‘Yabancı yatırımlarla sağlık üssü olabiliriz’

Haberin Devamı

İstanbul Cerrahi Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Melih Us, yabancı yatırımcı ilgisinin Türkiye’de sağlık sektörünün çıtasını yükselttiğini söylüyor. “Türkiye’nin güvenilir bir sağlık üssü olacağına inanıyorum” diyen Melih Us, Türk hastaların artık Houston ve Cleveland gibi Amerika’nın önde gelen sağlık merkezlerine gitmelerine de gerek olmadığını vurguluyor.

Prof. Dr. Melih Us hem patron hem cerrah. Kalp ve Damar Cerrahisi alanında adını duyuran Prof. Dr. Melih Us, İstanbul Cerrahi Hastanesi’nde ‘hayalim’ dediği bir çalışma ortamını kurdu. 2011 yılında yüzde 80’i Mineks International tarafından alınan, yüzde 20’si ise Melih Us’un olan hastane, teknolojik altyapısını en üst seviyeye çıkaran yatırımlarıyla dikkat çekti. Melih Us, alanında iddialı olduğu kadar patronluğunda da iddialı. Sağlık sektörüne olan yabancı yatırımcı ilgisinin sektörün çıtasını yükselttiğini söylüyor, yurtdışından gelen hasta sayısının artacağına, Türkiye’nin güvenilir bir sağlık üssü olacağına inanıyor. Türkiye’den hastaların Houston ve Cleveland gibi Amerika’nın önde gelen sağlık merkezlerine gitmelerine de gerek olmadığını vurguluyor.

- Özgeçmişinizi okudum, ‘disiplinli ve çalışkan’ bir portreniz var. Yine de sizin anlatımınızı merak ediyorum. Doktor olmaya kendiniz mi karar verdiniz, yoksa aile yönlendirdi mi?

Ankara’da doğdum. Zonguldak’ta büyüdüm. Zonguldak’taydık. TED Koleji, Kuleli Askeri Lisesi, sonra Gülhane Tıp Fakültesi’nde okudum. 17 yaşında doktor olmaya karar verdim. Ailede hiç hekim yok. Tamamen kendi isteğimle girdim. O dönemde Hacettepe Üniversitesi İngilizce Bölümü açılmıştı. Sınavda dereceye girince önemli şirketlerden mühendisliği seç baskısına rağmen Gülhane’ye geçtim. Kuleli Askeri Lisesi’nden oraya direkt geçiş vardı. Disiplinli ve çalışkandım. Gülhane Tıp Fakültesi’nde eğitim süresi 6 yıl, 15 yıl da devam zorunluluğu vardı.
‘Yabancı yatırımlarla sağlık üssü olabiliriz’
- Bu seçimi yapmaya sizi yönlendiren neydi?

Tıp, okumanın sonsuz olduğu bir meslek. Hiperkinetik bir insanım. Beni izlemek bile yorucudur. Durmayacağım ve sınırsız olan tek meslek var, o da hekimlik. Sürekli kendinizi geliştirmelisiniz. 1982 yılında çok fazla mesleki branş da yoktu Türkiye’de. Ben şimdi olsa yine hekim olmak ister, yine kalp cerrahisini seçerim. Hekimler özel insanlar, cerrahlar daha özel insanlar. Cerrahi yapan insanların kendi egosuyla çok baş etmesi lazım.

- Egosuz cerrahlık olmaz da derler...

Doğru cerrahlık egosuz da yapılamaz. Çok ince bir çizgi var. ‘Bu ameliyatta hiç problem olmayacak’ dediğiniz bir hastayı kaybedebiliyorsunuz, çok sorunlu bir hastayı kurtarabiliyorsunuz. Cerrahlıkta ego şişmemeli. Mütevazılık şart. Sıfır hataya yakın iş yapmalı ama bazen de sizden çıkar durum. Tüm bunlarla baş edenler başarılı oluyor.

Hiçbir hekim ölüme alışmaz

- Doktorlar ölüme alışır mı?


Hep alıştığımız söylenir. Buna inanmıyorum. Böyle olmadığını da biliyorum. Hiçbir hekim ölüme alışmaz. Çünkü hekim ‘Nerede hata yaptım’ diye düşünür. Tıp Fakültesi’nden mezun oluyorsunuz, sonra doktorlar doktorlar arasında yarışıyor. Doçent olmak için, profesör olmak için sürekli çalışıyorsunuz.

- Tüm bu elemelere rağmen iyi doktor var kötü doktor var. Doktor seçimi yapmak çok önemli. Sizce hastalar bu seçimi nasıl yapmalı?

Bir hekim iyi mi değil mi anlamak için pubnet diye bir site var. Biri iyi diyebilir o memnun kalmıştır, arkadaş ve akraba tavsiyesinin ötesinde bir şeyden söz ediyorum. Uluslararası kriterler var. Hekim nede ve nerede iyi? Kongrelerde ne sunmuş, nerelere çağrılmış. Hekimleri doçent ve profesörleri o sitede bilim yapanları bulursunuz. Kendini yenilemek bizim işin olmazsa olmazı. Sürekli yeni yöntemler çıkıyor. Bir yıl önce söylediğimiz bir tedavi modülü değişmiş oluyor. Siz hâlâ orada kaldıysanız problem.

- Doktor iyi ama hastane yetersiz olabiliyor ya da hastane çok yeni, şık ama doktor yetersiz olabiliyor. Çok rastlanıyor iki farklı doktora gidiyorsunuz bambaşka şeyler söyleniyor.

Hastanelerle ilgili şeffaflığa ihtiyaç var. Başarı ve başarısızlığı görmek için bu şart. Çünkü hastaneye de genelde tanıdıkların tavsiyeleriyle gidiliyor. Örneğin yurtdışında hastanelerin mortalite oranları açıklanıyor.

- Hastanelerin mortalite tablosu olmalı diyorsunuz?

Türkiye’de bu yok. Bir de şu bilinmeli. Hangi hastane ne de iyi? Her hastane her konuda çok iyi olabilir mi? Beni Kars’tan buluyorlar. ‘Oğlum internete girdi buldu’ diyor. Türkiye’de insanlar teknolojiyi kullanıyor. Bilgiye ulaşmak artık daha kolay.

- Siz nasıl aynı zamanda patron olmaya karar verdiniz?

Tam gün yasası çıkmadan önce Gülhane’de doçent olduktan sonra dışarıda çalışıyordum. Saat 16.00’dan sonra muayenehanem vardı orada olurdum. Kendi muayenehanem oldu 2001’den sonra. Şafak Grubu’nda, Medikal Park Grubu’nda, Alman Hastanesi’nde çalıştım. Amerikan Hastanesi ve Acıbadem Grubu’nda ameliyatlar yaptım. Biz buraya gelmeden önce karar vermiştik arkadaşlarımla. Türkiye hazır değildi o yüzden bekledik. Türkiye’de sağlık sektörü hızla değişti. Ayrıca Türkiye sağlık konusunda çekim merkezi oldu.

Kalpte Avrupa’dan ileriyiz

- Çok iyi bir tablo görüyorsunuz gibi... Türkiye gerçekten de bu kadar iyi mi sağlık alanında?


Kardiyoloji ve kalp damar alanında şunu rahatlıkla söylerim, Avrupa’dan ileriyiz. Bu işleri yurtdışına servis etmeliyiz. Yapıyoruz da ama daha çok yapmalıyız. İngiltere’den, Arnavutluktan, Azerbaycan’dan, Libya’dan, Irak’tan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden, Hollanda’dan, Almanya’dan, Katar’dan hastalarım var.

- Bu hastalar sizi nasıl buluyor? Hastanenizin sağlık turizmi için çabası var mı?

Birçok doktorun yurtdışı hastaları oldu. Bir kişi memnun kalırsa o başkasını yolluyor. Memnun kalan hasta size 7 kişi getiriyor. Bizzat size gelsinler diye uğraşıyor. Memnun kalmayan ise sizden 23 kişiyi uzaklaştırıyor. Bizim her hastamızı memnun etmemiz şart. Biri memnun kalmazsa olmaz.

- Bu mümkün mü?

Zor ama mümkün. Sağlık tüketimi gönülsüz tüketim. Hem hasta hem para verecek. Keyifsiz ve gönülsüz geliyor. Zaten bir sıfır yeniksiniz. Her hastayla ilgilenmelisiniz. ‘Ameliyattan çıktım yorgunum gerginim’ diyemezsiniz. Gelen her açıdan hasta. Psikolojisi de bozuk. Tanı koymada problem olabilir. Bazen hastayı dinlemediğimiz için anlayamıyoruz. Gönül ister ki yarım saat 45 dakika hastayı dinleyelim.

- Türkiye’de bu mümkün mü? Hasta çok, doktor az.

Ben ayırabildiğim kadar elimden geldiğinin maksimalini yapmaya çalışıyorum. Karşınızdaki insan. Hastayı anlamak lazım.

BİNE YAKIN OYUNCAK ARABAM VAR

- İş dışında ne yaparsınız?


Golf oynuyorum. Koleksiyon hobim var. Oyuncak arabalarım burada. 7 yaşından beri küçük arabalar topluyorum. Farklı boylardan bine yakın arabam var. Bir kısmını sergiliyorum, bir kısmı kutularda bekliyor. Kayak da yapıyorum.

- Aileniz? Çocuğunuz var mı?

23 yaşında kızım var. Amerika’da Uluslarararası İlişkiler ve Sanat Tarihi okuyor. Ondan çok şey öğreniyorum ve moralim düzeliyor. Bu çocuklar var diye seviniyorum. Çoğu da Türkiye’ye dönüyor çünkü Türkiye’de o branşlar var. Bizim meslek için de öyle. Çok branş oldu ve ederinde para kazanmaya başladılar. Bunlar iyi gelişmeler.

Damara girmeden sanal anjiyo yapıyoruz

- Sizce şu an sağlık sektörünün en önemli sorunu nedir?


Hâlâ hastane hekim ve hemşire sayısı az Türkiye’de. Nüfusa oranla eksiğimiz var. Uzun yıllar da tamamlanmayacak.

- Sağlık turizminde hangi alanlarda şanslıyız?

Göz branşı çok hasta çekiyor. Bir de estetik diş hasta çekiyor. Teknolojide çok iyi olduğumuz ve iyi adapte olduğumuz için ilerideyiz. Yeni bir şey bu alanlarda daha Amerika’dan Avrupa’ya gelmeden bize geliyor.

- Nasıl oluyor bu gelişme?

Biz kalp anjiyosunu sanal ortamda yapıyoruz. 640 HD makine aldık. Sanal Anjiyo Makinesi bu. Damara girmeden 0.3 saniyede anjiyo yapıyoruz. Bu yatırımı yaparken ‘Bu makine parasını çıkarır mı?’ tartışmaları oldu... O makine belki o parayı çıkarmaz ama kurumu yükseltir. Tanısı konulmayan hastalıklara tanı konulabilir, hız kazanılabilir. Bu makine dünyada son teknoloji, bizim hastanemizde var. İleri teknolojiyi getiriyoruz. Bu makine check up’larda çok önemli. Bu makineyi duyan yabancılar bize çok hasta gönderiyor. Futbolcu check-uplarında da bu çok önemli. Full check-up bir günde yapılıyor.

- Erbil’de de hastane yatırımınız var...

Biz Erbil’de de iş yapıyoruz. Oradaki iş gücünü görünce aramızda yıllar olduğunu görüyoruz. Türkiye her konuda oradan ileride. Ülke olarak biz yalnızca kalp değil, plastik ve endoskopik cerrahi de çok ilerideyiz. Tek veya iki delikten girerek ameliyatlarda çok iyiyiz, kalp cerrahisi dünya standartlarında, ortopedide de çok iyiyiz.

- Kanser hastaları neden gidiyor yurtdışına? Buna sık sık rastlıyoruz...

Bence boşuna gidiyorlar. Hekim olarak biz Amerika’daki cerrahlarla boy ölçüşürüz ama yardımcı sağlık personeli sayısında Türkiye’de problem var. Yine de kesinlikle söylüyorum, öyle eskisi gibi Houston’a, Cleveland’a gitmeye gerek yok. Göz ve dişte de fiyat avantajımız var. Bizim hastanemizde lazerle katarakt yapılıyor. Avrupa’da çoğu yerde bu teknoloji kullanılmıyor.

Ya beraber büyüyeceğiz ya yerimizde sayacağız

- Sağlık turizminde en önemli sorunlardan biri yabancı hastaların sağlık sigortaları konusu değil mi?


Sigorta konusu şimdilik çözülemez. Çünkü entegre değiliz. Bizim gibi hastanelerin bazı anlaşmaları var ama hepimiz daha global oynamalıyız.

- Bu nasıl olacak?

Yurtdışında da karşımıza Türkler çıkıyor. Rekabette hoş olmayan şeyler var. Sağlık turizminde Almanya, İngiltere ve Amerika global oyuncu. Onlar bir anlaşmaya girince zaten baştan galip. Biz daha kendimizi ispat edemedik. Kendi aramızda dayanışma yapmalıyız. İç çekişmeler olmamalı. Hep beraber ya büyüyeceğiz ya da yerimizde sayacağız. Sağlık sektörü bundan sonra ya fırlayacak ya da olduğu yerde kalacak. Mesela Acıbadem’in satışı iyi oldu. Bunlar bir çıta. Şimdi o çıtalar geçilmeli. Özel hastaneler de ellerinden gelenin en iyisini yapmalı. Yabancılarla ortaklık yapan gruplar başarılı olmalı ki daha büyük oyuncular gelsin. Türk gibi başlayıp İngiliz gibi bitirmemiz lazım.

DİĞER YENİ YAZILAR