi TL ile ödemeye olanak tanıyorSon yapılan ihaledeki şartnamenin 16’ncı maddesinin 1, 2 ve 3’üncü hükümleri ödemenin para birimi ile ilgili ayrıntıları ortaya koymuş.16-1’inci madde teklif sahiplerinin lisans bedeline ilişkin tekliflerini ABD Doları cinsinden ve peşin esasına göre vereceklerini belirtiyor.16.2’nci madde çok önemli. O maddede, teklif sahiplerinin ABD Doları cinsinden verdikleri tekliflerini Türk Lirası olarak ödemek istemeleri halinde ihalenin yapıldığı tarihteki Merkez Bankası kurundan TL’ye çevrileceğini ve sabitleneceğini vurguluyor.Yine aynı madde teklif sahiplerinin ödeme ile ilgili tercihlerinin Özelleştirme İdaresi İhale Komisyonu tarafından tutanak altına alınacağını ve bu tercihin de daha sonra hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğini, bununla ilgili talepte bulunulamayacağını yazıyor.16’ya 3’üncü madde ihale sonuçları Kurul tarafından onaylandıktan sonra teklif sahibi ile lisans sözleşmesi imzalanmadan önce ödeme şeklinin tercih edileceğini kaydediyor.Özelleştirme İdaresi İhale Komisyonu unuttu mu bilinmez ama ikinci gelen gruptan böyle bir tutanak almamış. Birinci gelen grup ödemeyi dolar cinsinden yapacağını belirtmiş ancak ikinci gelen grup bu konuda herhangi bir beyanda bulunmamış, Özelleştirme İdaresi de bunu resmi bir evrakla kayıt altına almamış. Zaten ihtilafın ana kaynağı da burası.

Devamını Oku

Vaktinde kalkmıyorsa bir sebebi var elbet

18 Şubat 2016

Zamanında kalkmayan uçakla ilgili olarak yolcunun tek muhatabı elbette o uçağı uçuran havayolu şirketidir. Ancak uçak uçurmak öyle sadece havayolunun insiyatifinde olan bir konu değil. Havacılıktaki işleyişi bilmeyen için elbette muhatap havayolu şirketidir. O’nu görür, kızgınlığını da ona aktarır. Peki durum gerçekte neden kaynaklanıyor?Havayolu şirketi için maliyetleri düşürmek en önemli mesele. Uçmayan, yerde bekleyen uçak ciddi maliyet. Yani hiçbir havayolu şirketi aslında rötar yapmak istemez.Pegasus Genel Müdürü Sertaç Haybat, o çok övündükleri zamanında kalkış performansında neden geri gittiklerini kendi açılarından aktardı. Haybat’a göre rötarların sebebi Sabiha Gökçen Havalimanı’nın artık uçuş sayısını kaldıramaması ve Devlet Hava Meydanları Seyrü Sefer Başkanlığı’nın da rahatlama yaratacak rötüşleri yapmaktan kaçınması. Haybat’a göre bazı teknik değişikliklerle Sabiha Gökçen’in saatlik 40 olan toplam iniş kalkış hareketini 45 hatta 47’lere çıkarmak mümkün. Saatte 5 uçaklık değişiklik gün toplamında ciddi bir rahatlama yaratabilir. Peki bunun için ne yapılmalı?Haybat, önerilerini ve eleştirilerini şöyle aktardı:- Atatürk Havalimanı’nın raporlarda belirtilen saatlik hareket sayısı 40 iken bunu 70’e kadar çıkardılar. Uçakların yaklaşma aralığı 8 mildi bunu 3 mile kadar düşürdüler. Kalkışta da 2 uçak arasındaki zamanda 20 saniyeye yakın kısaltmalar yapıldı. Böylece 70 harekete ulaşıldı. Sabiha Gökçen’de tek pist var. Bu yüzden 70’leri görmek mümkün değil. Ancak tek pistle yüksek sezonda 40’ı gören hareketi şimdi 32’ye düşürmek istiyorlar.- Biz de diyoruz ki bu yaklaşma prosedürleri gözden geçirilsin. Sabiha’da da iniş kalkış sayısı çok rahatlıkla 45’e çıkabilir. Bunun için DHMİ Uçuş Kontrol ekibinin gayreti yeterli olacaktır.- Öncelikle 8 mil olan yaklaşma aralığı 6 mile indirilebilir. Buna biz hazırız, pilotlar hazır ama kule kontrol hazır değil. Eurokontrol bile 44-45 hareketin mümkün olduğunu belirtmişken.- Londra Gatwick’te de tek pist var ancak saatte 55 harekete ulaşabiliyorlar. Bu biraz da isteme meselesi. Sabiha Gökçen Havalimanı ne yazık ki üvey evlat muamelesi görüyor.- Bizim ettiğimiz zararın ötesinde önemli bir transit noktası haline gelen İstanbul hem direkt hem de transit hava trafiğinde sağladığı başarıyı kapasite planlamasındaki hatalar nedeniyle kaybedebilir. Rötarların çözülememesi İstanbul’un cazibesini kaybetmesine neden olabilir.BURADA ÇOK FAZLA KAMU BİLEŞENİ VARSabiha Gökçen Havalimanı terminal işletmesi için 2007’de yapılan ihaleyi Limak’ın başını çektiği konsorsiyum kazanmış ancak 2014 yılında hisselerini diğer ortak Maleysia Airports Holding’e satmıştı. Şu an Sabiha Gökçen terminalinin yüzde 100’ü Malezyalılar’ın kamu sermayesi ile kurulan şirketinin. Havaalanı’nın asıl sahibi ise Savunma Sanayii Fonu. Kule’yi de bir kamu kuruluşu olan DHMİ işletiyor. Sertaç Haybat’a göre bu alanda çok fazla kamu var ve dolayısıyla hantallık oluyor, işler aksıyor. Bu yüzden de bu alana üvey evlat muamelesi yapılabiliyor. Mesela ikinci pistin yapımı gecikti. İniş ve kalkışlarda zaman kazandıracak çıkış taksi yollarının inşaası gecikti. Piste giriş taksi yolu, eğimi sadece 1 derece fazla diye kullanılmıyor.BİZ DE MAĞDURUZ ZARAR EDİYORUZSertaç Haybat, rötar yapan uçağın, havayolu şirketine olan maliyetini de şu sözlerle özetledi:- İnilecek meydanda trafik sıkışık olunca başka bir meydandan kalkış yapamıyoruz. Zamanında gelmeyen uçak yüzünden zamanında kalkış aksamasın diye filodaki 2 uçağı rötarları kapamak için yedek tutuyoruz. Bu yıl tahminimce 4 uçak yedekte tutacağız. Her yedek uçağın bize yıllık maliyeti yaklaşık 3 milyon dolar. Yani 12 milyon dolar buradan zarar edeceğiz.- Ayrıca havacılık kuralları gereği ekibi belli bir saatten fazla uçuramwıyorsunuz. Rötar olunca mecburen ekip değiştirmek gerekiyor. Bu yüzden uçuş ekiplerimizin yerini doldurmak için fazladan pilot ve kabin memuru istihdam ediyoruz. Yer ekiplerine de takviye yapıyoruz.

Devamını Oku

Gelip 5 odalı evime kurulmak istiyorlar

12 Şubat 2016

Rami Aslan, ortak şirket çağrısına ise şu yanıtı verdi: “Yatırım yapmayıp mevcut fiberi nasıl ucuza kullanırız bunun gayreti içindeler. Bu rekabetçi olmaz. Ancak kârlılığın düşük olduğu, kırsalda, otoyolda, tünelde işbirliğine hazırız”Fiber altyapı, 1 Nisan 2016 itibarıyla başlayacak 4.5G’nin olmazsa olmaz omurgası. Elbette fiberin olmadığı yerlerde başka teknolojik desteklerle 4.5G’yi çalıştırmak mümkün ancak hem maliyetli olacak hem de hızı yavaşlatacak. Fiberde ise ciddi bir eşitsizlik var. Türk Telekom’un fiber altyapısı diğer operatörlere göre çok ama çok üstün.Hem Turkcell hem de Vodafone Türkiye bir süredir ortak fiber kullanım çağrısı yapıyor.3 şirketin fiber altyapılarını kurulacak bir çatı şirkete devretmeyi, bundan sonra da yapılacak yatırımlarda ortak hareket etmeyi öneriyor, ‘Aynı yola 3 kez fiber döşeyerek kaynak israfına gitmeyelim’ diyorlar. Önceki gün Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın sözleri de bu tartışmayı bir kez daha alevlendirmiş görünüyor. Yıldırım, “Bugünkü kapasiteye güvenip geleceği planlayamayız. Bilişimde 5 yıl içinde bütün planlar altüst olabiliyor” demiş, operatörlere “Küçük hesapları bırakın” uyarısında bulunmuştu. Sanırım kimse bu sözü üzerine almadı ve küçük hesap yapanın kendi olmadığını düşünüyor.Dün Türk Telekom’un 2015 performansını ve 2016 hedeflerini anlatmak üzere basının karşısına çıkan CEO Rami Aslan, ortak fiber altyapı kullanımı ve çatı şirketle ilgili çok net konuştu. Biraz da rakiplerini kızdıracak ifadeler kullandı. Verdiği net mesajlar vardı:- Bizce küçük hesaptan kasıt yatırım yapmayıp, yapanın elindekini kullanmaya çalışmaktır. Diğer operatörler yatırım yapmayıp mevcut fiberi nasıl ucuza kullanırız bunun gayreti içindeler.- 4.5G’nin geleceğini bilmiyorlar mıydı? Bunlar sürpriz gelişmeler değil ki. Peki ne yaptılar? Döşedikleri fiber ortada. 4.5G’nin konuşulmaya başlandığı son 1.5 yıla bile baksanız durum net görülüyor. BTK’nın istatistikleri orada. Onlar 4 bin kilometre döşemişler biz bunun tam 6 katı 24 bin kilometre döşemişiz.- İzin alamıyoruz, kazamıyoruz diyorlar. Aldıkları izinle kazdıkları fiber arasındaki farka bakın. Orada bile samimiyetsizlik var.- Kazarken rekabetin yoğun olduğu İstanbul, Ankara, İzmir gibi bölgelere yoğunlaştılar. Biz ise bölge, şehir coğrafi koşul gözetmeksizin 81 ile 213 bin kilometre fiber döşedik. Türkiye’yi kuzeyden güneye, batıdan doğuya kapsamak istedik. Mardin’e, Ağrı’ya Erzincan’a da yatırım yaptık.- Bu yüzden şimdi diğer operatörleri de fiberde yatırıma davet ediyoruz. Sayın Bakanımızın da belirttiği gibi bu Türkiye’nin menfaatinedir.- Yatırıma bu ülkenin ihtiyacı var. Şu an 11 bin çalışanımız fiber altyapının devamlılığını sağlıyor. Alt yüklenicilerle bu 19 bini buluyor. Fiber yatırımların devamı aynı zamanda istihdama da katkı sağlar.Fiber altyapıda Türkiye nerede?Türk Telekom’un fiber altyapısını kullanmak isteyen operatörlerin ana argümanı “Türkiye’nin çok ciddi bir fiber seferberliğe ihtiyacı var. Bunu tek tek ve ayrı ayrı yaparsak bu milyarlarca dolarlık bir yatırım demek. Bunu ayrı ayrı yapmak yerine, güçlerimizi birleştirelim” şeklinde. Rami Aslan, fiber konusunda doğru kabul edilen yanlış bir algı olduğunu, Türkiye’nin altyapısının fiberde hiç de küçümsenmeyecek durumda olduğunu iddia etti. Aslan, şöyle konuştu:“Önce gerçekleri bilmek lazım. Şu an Türkiye’deki hanelerin yüzde 98’inin genişbant internet erişimi var. Üstelik bunların yüzde 66’sı 24 Mbp hıza, yüzde 42’si ise 70 Mbp’nin üstü olan ultra hızlı geniş banta ulaşacak durumda. Bizim fiber altyapımız pek çok ülkeyle karşılaştırıldığında iyi durumda. Bırakın 4.5G’yi bugünden itibaren hiç yatırım yapmasak bile 5, 6 hatta 7G’ye bile yeterli kapasite var. Her şey aslında arz taleple ilgili. Şu an arz yüksek ancak kapasite yavaş artıyor. Yani fiberde yandık bittik gibi bir durum yok ortada. Tekrar ediyorum Türkiye’deki hanelerin yüzde 66’sına fiber götürmüş vaziyetteyiz. Rakiplerimize kolaya kaçmayın ve oyunu dürüst oynayın diyoruz.”10 milyarlık yatırım 3 yıla sığdırılacak“Her haneye fiber bağlamak istiyoruz. Türkiye’yi bir dijital üs haline getirmek istiyoruz. Bu yüzden hız kesmeden yatırımlara devam edeceğiz” diyen Rami Aslan, son 10 yılda yapılan 20 milyar liralık yatırıma ek olarak önümüzdeki 3 yılda 10 milyar TL’lik daha yatırım yapacaklarını açıkladı. Bu rakamı ilk kez telaffuz ettiğini kaydeden Aslan, “Böylece Türkiye’nin dijital devrimini gerçekleştireceğiz” diye konuştu.Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan fiber altyapılarının uzunluğunun, diğer tüm operatörlerin Türkiye’deki toplam fiber uzunluğuna denk geldiğini hatırlatan Rami Aslan, fiber devrimle tüm sektörlerde büyümeye ve Türkiye’yi 2023 hedeflerine taşımaya katkı sağlayacaklarını kaydetti.384 bin Tivibu’luTÜRK Telekom’un IPTV uygulaması Tivibu’nun Şampiyonlar Ligi ve UEFA Ligi’nin yayın hakkını alması abone sayısına da pozitif yansıdı. 2015 yılında ev abone sayısı 290 binden 384 bine çıktı. Grubun mobil abone sayısı da 932 bin artışla 17.3 milyon oldu. Grubun 8 milyon da sabit internet abonesi bulunuyor.Ortaklığa hazırız ama otoyolda tünel ve köydeRami Aslan, diğer operatörlerin ortak şirket çağrısına da şu yanıtı verdi: “Rekabetçi olmayan yani yapılan yatırımın karşılığının alınamadığı, bu yüzden de öncelik olmayan yerler var. Mesela kırsalda, otoyollarda, tünellerde hâlâ kör noktalar var. Buralarda ortak çalışmaya, işbirliğine varız. Çünkü buralar daha kazançsız noktalar ve bu yüzden yatırımdan kaçınılabiliyor. Bu noktalarda güçlerimizi birleştirebiliriz. Mevcudu ortak paylaşmak rekabeti öldürür. Bu sektörde rekabet çok önemli. Eğer fiberde bir tekelleşmeye gidersek yatırımlar artmaz tam tersine azalır. Dünyada böyle bir modelle yatırımların arttığı görülmemiş. Yatırımı artıran modelleri destekleriz. Onların söylediği şekilde yaparsak rekabet biter. Bu da ülke menfaatine olmaz.”Bakır kablo bize Allah’ın bir lütfu olarak gönderilmediTürk Telekom’un yeni sahiplerinin devraldığı bakır altyapıdan dolayı ciddi bir rekabet avantajı var. Evet Türk Telekom şimdi döşediği 213 bin kilometre fiberle övünüyor ve diğerlerini tembellikle suçluyor ancak devraldığı bakır altyapı aslında fiberin de temelini oluşturuyor.Zira Türk Telekom bakır altyapısını bir ucundan çekerek, kazmaya gerek kalmadan çok daha düşük bir maliyetle ve zaman kaybı olmaksızın kolayca fiberle değiştirebiliyor. Diğer operatörlerin mevcut bir bakır kablosu olmadığı için bunu fiberle değiştirmeleri imkansız, mecburen sıfırdan kazmaları ve fiber döşemeleri gerekiyor.Bu noktada Rami Aslan’ın cevabı şöyle: “Evet biz Türk Telekom’u alırken bakır altyapımız vardı. Ancak bu bize Allahın bir lütfu olarak gönderilmedi. Bunun bedelini ödedik. Biz bugünlerin geleceğini biliyorduk. Bu bizim ortaya koyduğumuz vizyonun bir parçası. Durmadan dinlenmeden tüm personelimizle aslında bugünlere hazırlandık. 10 yılda 20 milyar liranın üzerinde yatırım yaptık. Onlar da yıllardır bu işin içindeler. Yaptıkları yatırım ortada. Biz kararlı davrandık, yıldan yıla yatırımlarımızı artırdık. Bundan sonraki modelin yatırım yapanın cezalandırıldığı değil, ödüllendirildiği bir model olması lazım.”2016 hedefi geliri % 9 büyütmek2015 yılı mali sonuçlarını ve 2016 hedeflerini de ortaya koyan CEO Rami Aslan, Türk Telekom için operasyonel ve finansal anlamda tüm hedeflerin ötesine geçilen başarılı bir yıl olduğunu belirtti. 2015’te konsolide gelirlerin yüzde 7 artışla 14.5 milyar TL’ye ulaştığını söyleyen Aslan, 2016 gelir hedeflerinin yüzde 9 büyümeyle 15.8 milyar TL olduğunu vurguladı. 3 markayı birleştiren ve ortak mağazalarda hizmet vermeye başlayan Türk Telekom vergi öncesi kârını da yüzde 7 artışla 5.7 milyar TL’ye çıkarmayı, bu arada da 3.2 milyar TL yatırım yapmayı planlıyor.

Devamını Oku

Elektriği kullandığın saat de önemli

2 Şubat 2016

Tüketici dernekleri ‘Elektrikte gizli zam var’ diye bas bas bağırıyorken, ‘Zam EPDK’nın ilan ettiği kadar, yüzde 6.8’den daha fazla çıkmıyor’ derseniz bunu rakamlarla izah etseniz de tepkiyi yersiniz.İşi sizi halk düşmanı ilan etmeye kadar vardırırlar.Neyse ki doğru söyleyenin 9 köyden kovulduğu bir ülkede yaşadığımızın bilincindeyim ve yıllar içinde bu tepkilere de alıştım.Şimdi elektrik konusu ile ilgili az bilinen bir konuya açıklık getirmek istiyorum.Çünkü dün gelen tepkilerden anladım ki bu konuda ciddi bir bilgi eksikliği var.Tüketici dernekleri bile ya bu ayrıntıyı bilmiyor ya da bilmiyormuş gibi yapıyorlar.Şimdi dün nihai tarife 0.3318 kuruş diye yazdım ya.‘Hayır öyle değil. Benim faturam ortada. Kullandığım kilowatsaat belli. Sizin nihai tarife diye yazdığınız o rakamla çarpınca faturama yansıyan rakamdan farklı çıkıyor’ diyenler oldu.Onun da izahı şu.Elektrikte tek bir tarife yok.Günün belli saatlerinde farklı fiyat uygulanıyor.Örneğin sabah saat 06 ile akşam 17 saatleri arasında, kullandığınız elektriğin kilowatsaatine 0.3318 kuruş değil, 0.3304 kuruş ödüyorsunuz.Akşam 17 ile 22 saatleri arasındaki rakam ise çok yüksek.Akşam eve geldiniz, odaların ışıklarını açtınız, hava soğuk klimayı da açıp televizyonun karşısına geçtiniz. O saat dilimi içinde elektriğin birim fiyatı 0.4960 kuruş.Yani ortalama fiyatın yüzde 50 üzerinde.Akşam 22’den sonra sabah 6’ya kadar ise en ucuz elektriği kullanıyorsunuz. O saat dilimi içinde elektriğin birim fiyatı 0.2111 kuruşa düşüyor.Tavsiyem çamaşır makinasını işten gelir gelmez çalıştırmayın, komşuya ses gitmiyorsa saatin akşam 10’u geçmesini bekleyin...Tarifeler farklıysa ve herkesin kullanım alışkanlıkları da farklıysa her evde her 100 birimlik tüketimin fiyatı aynı çıkmayacaktır.Sen tüketiminin büyük bölümünü akşam 17 ile 22 saatlerine denk gelen tarife diliminde yapıyorsan faturan haliyle tuzlu çıkacaktır.Lütfen bana yanıldığımı, kandırıldığımı göstermek için fatura örneği gönderenler bu ayrıntıyı atlamasınlar.Bir başka itiraz noktası da ‘Dağıtım şirketleri farklı dağıtım bedeli alıyorlar’ şeklindeydi.Enerji dağıtım şirketlerinin kafalarına göre takılma ihtimalleri de yok.21 dağıtım bölgesi ve 81 ilde de EPDK tarafından belirlenen aynı birim fiyatlar üzerinden faturalandırma yapılıyor.Hiçbir şirketin kafasına göre keyfi bir uygulaması söz konusu değil.

Devamını Oku

Elektrikte % 6.8’in üstünde zam yok, nokta

1 Şubat 2016

Türkiye her konuya iki farklı kutuptan bakmaya artık alışıp objektifliğini ve insafını kaybetse de elektrik zammı tamamen matematik olduğu için sana göresi bana göresi olmaz diye düşünmüştüm, maalesef elektrik zammında da buluşamadık.EPDK resmi açıklamasına göre elektriğe 2016 yılı başında yüzde 6.8 zam yapıldı. Ancak tüketici dernekleri zammın açıklanandan çok daha fazla olduğunu iddia etti. Bu iddiaya gazeteler de kayıtsız kalmadı. Hürriyet’te Yalçın Bayer elektriğe gelen gerçek zammın aslında yüzde 34 olduğunu yazdı. Dün de bir başka gazetede manşetten verilen haberde elektriğe yapılan zammın yüzde 19’u geçtiği öne sürüldü.Devletin kurumu EPDK yanıltıcı oran vermiş olamaz ama artık yeni Türkiye burası. Hiçbir şey şaşırtmadığı için ‘belli de olmaz’ diyerek hesap makinasını elime alıp, tarife cetvellerinin eski ve yeni hallerini incelemeye başladım.Uzun süredir gazeteciler olarak sorgulamayı, merak etmeyi unuttuk ama tamamen matematik olan elektrik zammının oranında dahi bunu yapmak zorunda kalacağım aklıma gelmezdi.Aslında bütün kafa karışıklığı tarifelerdeki farklı kalemlerin kaydırılmasından kaynaklanmış görünüyor. Daha önce faturalarda ayrı kalem olarak gösterilen iletim sistemleri kullanım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmeti bedeli, DAĞITIM BEDELİ sütununda tek kalem olarak gösterilmeye başlanmış. Yine daha önce aktif tüketim bedeli içinde yer alan kayıp kaçak oranı bedeli de yine DAĞITIM BEDELİ’nin içine eklenmiş.Enerji bedeli üzerinden yüzde 2’lik TRT payı, yüzde 1’lik Enerji Fonu payı ve yüzde 5’lik Belediye Tüketim Vergisi kesintisi aynen devam ediyor.Şimdi gelelim zamlara...Enerji bedeli meskenler için 2015 yılı sonu itibarıyla 0.1985 kuruşmuş, yeni dönemde zamlanarak 0.2134 kuruşa çıkmış.Dağıtım Bedeli ise değişik kalemler toplanıp 0.1184 kuruş olmuş. Bu iki rakamı topladığımızda bugün geçerli nihai tarifeyi buluyoruz. Yani 0.3318 kuruşu.Gerçek zammı hesap edebilmemiz için 0.3318 kuruşa zamdan önce denk gelen rakamı bilmemiz lazım.Dedik ya daha önce kalemler biraz fazla.Enerji bedeli karşılığı 0.1985 kuruşmuş.Ayrıca 0.0072 kuruş perakende satış hizmeti (PSH) bedeli...0.0552 kuruş kayıp kaçak bedeli...0.0401 kuruş dağıtım bedeli...0.0095 kuruş da iletim bedeli alınıyormuş.Bunları topladığımızda karşımıza nihai tarife olarak 0.3105 kuruş çıkıyor.En basit matematik işlemi.Bölün bugünkü nihai tarife olan 0.3318 kuruşu, 0.3105 kuruşa.Vallahi de billahi de yüzde 6.8599 rakamı çıkıyor.Kayıtlara geçsin lütfen.Zammın oranı yüzde 6.8599’dur.Bunu ben söylemiyorum, matematik söylüyor...

Devamını Oku

Maket uçak uçururken çocuk gibi mutlu olabilen adam

21 Ocak 2016

Ekonomi gazetecisi olduğum için mesleki hayatım boyunca pek çok zengin işadamı ile tanışma, sohbet etme, röportaj yapma fırsatım oldu.Mustafa Koç’u, zenginliğini ortaya dökmeyen, karşısındakini ezmeye çalışmayan, tepeden bakmayan, inanılmaz mütevazı bir kişilik olarak gözlemledim hep.Her karşılaşmamızda bu görüşümü pekiştirdi.Sözünün eriydi, hiçbir şeyi geçiştirmezdi.Bir iddiamız olmuştu... 2012 yılıydı. New York’ta Metropolitan Müzesi’ndeydik. Müzede iki galeriye adını veren Koç Ailesi’nin davetindeydik. Tam da Merkez Bankası’nın dolara müdahale ettiği doları 1.90’dan 1.77’ye düşürdüğü gündü. Konu oraya geldi.‘Öyle tahmin ediyorum ki doların 1.60 TL’ye kadar geri çekildiğini göreceğiz’ dedi, itiraz ettim.‘Teknik olarak 1.72’nin altı mümkün görünmüyor’ dedim ‘Var mısın iddiaya’ diye hiç beklemediğim bir tepki verdi.Yemeğine iddiaya girdik.İddiayı ben kazandım.. Sözünü tuttu. Hem de ne tutmak.Bu yemek, diğer ekonomi gazeteciliği yapan meslektaşlarımla birlikte belirli aralıklarla buluşup gündemi değerlendirdiğimiz bir toplantılar zincirine dönüştü.Zaman zaman TÜSİAD şapkası ile zaman zaman da Koç Ailesi’nin bir mensubu olarak Hükümet ile karşı karşıya da geldi. Gelmese de bir şekilde kavganın içine çekilmeye çalışıldı.IMF ile yeni stand by anlaşması yapmayan Hükümet’in, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hakkını teslim etmeyi ihmal etmedi. Gocunmadan çıkıp ‘IMF ile mutlaka yeniden anlaşılmalı görüşümde ısrarcıydım ve gerekli görüyordum. Ancak Hükümet yeni anlaşma yapmayarak çok doğru bir karar verdi, helal olsun’ diyebilmişti.‘Üçüncü jenerasyon genel olarak dedenin ve babanın kurduğu ekonomik imparatorluğu batırır’ görüşü hakimdir.O, Holding’in başına geçtikten sonra vizyonerliği ile grubu çok daha yukarılara taşıdı.İşadamlığının yanı sıra içinde de hiç büyümemiş kocaman bir çocuk vardı.Maket uçak uçururken aldığı keyfe bizzat tanıklık etmiş biri olarak söylüyorum bunu. Son hobisi fotoğrafçılıktı. Afrika’ya yaptığı turlarda çektiği fotoğrafları Karşılaşmalar adı altında kitaplaştırdıktan sonra işin gücün dışında bu konuyu da konuşmuştuk.Şu sözleri hayata bakışını ve felsefesini de özetliyordu sanırım:“Sabah 6, akşam 7 hiç durmadan fotoğraf makinası elimde dolaştım. Kampa yorgun argın dönüyorduk. O kadar az rastlanan hayvanların peşine düştük ki bazen 2 saat hatta 3 saat bir ağacın altında kıpırdamadan durduğum oldu. Yırtıcı hayvanların çok yakınına girdik. Onlara 20 metre yakın olduğum, nefes bile almadığım anlar vardı. Disiplini, sabrı ve daha da önemlisi hayatın değerini öğrendim. Bir mücadele var ve bu hayatta kalmak için zamana karşı verilen bir mücadele. Nihayetinde zaman çok değerli. Hepimizin bu dünyada sınırlı zamanı var ve hayatlarımızı mümkün olan en dolu şekilde yaşamak için birbirimizi yüreklendirmemiz gerekiyor.”Mekanı cennet olsun...

Devamını Oku