Türkiye’de dondurulmuş ürünlerini marketlerde tüketiciyle buluşturan Iglo, aynı zamanda Türkiye’den de yurtdışına balık ihracatı yapıyor. Ege çipurası, Akdeniz levreğini zeytinyağ, limon ve defne yaprağıyla paketleyip ihraç eden, İtalya’ya 1.200 ton balık satan Türkiye Iglo, Iglo merkez yönetimini de şaşırtmış durumda. Iglo Türkiye yakında Suudi Arabistan’a da tavuk ihraç edecek.
Dondurulmuş gıda alanda dünya lideri olan Amerikalı şirket Iglo 2008 yılından bu yana Türkiye’de. Iglo’nun Türkiye operasyonunun başında duayen bir isim Caner Tunaman var. Caner Tunaman’ın 18 yıllık Unilever kariyeri başarılarla dolu. Becel markasının mucidi deniliyor Caner Tunaman için. Unilever deneyiminden sonra Reckitt Benckiser şirketinin 6 kurucusundan biri olan Tunaman, Kosla markasının da mucidi. İDO’nun kurulmasında da rol oynamış. Bir zamanlar kendisine Türkiye’nin tanıtımı teklif edilmiş. “Ah keşke böyle biri yapsaydı” diyorum içimden. Gelelim Tunaman’ın son işine... Türkiye’de dondurulmuş ürünlerini marketlerde tüketiciyle buluşturan Iglo, aynı zamanda balık ihracatı yapıyor. Ege çipurası, Akdeniz levreğini ihraç eden, İtalya’ya 1.200 ton balık satan Türkiye Iglo, merkez yönetimini de şaşırtmış. Yakında Suudi Arabistan’a da tavuk ihraç edecek.
Ölmeden donduruluyor
- Uzun süre Unilever’de çalıştınız. Kopmak zor olmadı mı?
Orada farklı alanlarda çalıştım. Çok başarılı çalışmalar yaptık. Türkiye’de döviz sıkıntısı vardı. Ben çılgın gibi dolaşıyordum dünyayı. Unilever Türkiye Export’un başındaydım. O zaman Türkiye’nin ihracatı 400 milyon dolardı. Ben 2 milyon dolarlık ihracat yaptım, altın madalya aldım. Sonra Hollanda Unilever’e pazarlama müdürü oldum. O arada Şili ve Venezüella genel müdürlükleri teklif edildi. İstemedim. Beni Londra’ya çağırdılar, dünya başkanıyla görüştürdüler ve Malezya’nın başına geçtim. Türkiye’ye dönmemi Unilever istemedi. “İtalya, Kenya yoksa Brezilya mı?” dediler, istemedim. “Algida’yı Türkiye’de kur” dediler. Algida’yı kurmadan Benckiser’e geçtim.
- Reckitt Benckiser’ın kurucularındansınız değil mi?
Evet. 6 arkadaşımla kurduk. Çok başarılı olduk. Kosla’yı biz yarattık. Calgon, Calgonit gibi markaları biliyorsunuz. Şu an 135 ülkede var Benckiser. Hâlâ yönetim kurulu başkanıyım, 9 ülke bana bağlı. Çin, Japonya, Malezya var aralarında. Artık stratejimiz oturdu, eskiden çok gezerdim, şimdi öyle değil.
- Bu işleri yaparken Iglo nereden çıktı?
Benckiser’i kurduğumuz 6 arkadaştan biri olan Erhard Schöwel beni Iglo işine soktu. Iglo’nun yönetimine girdi, bana da “Türkiye’de kur” dedi. Ben “Dondurulmuş gıda işi Türkiye’de zor” filan dedim ama beni ikna etti. Bana Belçika’da şov yaptılar her şey çok lezzetliydi. Ben “Ne katıyorsunuz” dedim. “Hiçbir şey. Marketten aldığından daha taze” dediler.
- Nasıl oluyor bu?
Sebzeler dalından koptuktan sonra 2-3 saat içinde donduruluyor. Bezelyenin ömrü dalından koptuktan sonra 2.5 saatmiş, ıspanağın ömrü 12 saatmiş. Iglo ölmeden donduruyor. O yüzden de besi değerleri korunuyor.
- Ya balıklar? Balıklardaki kirlilikle ilgili haberler çıktı. Yapılan ölçümler var...
Iglo çok farklı noktada. Balıklar taze. Gemide donduruluyor hepsi. Açık denizde balıklar tutuluyor. Atlantik, Alaska gibi yerlerde radarlar denizde balık sürülerini görüyor. Hemen tutma hakkına sahip değil kaptan. Iglo balığın devamlılığının BM’de bir komitesi var, o komitenin de başında. Iglo balığın sürdürülebilir olmasını çok önemsiyor. Gemi kaptanı balık sürüsünü görünce merkeze bildiriyor, deniz suyundan örnek alınıyor, bunlar için gemilerde özel cihazlar var. Deniz suyu tetkik ediliyor. Gemi Alaska’da ama Almanya merkez “Tamam” demezse kaptan balıkları tutamaz. Balıklar orada ayıklanıyor ve donduruluyor. Bu 90 dakikalık süreç. En fazla 30 dakika gecikme hakkı var. Eğer bu kurallara uymazsa kaptan işinden oluyor. Dünyada sorun var, balık bitiyor. Her yıl yüzde 8-9 balık azalıyor. 10-15 yıl sonra çok daha az balık olacak. Iglo’da ben balık kategorisinde başkan yardımcısı oldum. Biliyorsunuz Türkiye’de çok balık çiftliği var. Ben tetkik ettim. Çoğu dökme satılıyor balıklarını.
- Türkiye çiftlik balıklarında büyük bir üretim merkezi oldu...
Doğru. 0 derecede buzlu kutularla gidiyor Türkiye’den balıklar. Ben çipura ve levrek üzerine çok çalıştım. İngiltere ve Almanya’da en taze balık 5-6 günlük. “Türkiye’den Iglo olarak balık ihraç edelim” dedim. “Olmaz, levrek pahalı” dediler. İnsanlar parasına göre balık yiyor. Batı’da Türkiye’ye karşı önyargı var. “Türkiye’dekiler bilmez” havasındalar. Biz denedik. Ben levrek ve çipurayı Türkiye’den alıyorum. Bodrum’da Marenestro adlı bir şirketle anlaştım. Türkiye’yle çalışmıyorlardı. Onlar da ihraç ediyorlardı ama bizim koşullarımızda değillerdi. Kalite için yem önemli. Biz kaliteyi artırmak için bunun önemli olduğunu biliyoruz.
- Ne yaptınız bunun için?
“Çiftlik balığına balık yedirirseniz deniz levreğinden lezzetli olur” dedik. Biz 6 ay çalıştık. Oturduk çiftlik levreği, deniz levreği hepsini kör tadım yaptık. Herkese lezzetli gelen özel yemlerle beslenen çiftlik levrekleri oldu. Sağlığa uygun naylon torbaya levrek fileto zeytinyağı, limon, defne yaprağıyla koyuyorsunuz. Donuyor. Koku yok, kılçık yok, is yok. Fırında harika pişiyor. Bunu piyasaya çıkardık, çok tuttu. Avrupa bize ilk zamanlarda yan çiziyordu, şimdi daha fazla istiyorlar. Çünkü Batı fileto balık yemeye yeni başladı. Avrupa’da Iglo’nun en büyük donmuş gıda markası Findus. Çipurayı Alman, levreği İngiliz yiyor. Bizim levrek ilk İtalya’ya ihraç edildi. Şimdi 1.200 ton levrek ihraç ediyoruz. İtalya’da Findus markası levreklerinde made in Bodrum-Turkey yazıyor.
- Balık dışında Iglo’nun Türkiye’de üretip ihraç ettiği bir ürünü var mı?
Suudi Arabistan’a tavuk satacağız. Iglo Türkiye’de Banvit’le çalışıyor. Yakında Suudi Arabistan pazarına tavuklarımızla giriyoruz. Yine Türkiye’de üreteceğiz.
Marketler için motorize birlik kurduk
-Iglo’nun sebzeleri de Türkiye’de yetişiyor mu?
İngiltere’de bezelye tarlalarına bizzat girdim. Biçerdöverler giriyor tarlaya, saat tutuluyor, bezelyeler fabrikaya girerken saat belli, fotoğraflar çekiliyor. Her şey 2.5 saat içinde bitiyor. Türkiye’de bezelye var ama İngiltere’den geliyor. Türkiye’de halk daha çok nişastalı bezelye çıkarıyor. Biraz iri. Garnitürlük bezelye çıkardık Türkiye’de de. Türkiye’nin en iyi bezelyesini çıkardık. Yemeklik ve bahçe bezelyesi dediğimiz iki tür oldu. Patatesimiz de var. Türkiye’de yaptık. Yüzde 15 az yağ çekiyor. Patatesimiz özel cins. Afyon’da bir fabrikada yapılıyor. Bizim patatesler çok kaliteli, siyah nokta yok denecek kadar az. Makine siyah noktayı görünce kesip atıyor. Patateslerin boyları farklı değil. Piyasadakilerden de bu yüzden pahalı. Havuçlarımız var. Ispanak ve fasulye de çıkardık. Ispanak Türkiye’de yapılıyor. Brokoli bizde 1.5 ay yetişiyor. Burada yapsak bir yıl stokta tutacağız. Kolombiya’da 12 ay yetişiyor. Her zaman taze brokoli var orada. Bamya da yapıyoruz. Bu arada bizim için ürünlerin ilaçsız olması önemli. Bunun bir seviyesi var. Türkiye’de tarımda ne yazık ki bilinçsiz ilaç kullanımı var. Bizim ürünlerimizde bu olamaz.
- Marketlerde size özel dolaplar var. O dolapların iyi çalışıp çalışmadığını nasıl kontrol ediyorsunuz? Hâlâ bazen elektrik kesintileri oluyor...
Motorize ekiplerimiz var. Her gün geziyorlar, direkt o bölüme gidiyorlar dolabın ölçümünü yapıyor, ürünleri kontrol ediyorlar.
- Marketlerde dondurulmuş ürünleri alırken neye dikkat etmeli?
Biz kendi ürünlerimizi kontrol ediyoruz. Ne yazık ki Türkiye’de marketlerin soğuk deposu yok. Arabadan dolaba giriyor. Bazen rakiplerin satılmayan ürünleriyle yan yana kalıyoruz. Avrupa’daki marketlerde dondurulmuş ürün deposu var. Bu çok yavaş gelişiyor Türkiye’de.
BİR GECEDE BAKAN MAAŞI KADAR PARA KAZANIRDIM
- İstanbullusunuz... Müzik hayatınızın bir parçası. Nasıl bir ortamda büyüdünüz?
Fenerbahçe’de büyüdüm. İngiliz Erkek Lisesi, yani High School mezunuyum. ODTÜ İşletme Bölümü’nde okudum daha sonra. Ben o yıllarda ‘pazarlama okuyacağım’ dediğimde herkes şaşırmıştı. Müzikle uğraştım uzun yıllar. Siz de biliyorsunuz. Hatta annem bir dönem çocuk çalgıcı olacak diye korktu. Anneme ‘Korkma pazarlama okuyacağım’ dediğimde, ‘Çalgıcılık bitti pazarcılık mı başladı?’ demişti.
- Hayatınızda ilk parayı müzisyenlikle mi kazandınız?
Evet. İlk parayı müzisyen olarak kazandım. Çok başarılıydık. O dönemde bakanların kazandığı parayı bir gecede kazanırdık. Durul Gence, Atilla Özdemiroğlu, Yurdaer Doğulu, Murat Sungar, Erkut Taçkın, Lale Akat, Burak Gürsel ve 4 Amerikalı zencimiz vardı grubumuzda. Müzisyen olarak Beyrut’a gidecektim ODTÜ’yü kazanmasaydım. Ama okumak istiyordum. Askerlik de bittikten sonra hemen Unilever’e girdim. 18 yıl Unilever’de çalıştım.
- Müzik dışında hobileriniz neler?
Yılda 100 gün teknede yatarım. Yaz aylarında genelde teknedeyim. Misafiri çok severiz ailece. İşleri de tekneden yönetiyorum. Bir kızım var adı Serra. Eşim Müjde de hep destekçimdir. Biz insan severiz. Teknemiz de otel gibidir.