Türk-Fransız Ticaret Derneği’nin Başkanı Zeynep Necipoğlu, “Sarkozy dönemi zordu. Türkiye-Fransa arasındaki ticari ilişkiler de bundan etkilendi. İki ülke arasındaki iş hacmi 2012’de 13 milyar euroya ulaştı. Hollande döneminde işlerimiz daha da gelişecek” dedi
Altavia 18 ülkede perakende sektörü üzerine uzmanlaşmış bir şirket. Altavia kendini perakende sektörünün pazarlama ve reklam ajansı olarak tanımlıyor. Müşterileri arasında Nestle, BP, Carrefour, Apple var. Türkiye’de de Vodafone Türkiye, Michelin Türkiye, Teknosa, CarrefourSA, Renault, Sephora gibi şirketlerle çalışan Altavia, son dönemde perakende sektöründe yaşanan hızlı değişime paralel bir hizmet veriyor. Örneğin Shopper Marketing’le (Alışverişçi Pazarlaması) alışverişin derinlemesine analizini yapıyor.
Altavia Türkiye’nin başındaki isim Zeynep Necipoğlu. ‘Shopper Marketing’in ilk temsilcilerinden. Mağazada alışveriş için gelen müşteriyi ürünün alıcısı haline getirmeye yönelik bir pazarlama stratejisinden söz ediyoruz. Bu konuları ve son trendleri Zeynep Necipoğlu’yla konuştuk.
İlk kadın başkan oldu
Sohbete geçmeden önce Zeynep Necipoğlu’nu biraz anlatmak isterim. Zeynep Necipoğlu yurtdışında büyümüş. 17-18 yaşına kadar hep yurtdışında okumuş. Babası 1970’li yılların bakanlarından İsmail Hakkı Batuk. 1979’da BM tarafından Zaire’ye Maliye Bakanı olarak atanan, dönemin önemli isimlerinden biri İsmail Hakkı Batuk. Necipoğlu da ‘babasının kızı’ diyebiliriz. Okuduktan sonra genç yaşında evlenip 2 çocuk sahibi olup çalışma yaşamından kopmamış. Kendi işini kurmuş ve büyütmüş. Kurduğu Elan Reklam Ajansı’nı 2001 krizinin etkilerinin hissedildiği dönemde Fransa’nın önde gelen reklam şirketi Altavia ile evlendiren Zeynep Necipoğlu aynı zamanda 2012’den beri de Türk-Fransız Ticaret Derneği’nin başkanı. Necipoğlu, derneğin ilk kadın başkanı olma özelliği de taşıyor.
Kazak örüp sattı
- Nasıl çalışmaya başladınız?
İlk iş deneyimimi kendi girişimimle kurdum. Ben model çizmeyi çok severdim. Genç anne oldum. Evde şirket kurdum. Modeller çizip kadınlara kazak ördürdüm ve bu kazakları hem yurtiçinde hem de yurtdışında pazarladım. Aslında ben örgü örmeyi hiç bilmem. Yalnızca model üretiyor, malzemeleri alıyordum. Tüm malzemeleri arabaya alıp kadınlara götürüyordum. Gecekondu bölgelerindeki kadınlara modelleri verip onların el emeklerini değerlendirdim. Hem ben hem de kadınlar kazandı. Bu işi yaparken de çocuklarıma da zaman ayırabildim. O zaman internet hayatımızda yoktu. Perakende sektörü böyle gelişmiş değildi. Ben yurtdışında uzun süre yaşamış olmanın verdiği deneyimle yurtdışına ürünlerimizi pazarlama işini becerebildim.
- Bu işten sonra ne yaptınız?
Daha sonra Elan şirketini kurdum. Reklam şirketi. Aynı zamanda basılı her işi kapsıyordu. Zaman içinde çok şey öğrendim bu işte. Büyük müşterilerim oldu. Ve en önemlisi de ben bu şirketimi 2001 krizi döneminde Fransız Altavia ile evlendirdim. Perakende sektöründeki değişime yönelik kendimi hazırlamıştım.
- 2012 yılında Türk-Fransız İş Derneği’nin başkanı oldunuz. Sarkozy döneminde Türkiye-Fransa ilişkileri çok gerildi. Siz de tam o dönemde başkan oldunuz...
Evet. Zor bir dönem yaşandı. Hem AB konusunda hem de Ermeni Soykırımı iddiaları nedeniyle. Türkiye-Fransa arasındaki ticari ilişkiler de bundan etkilendi... Etkilenmemesi için çok farklı kollardan çalışıldı. Bu noktada hükümet çok iyi bir strateji izledi. Biz de iş dünyasında kurulan ilişkilerin kopmaması için çok çalıştık. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan tüm Fransız şirketlerini toplayarak mesaj verdi. Fransa’nın yapmak istediği olmadı. Ve rakamlara bakarsak 1996’dan bu yana Türkiye-Fransa ticari iş hacmi 5 kat arttı. 2012’de 13 milyar euroya ulaştı. Fransa Türiye’nin iş partnerleri arasında 5’inci sırada. Bu yıl Hollande’nin de Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. İşlerimiz daha da gelişecek.
Ticaret de etkilendi
- Türkiye’de 400’ün üzerinde Fransız şirketi faaliyet gösteriyor değil mi?
Doğru. Fransız şirketler 100 binden fazla kişiye iş olanağı yaratıyorlar. Politika ticareti etkilememeli. Kriz döneminde ilişkiler kopmadı her şeye rağmen. Fransa’daki büyük şirketler de elinden geleni yaptı. Şu an ılımlı bir dönemdeyiz. Türkiye’ye Fransa’nın lüks markalarının temsilcileri geldi. Bizi çok önemsiyorlar.
Tüketiciler ne alacağını bilmeden alışverişe çıkıyor
- Shopper Marketing nedir?
Bu yaşanan perakende patlamasıyla ilgili. Müşteriden farklı olarak shopper ürünü almadan önce karar veren kişidir.
- Tüketiciler ya da müşterilerin ne alacaklarının kararını verirken çok şeyden etkileniyorlar...
Yapılan araştırmalar müşterilerinin yüzde 77’sinin liste olmadan alışverişe çıktığını söylüyor. Yüzde 59’u da marka seçimine son noktada karar veriyor. Shopper Marketing hizmetinde müşterilerin mağazalara daha çok gelmesi, mağazaların tasarım olarak daha çekici hale gelmesi gibi konular var. Her şey değişiyor. Tüketici kral ve her şeyi biliyor.
Gafil avlayıp anında aldırmaya yönelik
- Perakendede yeni iletişim yöntemi diyebilir miyiz?
Evet. Shopper Marketing en yeni iletişim modeli. Tüketiciyi alışveriş noktasında ya da yakınlarında yakalayıp tabiri caizse gafil avlayıp anında satın aldırmaya yönelik bir strateji.
- Tüm bunlardan çok rahatsız da olunabilir...
Doğru kişiye doğru yerde ve zamanda doğru ürünle gelmek gerekiyor. Yoksa onuç alınamaz. Shopper Marketing’in ilkeleri içinde SMS göndermek, formlar doldurmak yok. Önemli olan müşterinin ihtiyacını en iyi şekilde karşılaması. Müşteriyi tasarımla, kampanyalarla, değerlerle çekmek. Artık müşteriler yalnızca marka satın almıyor.
- Ne alıyor?
Müşteriye verdiği değerler, kimlik var. O markanın kimliğine yaptığı katkıya bakıyor müşteri.
Körfez bölgesi ve Uzakdoğu hareketli
- Altavia Çin’den Rusya’ya geniş bir coğrafyada deneyime sahip. En büyük hareketlilik nerede?
Uzakdoğu ve Körfez ülkelerinin ekonomileri iyi ve çok hareketliler. En yeni mağazalar oralarda açılıyor. Yeni pazarlama teknikleri oralarda deneniyor. Geçenlerde Dubai Mall’a gittiğimde çok şaşırdım. Hermes, Channel gibi markaların mağazaları tıklım tıklımdı. 5-6 bin dolarlık çantalardan 3’er 5’er alıyorlar.
Sosyal ağ ve ‘cep’ten direkt ulaşıyorlar
- Perakende sektörü çok hızla değişti, hatta dönüştü. Siz büyük şirketlerle çalışıyorsunuz. Onların müşterileriyle ilgili attığı her adımı takiptesiniz. Rekabet şimdi hangi noktalarda keskinleşiyor?
Değişim 2000’li yıllardan sonra çok daha hızlı oldu. Bildiğimiz klasik reklam şirketi olgusu ve medya şirketleri zaten vardı. Ben ilk şirketimi kurduğumda basılı her şeyle ilgili çalışmam gerektiğini düşündüm. Altavia Fransa’nın en önde gelen şirketiydi. Onlar da bu işin Türkiye’de büyüyeceğini gördü. O zaman dünya buna gidiyordu, şimdi digitale gidiyor. Şimdi markalar tüketiciye dolaysız yollardan gidiyor. Rekabet bunların en iyi kullanıldığı noktada. Akıllı telefonlar, sosyal ağlar sayesinde direkt ulaşılıyor tüketiciye.