Contemporary İstanbul çağdaş sanatın Türkiye’ye yayılması amacıyla 2010 yılından bu yana Akbank Private Banking desteğiyle Çağdaş Sanat Buluşmaları düzenliyor. Anadolu’nun farklı köşelerinde düzenlenen bu buluşmalara Contemporary İstanbul’un Başkanı Ali Güreli ve Koordinatörü Hasan Bülent Kahraman, Akbank Genel Müdür Yardımcısı Saltık Galatalı’nın yanı sıra sanatçılar ve koleksiyonerler de katılıyor. Bu kez Çağdaş Sanat Buluşması İstanbul Sofa Otel’de yapıldı. Konuşmacı olarak koleksiyoner Mustafa Taviloğlu ve sanatçı Seçkin Pirim vardı.Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu, perakende sektörünün duayenlerinden. Renkli bir kişilik. Önceki gün de Taviloğlu sanatseverlere koleksiyoner kimliğiyle ‘renkli’ bir konuşma yaptı. Uzun zamandan beri kurmayı planladığı müzeyle ilgili son gelişmeleri de paylaştı.‘Her işi tutkuyla yaptım’Taviloğlu’nun sözlerini özetlemek değil sözlerinden kendi üslubunu da yanısıtabilmek için alıntılar yapmak isterim:- Her işi tutkuyla yaptım. Bu iş de öyle.- Fatih’te oturuyorduk. Bizim evin duvarlarında resim yoktu. Babamın fotoğrafı ve Kabe’yi simgeleyen tahta oymalı iş vardı. - Şişli Terakki Lisesi’nin bitirdikten sonra Fransa’ya gittim. Orada müze önünde kuyruk olduğunu gördüm. Ülkemizde o zamanlar benzin kuyrukları olurdu.- FİTAŞ’ın arkasında yerimiz vardı. Duvarları da boştu. Duvarlarında bir şeyler olsun derken Hilton Oteli’nde Necdet Kalay’ın sergisine gittim. İlk defa oradan eser aldım. Sonra Burhan Uygur’la tanıştım. Ondan büyük keyif aldım.43 yıldır resim alıyorum- Sanat kanıma girdi. Ama ben sanatçı olamazdım. Resim yapamazdım. Galeri de açacak değildim. İşte o zamanlardan beri 43 yıldır resimle ilgiliyim. Son 10 yıldır da fotoğraf, video da alıyorum. 30 yıl ise yalnızca tuvali bildim. Video olayına biraz geç girdim. Resim almaya başladığım ilk yıllarda eşimin de eniştesinin Fransa da galerisi vardı. Bu arada Komet’le tanıştım. Arkadaş oldum. Yahşi Baraz’la arkadaş oldum. O kadar yakın oldum ki adamın evinin içinden çıkmazdım.- Yanıldığım da oldu. Yıllar önce Fransa’da Mübin Orhon’un evime gittim. Her yerde tablolar. Baktım ve almadım.- Her cumartesi 4-5 saatimi galerileri gezmeye ayırırım.- Uzun süre yabancı sanatçıların eserlerini almadım. Korkuyordum. 6 senedir yurtdışından da resim alıyorum. İlk yurt dışına resim bakmaya gittiğimde deniz anası gibiydim. Şimdikaç yılında yapıldığına, sanatçının yaşına bakıyorum.Mustafa Taviloğlu, uzun süredir müze açmak istiyordu. Aslına bakarsanız ‘müze’ kelimesini de sevmiyor. ’43 yıllık emeğimin, topladığım eserlerin herkes tarafından görülmesini ve bu alımların devam etmesini istiyorum’ diyor.Haliç, Beyoğlu taraflarında yıllardır yer arayan Taviloğlu sonunda Mecidiyeköy’deki outletini müze yapmaya karar verdi. Outletin bulunduğu bina tamamen yenilenecek, müzenin mimari projesini de Melkan- Murat Tabanlıoğlu gerçekleştirecek.
Unilever, AB’ye dondurma ihracatına hazırlanıyor. Unilever Gıda Pazarlama Başkan Yardımcısı Mustafa Seçkin, “AB Komisyonu gelip denetledi. Bürokrasi aşıldı, teknik sürece geçildi. Terslik olmazsa süt ve süt ürünleri ihracatına bu yıl başlarız” dedi.Unilever 2010 yılında Sürdürülebilir Yaşam Planı’nı başlattı. 10 yıl içinde üretimini 2 katına çıkarırken çevreye etkisini en aza indirmeyi hedefleyen Unilever, Türkiye’de de bu planı uyguluyor. Omo, Dove, Knorr, Lipton, Algida, Elidor, Yumoş, Magnum gibi bilinen markaların üreticisi Unilever yaptığı tüm yatırımlarını da artık çevre dostu üretim anlayışıyla gerçekleştiri-yor. 10 yıl içinde de kullandığı tüm tarımsal ürünleri sürdürülebilir kaynaklardan elde etmeyi hedefliyor.Unilever Türkiye de bu hedefler doğrultusunda her markasında değişime gidiyor. Knorr markalı ürünlerinde tuz miktarını düşürürken, kullandığı tarımsal ürünleri sürdürülebilir çiftçilerden elde etmeye başladı. Lipton markası için çay üreticilerini eğitiyor. Unilever, Mayıs ayı içinde Konya’da dünyanın en ileri teknolojisine sahip ‘yeşil’ dondurma fabrikasını açacak. Bu gelişmeleri konuşmak üzere Unilever Türkiye Gıda Pazarlamadan sorumlu Başkan Yardımcısı Mustafa Seçkin’le buluştuk.- Yeni dondurma fabrikası yatırımınız ne durumda?Konya’da yakında açılacak fabrika, bölgede 500 kişiye istihdam sağlayacak. Tüm modern teknolojileri içeriyor ve çevreye en az ayak izi bırakan bir fabrika olacak.18 ülkeden sorumlu- Unilever’in böyle bir fabrikası var mı?Dondurma üretimi için ilk ve tek şu anda. Benim sorumluluğum altında 18 ülke var. 18 ülkedeki dondurma operas-yonundan sorumluyum. Bu bölge içinde bir Rusya’da bir de Çorlu’da fabrika var.- 3’üncü fabrikanın Türkiye’de yapılmasına karar verilmesinin nedeni nedir?Unilever’in en büyük çocuk ülkesi Türkiye. Ve Unilever’in planlarında Çorlu ve Konya fabrikalarından ihracat yapmak var.- Türkiye’den AB ülkelerine süt ve süt ürünleri ihracatı yapılamıyor. Siz daha önce ‘Bu değişecek’ dediniz, son durum nedir?2013 yılı içinde bu engelin kalkmasını bekliyoruz. AB Komisyonu buraya gelip denetlemeler yaptı. Olumlu geçti süreç. Yol alındı. Artık bürokrasi aşıldı ve teknik sürece geçildi. 2013 yılı içinde bir terslik olmazsa süt ve süt ürünleri ihracatı başlar. Biz Konya fabrikasını planlarken ihracatı da düşündük. Çorlu fabrikamız konum olarak daha yakın ama kapasitenin de büyümeye ihtiyacı vardı.- Konya’ya ne kadarlık bir yatırım yapıldı?80 milyon euroluk yatırım yapıldı. Modüler bir yapı kuruldu. İhtiyaç halinde kapasite büyüyebilecek. Artı 20 milyon Euroluk bir yatırım da yapılacak kapasite artışı için. - Türkiye’de dondurma tüketimi de hızla arttı... Sizin beklentiniz nedir?Şu an Türkiye’deki tüketim 4 litre. Evet arttı ama daha da artacak. İtalya’ya benziyor Türkiye. Orada tüketim 9 litre. Türkiye’de 2 katına çıkabilir dondurma tüketimi. Biz AB ülkeleri dışında Ortadoğu’ya ve Körfez ülkelerine de ihracat yapacağız. Aynı zamanda Türki Cumhuriyetler de önemli. Kazakistan operasyonu da Türkiye’den yönetiliyor. Maliyetler artıyor- Türkiye’deki dondurma yatırımı için Unilever Türkiye’yi dondurma üssü yapıyor diyebiliriz o zaman.Diyebiliriz. Dondurmada mevsimsellik çok önemli. Türkiye’de kışken bazı ülkelerde yaz. Biliyorsunuz Brezilya’dan Türkiye’ye tavuk ithalatı var. Mesafeyi ve yolu görünce ‘Biz neden yapmayalım?’ Biz de başka kıtalara uzanabiliriz. Ayrıca dediğim gibi mevsimselliği de göz önüne almalıyız. Sürekli çalışan kapanmayan bir tedarik sistemi dondurma işinde çok önemli. Çünkü maliyetler dondurma işinde mevsimsellik yüzünden artıyor. Benim hayalim ve hedefim Türkiye’de kışken yazı yaşayan ülkelere ulaşmak. O ülkelere dondurma satmak. Dondurma operasyonumuz çok büyük. Konya fabrikası yalnızca Türkiye için yapılmadı. Karadeniz’de 25 yıl sonra çay üretilememe tehlikesi var- Unilever olarak 2010 yılından bu yana Sürdürülebilir Yaşam Planı’nı uyguluyorsunuz. Türkiye’de sürdürülebilir tarım çalışmalarınız nasıl gidiyor?Sürdürülebilir Yaşam Planı kapsamında Sürdürülebilir Tarım’a öncelik veriyoruz. Doğu Karadeniz’de 15 bin çay üreticisini eğitmek için 2 yıl önce çalışmaya başladık. Türkiye’deki çay bitkileri 75 yaşında. Yeni bitkiler yetiştirmezsek Karadeniz’de 25 yıl sonra çay üretilemeyecek.Yeşil Kurbağa çaydan sonra dondurmaya da gelecek- Çay için aldığınız Yağmur Ormanları sertifikası gibi bir sertifika kakao için de var mı?Avrupa’da Magnum dondurmalarının üzerinde Yağmur Ormanları Sertifikası’nın kurbağa logosunu görebilirsiniz. Önümüzdeki dönemde hatta seneye getirmeyi planlıyoruz. Kurbağa Lipton’dan sonra Magnum’a da gelecek. Tarımsal ürünleri 2020 yılına kadar tamamen sürdürülebilir kaynaklardan elde edeceğiz.
Rıfat Hassan, Akmerkez’in ortağı, Yıldız Holding’in İstişare Konseyi Üyesi. Sabri Ülker’i bisküvileri ambalajlı satması için ikna eden kişi. Hassan, “Ülker bisküvileri ambalaja koydu ve yürüdü gitti. Ama bizi bir yere getiren de Ülker’dir” dedi.Rıfat Hassan’la Akasya Projesi’nin tanıtım toplantısında tanıştık. Saf Gayrimenkul Ortaklığı tarafından hayata geçirilen Akasya projesinin toplantısında Doğu-Batı Grubu’nu temsilen bulunuyordu Rıfat Hassan. Kendisini bugüne kadar hiç tanımamıştım. O toplantıda yaptığı kısa konuşmanın tümünün altını çizmiştim. Sonra Pazarın Patronu röportajı yapmak için peşine düştüm. Birazdan okuyacaksınız saatlerce değil günlerce oturup sohbet etmek isteyeceğiniz bir kişi...İlk soruyu o sordu72 yaşında. Bugüne kadar hiç röportaj vermemiş. Akmerkez’in ortaklarından, Yıldız Holding İştişare Konseyi ÜyesiÖ Kabataş’taki Inteks ve Doğu-Batı Grubu’nun merkezinde konuştuk Rıfat Hassan’la. Röportajda ilk soruyu ben değil kendisi sordu: “Niye benle konuşmak istedin?” diye. O da yalnızca Akasya projesi için kapısını çalmadığımı anlamıştı. Ben aslında “Developer’ım (iş geliştirici)” dedi. Röportaja başladık.- Siz neden şimdi konuşuyorsunuz?Bir tek nedeni var konuşmamın. Başbakan Erdoğan, “Ustalık devrim” diyor ya, benim de ortaklarımla beraber ustalık devrim dediğim bir dönem. Akasya’yı da eserim olarak görüyorum. Onun için de senle konuşmayı kabul ettim. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim, Süleyman Demirel’in dediği gibi...- Siz nerede nasıl başladınız çalışmaya? Robert Kolej mezunusunuz...Okulu bitirdikten hemen sonra askere gittim. Van’da yedek subaylığım dönemimde öğretmenlik yaptım. Van Başkale ilkokulunda iki ay ders verdim. Sonra Van Valisi aradı, ‘Lisede İngilizce öğretmeni yok, kimse gelmiyor buraya seni liseye alalım’ dedi. Yıl 1962 . Van Lisesi’nde öğretmenlik yaptım. Oradan ağlayarak ayrıldım. İstanbul’a döner dönmez başladım çalışmaya.Paslanmaz çelik kralı- Nerede?Uzun yıllar birlikte çalıştığım Victor Branştayn adlı bir işadamının yanına verdi babam beni. Onun şirketinin adı Batı-Doğu’ydu. Çok iyi bir tüccardı, ilkeli, basiretliydi. Tahtakale’de başladım çalışmaya. Yanında temizlik işlerine bakan çocuğa verdiği maaşla aynı maaşı verdi bana. O zaman yabancı şirketler bana iyi ücret teklif etmişlerdi, İngilizce bilen kişi sayısı o yıllarda çok azdı. Ama babam “Bana bir iyilik yap ve bu adamla çalış” dediği için orada çalıştım. Victor Branştayn bir yıl sonra evlendi, sonra ayağı kırıldı, şeker hastası olduğu ortaya çıktı, kırığı zor geçti ve bir yıl kadar işlerle ilgilenemedi. O dönemde işleri bana teslim etti ve işler çok iyi gitti. Böyle olduğunu görünce işe dönüp geldiğinde bana bir şirketinde ortaklık teklif etti. İşte o şirket Batı-Doğu’dur.- Ne iş yapıyordunuz?Çelik ithalatı yapıyorduk en çok. Her şeyin ithalatının yapıldığı dönemde biz paslanmaz çelik kralı olduk kısa süre içinde. Doğu-Batı şirketinin yanı sıra Inteks diye bir şirket kurduk. “Yalnızca bu işlerde kalmayalım” diyen Victor Bey’in tavsiyesiyle gayrimenkul işine girdik Doğu-Batı şirketiyle. 1980’lerde başladık.Teneke kutulardaydı- Siz Yıldız Holding’in de iştişare kurulundasınız. Murat Ülker’le yakınsınız. Bu ilişkiler, yakınlıklar nasıl kuruldu?Siz tam hatırlamayabilirsiniz. Eskiden Ülker bisküviler teneke kutulardaydı. Bakkallarda kese kağıdına koyularak satılırdı. O zamanlar da selefon kağıdı diye bir kağıt vardı. Ben bu kağıtları ithal ediyordum. Amerika’ya gidince bu kağıtların ambalajda kullanıldığını gördüm. “Bu kağıtlar uzun ömürlü tutar, iyi kapatılırsa içine hava girmez, nem tutmaz” dediler. İstanbul’a döndüm. Bu kağıtları nasıl daha fazla satarım diye düşündüm. Bir sene boyunca Ülker’in Topkapı’daki fabrikasına minibüsüme atlayıp gittim.- İkna etmeniz zor mu oldu?Sabri Ülker’in kapısını aşındırdım. Ülker bana, “Oğlum tenekeden alınanı bakkallar kese kağıdına koyup zor satıyor, bu ambalaj maliyetimizi çok artırır” diyor. Ben ısrar ediyorum. Hem de “Bu kağıdı çöpe mi atacağız?” diyor.Kapısını aşındırdım - Yıl kaç?1970’li yıllara gelmemiştik. Sık sık gidiyorum Sabri Bey’in yanına. “Bak Sabri Bey kamyonlarla Türkiye’nin her yerine mal gönderiyorsun, bu bisküviler yolda soğuktan, sıcaktan etkileniyor, kırılıyor” diye anlatmaya devam ediyorum. “Raf ömrünü uzatan bir deneme yapmalısın” diye ikna ettim nihayetinde. Ve Sabri Ülker ambalaj kağıtlarını benden almaya başladı.- Bunun için ayrı bir teknoloji kuruldu herhalde...Ambalaj makinesini de getirdik. İlk denemelerde beceremedik, kağıtları yapıştıramadık. Amerika’dan teknisyen getirttim. Isı ayarı yapmak gerekiyormuş. Ülker bisküvileri ambalaja koydu ve yürüdü gitti. Bütün rakipleri benden mal almak için sıraya girdi. Sabri Ülker bunu hiç unutmadı. Bizi bir yere getiren şirketlerden biri Ülker’dir, Ülker Ailesi’dir. Bizim dostluğumuz hep sürdü. Beni hiç yalnız bırakmadılar. Devamlı birçok işte bize destek oldu Sabri Bey. Kakao ithalatında iş verdiler. Ortaklıklar yaptılar bizle.Dönüşüm lafı beni biraz korkutuyor- İstanbul’un gelişimini nasıl görüyorsunuz. Büyüyor ama güzelleştiğini ve geliştiğini söylemek mümkün mü?İstanbul 2 bin yıllık tarihi halen barındırıyor. İstanbul’da muhafaza edilmesi gereken çok yer var. İstanbul’u İstanbul olmaktan çıkararak yeni İstanbul yaratamazsınız. Bu dönüşüm lafı beni biraz korkutuyor. Deprem riski yüzünden gecekondulaşmış kısmı düzeltilmeli ama şehrin içindeki gecekondular yerine çok katlı ucuz konutlar yapılmamalı. İstanbul’un güzel silueti o korkunç binalarla dolmamalı. Şehircilik ve plancılık şart. İstanbul’da arsa fiyatları da astronomik pahalı artık.Belediyeden pürüz çıkmazsa Akmerkez’in dışı yenilenecek- Akmerkez’in içi yenilendi dışı kaldı. Son durum nedir?İçi yenilenirken dışı da yenilenecekti. Her hazırlık yapıldı. Beşiktaş Belediyesi’ne gidildiğinde bekletildi ve ‘Yetki bizde değil İmar-İskan ve Çevre Bakanlığı’nda yetki’ denildi. Oradan izin yeni çıktı. Şu an askıda. Yeniden Beşiktaş Belediyesi’ne gideceğiz. Onlar 1000’lik planlara işleyecek. Her şeyi hazır olan dış cephe ve cafeler yenilenecek. Sanırım Beşiktaş Belediyesi’nden de yeni bir pürüz çıkmaz ve bu yaz bu iş olur.- Akmerkez’deki mağazaların ciroları ne durumda? Etkilendi mi mağazalar yeni alışveriş merkezlerinden?Kalabalık ve yoğun yerler insanları yoruyor, Akmerkez alışverişte ciroları düşürmedi. En iyi 3 alışveriş merkezi arasında ciro açısından. Mağazalar memnun.35 yaşındayken Büyükada’da deniz kazası geçirdim, bacağımı kaybettim- İş dışında ne yaparsınız?Haftada 5.5 gün çalışıyorum. 35 yaşındayken Büyükada’da su kayağı yaparken pervaneye ayağımı kaptırdım, bacağımı kaybettim. Bir bacağım protez benim. Çok spor yapardım ben...- Bacağınızı kaybettikten sonra da mı devam ettiniz?Evet. Tenis, kayak yaptım. Bu bacakla kayağı bırakmadım. Hatta Sakatlar Olimpiyatları’na davet edildim. Normal kayaklarla kaymaya devam ettim. Dereceler aldım. O zamanlar hırslıydım. Olimpiyatlara davet almama rağmen katılmadım. Dalmaya başladım. Senin geçen hafta röportaj yaptığın Akın Öngör’le daldım. At bindim. Tenis oynadım. Benim topuğu yaylı özel tenis bacağım vardı. 7-8 yıldır spor yapmıyorum. Şimdi çok okuyorum. Okumaya da bayılıyorum. iPad’e kitap indirmeyi de sevdim. Eski nesil olduğum için kitap da taşırım yanımda.- Koleksiyonculuğa, sanata ilginiz var mı?Eşimle eski eserlere meraklıyız. Koleksiyonu var eşimin. 3 kızım, 5 torunum var. Onlarla zaman geçiririm.Akasya ustalık projem- Saf Gayrimenkul Ortaklığı’ndasınızın. Ustalık projem dediğiniz Akasya Projesi var. Bu ortaklıklardaki en önemli rolünüz nedir?Ben Amerika’ya sık sık giderdim. Yıllar önce orada karşıma biri çıktı. Adama “Ne iş yaparsın?” dedim. “Ben ‘developer’ım” dedi. Benden yapacağımız iş için yüzde 10 para istedi. “Ne yapacaksın?” diye sordum. “İnşaatı yaptıracağım” dedi. Ben de “Ben inşaat şirketiyle çalışıyorum” dedim. “Parayı bulacağım” cevabını verdi. “Ben bankadan kredi alırım” dedim. “Mimari projeyi bulacağım” dedi. “Bunu da bulurum” dedim.“İyi çalışıp çalışmayacağını önceden belirlerim, mağaza karmasını ayarlarım” dedi. Sonunda “Abi yüzde 10’u sen al o zaman” dedi. “Ama bu işlerin bilgisi ve deneyimi yoksa sen bu yolda hata yapacaksın istersen sen bu hataların bedelini ödeyerek git, istersen bana yüzde 10 öde” dedi. Türkiye’ye döndüm. Baktım bu laf yani bu iş yok Türkiye’de. Herkes benim gibi, o yüzden de çok yanlışlar oluyor projelerde. Bu işi önemsedim, etüt ettim. Kendimi şu an proje developer’ı olarak görüyorum. Benim inşaat şirketim yok ortaklarımın var. Benim bankam yok, mimar da değilim. Fotoğraflar: MERT İNAN
P&G’nin ilk Türk CEO’su tarım sektöründe yola devam edecekSaffet Karpat, 2004’ten beri sürdürdüğü P&G Türkiye CEO’luğunu, 22 yıldır P&G’de çalışan Tankut Turnaoğlu’na teslim etti. P&G Türkiye’nin tepe yönetiminde dün devir teslim gerçekleşti. 29 yıldır P&G’de farklı görevlerde bulunan ve 2004’ten beri P&G Türkiye ve Kafkasya’nın CEO’luk görevini yürüten Saffet Karpat, koltuğunu Tankut Turnaoğlu’na bıraktı. Karpat, “Türkiye ve Kafkasya Başkanı olarak vakit geldi, artık ayrılıyorum” dedi. Karpat, şöyle konuştu: “Kariyerime 1983 yılında Cenevre’de P&G’de finans bölümünde başladım. P&G dünyanın en iyi lider yetiştiren şirketlerinden biri. Benim ve Tankut Bey’in (Turnaoğlu) bu pozisyonlara gelmesi için 20 yıl geçiyor. Dışarıdan eleman almıyoruz. P&G herkese eşit fırsat veriyor. P&G, en sevilen şirketlerden biri oldu.”İkinci Türk CEOKarpat P&G’de Türk yöneticilerin global görevlerde önünü açan bir yönetici olarak tanınıyor. 200 ülkede ürünleri satılan, 80’nin üzerinde ülkede operasyonu olan P&G’nin yurtdışında 100 Türk yöneticisi var. P&G, Türkiye’ye toplam 500 milyon dolar yatırım yaptı. P&G içinde Türkiye ilk 15 ülke arasında.Karpat görevi Turnaoğlu’na teslim ederken, “Tankut Turnaoğlu’nu 17 yıldır tanıyorum. 2006’dan beri yurtdışında çok başarılı işler yapıyor. 2004-2006 yılları arasında da Türkiye’de birlikte çalıştık. Ben ilk Türk genel müdürdüm, şimdi ikinci Türk genel müdür geliyor” diye konuştu.Sütaş CEO’luğu zamana bağlıBir süredir Sütaş’ın CEO’su olacağı söylenen Saffet Karpat, bu konuda da şunları söyledi: “‘Şu an kesin bir karar yok. Sütaş Yönetim Kurulu’na 9 ay önce girdim. Londra’da da bir yatırım fonunda üyeliğim var. Bu arada profesör arkadaşımla birlikte tarım yatırımları yaptım. Ayrıca iki farklı şirkette P&G’nin de izniyle yönetim kurulu üyeliklerine başladım. Bu işler devam ederken bir karar vermek de istemedim. Sanırım Nisan sonuna kadar karar veririm. Tarımı seviyorum. Tutkuyla çalışabilirim. Trakya’da tarım yatırımları yapmak istiyorum.”Ceviz ağacına yatırım yaptıSaffet Karpat, emekli olan birçok CEO gibi tarım yatırımlarına başlamış. Behramkale’de 10 dönümlük arazisinde 200 kadar ceviz ağacı ekmiş. Karpat, “Tehramkale’de 50 metrekarede bir ceviz ağacı ektik. Bu işte başarılı olursam Edirne tarafında da bir tarım yapacağım’ dedi. Behramkale’deki arazisi 40 yıldır işlenmemiş toprak özelliği taşıyan Karpat, “Henüz sertifika almadık ama ileride alacağız” dedi.Saffet Bey, ilham kaynağı oldu hızlı yükseldi, önümüzü açtıP&G Türkiye’nin yeni CEO’su Tankut Turnaoğlu, “Saffet Bey P&G içinde en başarılı yöneticilerden biri. Bizler için ilham kaynağı. P&G’de en hızlı yükselen yöneticilerdendir Saffet Karpat. Biz ona bakarak Türkler de global bir şirkette bu noktalara gelebiliyormuş diye düşündük” dedi. Turnaoğlu, kariyer öyküsünü şöyle özetledi: “1967 Bafra doğumluyum. Samsun Anadolu Lisesi mezunuyum. İlk girdiğim şirket Eczacıbaşı. O dönemde P&G ile ortaklık kurdular İpana markasıyla ilgili. 2002’de Türkiye’ye geri döndüm. 2006’da Brüksel’de deterjanda 29 ülkeden sorumlu oldum. 2010’da da Asya ve Avusturalya deterjan ve kumaş bakım kategorisinde genel müdür oldum.“
İş hayatı yerine emekliliği seçip organik şarap üreten Akın Öngör, besiciliğe başladı. Öngör, “Şu anda 1.200 küçükbaş hayvanımız var. 5 bine geldiğimizde duracağız” dedi.Akın Öngör’le belli aralıklarla görüşüyoruz. Her buluşmamızda anlatacağı yeni işler oluyor... Bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Efsanevi bankacı, Garanti Bankası’nı ‘Garanti Bankası’ yapan kişi, 20 milyar dolarlık aktifi yönetirken emekli olmaya karar veren yönetici, denizci, okyanusları geçen adam, bankacılıktaki başarısı Harvard Business School’da ders olarak anlatılan kişi, Doğal Hayatı Koruma Derneği (WWF) eski Başkanı, hobi olarak başladığı şarapçılıkta marka yaratan girişimci, melek yatırımcı.Akın Öngör’ün Selendi markasıyla ürettiği şaraplar yurtdışında da ilgi görüyor, ödüller alıyor. Tarıma bağcılıkla başlayan Öngör, besiciliğe de girdi. Erol Tezman ve ailesiyle ortak olan Öngör, Teras Tarım İşletmeleri’nde besiciliğe başladı. Öngör’le hem yeni iş girişimlerini hem de Türkiye ekonomisini konuştuk.İklim değişikliğine bakılmalı- Siz şarapçılığa hobi olarak başlayıp iddialı bir noktaya geldiniz. Yeni, farklı yatırımlarınız da oldu. Organik şarapçılıkta hedeflediğiniz noktaya geldiniz mi? Tarım alanındaki yatırımlara devam mı?Türkiye tarımda istenilen noktadan çok uzakta. Tarıma açık toprakların organik özelliği suni gübre kullanımı nedeniyle hızla azalmış. Uzmanlara göre organik özelliği yüzde 3 olması gerekirken yüzde 1.5 olmuş. Bunu artırmalıyız. Önemli bir diğer konu da iklim değişiklikleri. Örneğin Konya Ovası’nda şeker pancarı ekimi var. Siyasi nedenlerle ve başka nedenlerle şeker üretiliyor. Çok su isteyen bir ürün. İklim değişikliğine bakınca ülkemizde zaman içinde İç Anadolu ve Akdeniz’de yağışlar azalacak. Trakya ve Karadeniz’de de ani yağışlar artacak. İklim değişikliğinin tehditleri bunlar. Konya Ovası’nın ürün yelpazesi kesinlikle değişmeli. Başta da şeker pancarından vazgeçilmeli. Tarım Bakanlığı yeni çalışmalar yapıyor. Tarım derken besicilik ve süt de var. Tarım Bakanlığı’nın il ve ilçe tarım müdürlükleri var. Bunlar iklim değişikliğine bakmalı, suni gübrelemeye karşı çözümler üretmeliler. Doğal gübre kullanımının artması şart. Doğal gübre üretimi ve dağıtımı daha etkin hale gelmeli.1.200 küçükbaş hayvan var- Organik tarım yapıyorsunuz değil mi?Organik bağcılık yapıyoruz Akhisar’ın Sarnıç bölgesinde. İlk başladığımız yerden farklı bir yer burası. Bunu yapmak için Fransız uzman davet ettik. Toprak ve iklim olarak en ideal şarabı yapacağımız yer arayışıma girdik. Bu uzman Sarnıç’ı önerdi. Orada tütün tarlaları vardı. Biz ilk önce oraya meteoroloji istasyonu kurduk. Hava durumunu, topraktaki donu ölçmek istedik. Biz yavaş yavaş oradaki tütün tarlalarını attık. Temiz arazilerdi. Suni gübre kullanılmamıştı. 12 hektarlık bir alan. Şimdi oralarda Fransız üzümleri ve Narince var. Organik bağcılığa başladık. Yüzde 100 organik. Tüm sertifikaları aldık. Tütünde katma değeri sıfır olan arazilerde bağcılık yaptık, oradaki çiftçilerle bunu yapıyoruz. Tütün mü üzüm mü? Ekonomiye şarabın katkısı daha büyük.- Ödül alan şaraplarınız onlar mı?Çin’de 35 ülkeden 2 bin şarap arasında Selendi Sarnıç Merlot altın madalya aldı. Demek ki güzel bir şey yapmışız. 5 yıl içinde oldu bu.- Siz yeni ne yatırımı yaptınız tarımla ilgili?Besicilik üzerine yatırım yaptım. Teras Tarım’a yüzde 30 ortak oldum. Gönen’deyiz. Medeni bir ortam kurduk. Yatırımlar yaptık. 1.200 küçükbaş hayvanımız var. Merinos cinsi.- Hedefiniz nedir?5 bin civarında duracağız. Yerimiz bundan fazlası için uygun değil. Kendi arazilerimizi aldık. Meralarımıza bakıyoruz. Hayvanlarımız kendilerini besleyecek ortamda. Doğal gübre tesisi de kurduk. Bunu da çok önemsiyoruz. Türkiye suni gübreden hızla dönmeli.Ben melek yatırımcıyım- Süt üretimi planlıyor musunuz?Biz girmedik ama bence sütçülük çok önemli. Bu alanda da yeni girişimciler mutlaka olmalı. Ve küçük küçük değil daha büyük ölçeklerde çağdaş sistemler kurulmalı. Hijyen ve denetim çok önemli tüm bu alanlarda.- Yeni girişimciler size geliyor. Sizi en çok hangi konular çekiyor?Ben de melek yatırımcıyım. Yeni girişimcileri desteklemeyi önemsiyorum. Proje seçiyorum. Önü açık, erişimi kolay, tüketiciye tatmin verecek projeler dikkatimi çekiyor. Mikrobiyoloji alanında bir ilaç yatırımına desteğim var, e-ticaret alanında var. Tıp ve sanayi üreticilerine yararı olacak girişimler daha çok dikkatimi çekiyor.- Denizciliğe devam mı?Denizciliğe devam. Vazgeçmem mümkün değil. Ama tekrar okyanus planım yok. Yeni Zelanda’nın ucuna kadar gittim. Şimdi Güney Amerika’nın ucuna gitmeyi istiyorum. Avusturalya’da bilmediğim yerler var, oraları merak ediyorum.Enerji tasarrufu cari açığı çözer - Cari açığın en önemli nedenlerinden biri de enerji ihtiyacı...Türkiye’nin cari açığı 50 milyar dolara yakın. Enerjinin faturası da Türkiye’de 50-60 milyar dolar. Türkiye’de enerjinin yüzde 40’ı israf olunuyor. WWF’in uzmanlarının çalışmaları vardı. 60 milyar doların yüzde 40’ı 24 milyar dolar. Bu çok önemli bir rakam. Yeşil Binalar konferansında tasarruf önlemleri konuşuldu. ‘2023’e kadar yüzde 40 tasarruf’ deniliyor.Bu yetmez. Her yıl bu kadarlık bir tasarruf yapılmalı. Yılda yüzde 40 tasarruf etmek mümkün. Enerji verimliliği olan cihazların kullanımını sağlamak kalkınmayı da üretimi de tetikler. Bunun için yeni finans modelleri çıkarılabilir. Her evde enerji verimliliği olan beyaz eşya olmalı... Enerji verimliliğini sağlarsak büyürüz.İç barış için ilk kez umutluyum- Yumuşak karnımız enerji dediniz biraz önce... Gelecekten de umutlusunuz. Türkiye’nin başka gerçekleri de var. Türkiye kritik bir noktada. Eşikte hatta. Kürt Sorunu’nun çözümü yolunda atılan adımlarla ilgili düşünceniz nedir?İç barış çok önemli. Kürt Sorunu’nun çözümü kalkınmayı güçlendirir. İç barış konusunda ilk defa umut taşıyorum. Ekonomik açıdan çok yararı olacak. Daha az gelişmiş bölgelerin kalkınmaya yönelik aktivitesi çok şeyi değiştirir. Zor bir süreç, çok zorlu bir yol. Türkiye bu sorunu aşarsa, çözerse önü çok açılacak. Diğer olasılığı düşünmek bile istemem. Ayrıca barış ortamı sağlanırsa Doğu ve Güneydoğu’da hayvancılık gelişecek. Barış ortamında bu bölgelerimizde besicilik açısından da kalkınma olacak.Ferit Şahenk yeme-içme işine girerek doğru iş yaptı- Doğuş Grubu restoran almaya doymuyor. Yeni yatırımları var. Siz de eski bir Doğuş Grubu yöneticisi olarak grubun bu konudaki yatırımlarını nasıl buluyorsunuz?Yıllarca yeme içme sektörü çok önemsenmedi Türkiye’de. Ferit Bey ilk Nusr Esst’i aldığında çevremdeki bazı kişiler bana, ‘Ne işi var Ferit Bey’in, neden bu işlere giriyor’ dediler. Ben o zaman şunu söyledim: ‘Ferit Bey hiç öyle tek tük iş yapmaz, mutlaka kafasında bir planı vardır, stratejik bir bütünlüğü vardır’ dedim. Ferit Bey bunu da kısa zamanda gösterdi. Ferit Bey yeme-içme konusunda çok önemli bir grup oluşturdu. Ayrıca İngiltere’nin en kabadayı lokantalarını alıp da orada da söz sahibi oluyor Ferit Bey.Ali Babacan tutarlı yönetici- Siz 2000 yılınssdan bu yana profesyonel hayatın içinde değilsiniz. Şu dönem iş yapmak daha mı avantajlı?Çok yakından izliyorum her şeyi. Araştırıyorum yeni işleri. Gençler de çok danışıyor. Üniversiteleri geziyorum, konuşmalar yapıyorum. Son 10 yıldır Türkiye siyasi anlamda istikrarlı. Türkiye ilk defa makro ekonomik göstergelerini tutarlılıkla yapıyor. 2001 krizinde hep birlikte duvara vurduk. Muazzam bir yük kaldırdı Türkiye.- Yönetimi beğeniyorsunuz...Ekonomi yönetiminin başındaki Ali Babacan bence tutarlı bir yöneticilik yapıyor. Oyuncular tutarlılık içinde ve koordineli. Eksikliklerimiz de var. Türkiye’nin tasarruf oranlarının düşüklüğü en önemli sorunlardan biri. Aslında Türkiye’de ihtiyaçları karşılayacak daha iyi bir kredilendirme sistemi olabilir. BES’i getirdiler. Uzun süreli fonlar yatırımları teşvik eder. Enerji verimliliği konusu önemli. Bu konuda çok eksiğiz. FOTOĞRAFLAR: MERT İNAN
İnternetsiz bir hayat olabilir mi? Artık çoğumuz böyle bir hayatı tahayyül edemiyoruz. İnternet her geçen gün hayatımızın daha çok içine giriyor. Geçen hafta 3 günlüğüne Londra’daydık. Dünyanın en önemli fiber ağ toplantılarından biri olan FTTH (Fiber to Home) Londra’da yapıldı. Türkiye son yıllarda fiber internet ağı yatırımlarıyla dikkat çeken bir ülke.Londra’da sektörün aktörlerini bir araya getiren FTTH Konferansı’nda Turkcell Superonline da vardı. 5 yıl önce ‘Geleceğin teknolojisi fiber optik altyapı’ diyen Superonline hem fiber ağ yatırımında yakaladığı büyüme hem de 1000 Mb’lik hizmetiyle alanında dünyanın en dikkat çeken şirketlerinden biri olmuş durumda.Turkcell çatısı altında olan Superonline 2012 yılını yüzde 49 gelir büyümesiyle kapadı. Londra’daki konferans geleceğin dünyasına yatırım yapan şirketlerin üssü gibiydi. FTTH’ın CEO panelinde Superonline’ın CEO’su Murat Erkan da dünyanın en önde gelen fiber operatörlerinin yöneticileriyle birlikte deneyimlerini paylaştı.Panel öncesinde Murat Erkan’la sohbet edip hem Türkiye’deki yatırımları hem de Superonline’ın dünya ölçeğinde geldiği noktayı masaya yatırdık.Murat Erkan heyecanlı, coşkulu bir insan. Kendisiyle daha önce de röportaj yaptığımda dikkatimi çekmişti. İnsanların evlerine, iş yerlerine hizmet götüren bir iş yaptıklarını ve insanların hayatlarını değiştirdiklerini her cümlesinde vurguluyor. Müşterilerin şikayetleriyle, beklentileriyle bizzat ilgileniyor. Sanırım her tanıştığı kişiye internete nasıl bağlandığını, nerede oturduğunu soruyor. 1.3 milyon eve girdiGelelim Murat Erkan’ın Turkcell Superonline ile ilgili verdiği bilgilere...Turkcell Superonline 2008’den bu yana 1.8 milyar lira yatırım yaptı. Türkiye’de 12 şehirde 1 milyon 339 binden fazla haneye yani evin kapısına kadar ulaştı. Abone sayısını da 425 binin üzerine çıkardı. 75 şehirden geçen 31 bin kilometreyi aşan bir ağ kurdu.Bunu yaparken de internetin hızını katlayarak artırdı. Şu an Turkcell isteyen müşterilerine dünyada 5 ülkenin sunduğu 1000 Mbps internet hızını sağlayabiliyor. Türkiye’de bu hızda hizmet sunan tek operatör.Londra’daki konferansta da gördük. Türkiye’de Turkcell Superonline bu yatırımlarıyla birçok Avrupa ülkesinde yapılamayanı yapıyor. Avrupa’da yeni abone sayısına bakıldığında ilk 5 sıralamasında Türkiye, Fransa ve Hollanda’yı geride bırakarak Ukrayna ve Rusya’nın ardından 3’üncü.Hızlı büyüyen 3 ülkeden biriEve kadar fiber hizmet veren ülkeler sıralamasında da Türkiye, Hollanda ve Ukrayna ile birlikte en hızlı büyüyen ilk 3 ülkeden biri. Peki Avrupa’da durum böyle, dünyada nasıl diye merak ediyoruz.FTTH Konseyi’nin 2012 raporlarına göre bu alanda tahmin edeceğiniz gibi Uzakdoğu ülkeleri başı çekiyor. Uzakdoğu’da 58 milyon fiber abonesi var. Uzakdoğu’yu 10.9 milyon abone sayısıyla Kuzey Amerika, 6.3 milyonla Rusya, 5.95 milyon abone sayısıyla Avrupa izliyor.Türkiye’nin bu alanda hızlı koştuğunu gösteren verilerden biri de şu: Güney Kore, Hong Kong, Japonya gibi ülkelerin başı çektiği fiber ağ kullanımında Türkiye 32 ülke içinde Fransa, İspanya, Kanada ve İtalya gibi ülkelerin üzerinde yer alıyor. İngiltere’de hane erişimi 200 bin. Türkiye’de ise biraz önce de yazdığım gibi Turkcell Superonline 1 milyon 339 bin haneye ulaşmış durumda. 10 bin kişiye istihdamSuperonlIne yalnızca Türkiye’de değil Türkiye dışında da yatırımlar yapıyor. 5 ülkede 7 operatörle çalışıyor. Murat Erkan, neredeyse her konuşmasında bu konuyu vurguluyor. Uzakdoğu malum biraz önce de yazdığımız gibi fiber ağların en kuvvetli olduğu coğrafya. Fiber ağlar Uzakdoğu’dan Dubai’ye kadar uzanıyor. Superonline da 5 ülkede 7 operatörle kurduğu işbirliğiyle Dubai’ye kadar ulaşıyor. ‘İpekyolu’nu fiber ağla döşüyoruz’ diyen Erkan, İstanbul’u internet üssü yapma konusunda iddialı. Bu iddiasını gerçekleştirmek için hızlı koşuyor.Erkan, dünyanın önde gelen içerik sağlayıcılarının Türkiye’ye çekilmesi gerektiğini de söylüyor. Bunun olması için de operatörlerin aralarında anlaşmaları gerektiğini vurguluyor. Superonline bu hizmetleri verirken aynı zamanda çok sayıda kişiye istihdam sağlıyor. 2008’den bu yana 10 bin kişiye istihdam sağladı.
İsviçre’nin lüks alışveriş bölgesi Vevey’de mağaza açan Panço’nun sahibi Hayri Levi, yabancı fonlarla görüştüklerini, yüzde 50 ortaklığa sıcak baktıklarını söyledi. Levi, “Fon girişiyle daha hızlı büyüyeceğiz diye düşünüyoruz” dedi.Hayri Levi, çocuk giyim markası Panço’nun kurucularından. Kardeşi ve kardeşinin askerlik arkadaşıyla birlikte çocuk giyimi üzerine bundan 35 yıl önce çalışmaya başladı. 1984 yılında da Panço mağazaları açılmaya başlandı. Yurtiçi ve yurtdışı mağaza sayısı 90’a ulaşan Panço, üretimini 3 katına çıkarıp 300 mağazaya ulaşma hedefini koydu. Yabancı fonlarla da görüşmelerini sürdüren Panço, kısa bir süre önce de İsviçre’nin Vevey bölgesinde lüksün merkezinde bir mağaza açtı. Bu mağaza o bölgede açılan ilk Türk markası olma özelliğini taşıyor.5 milyar $’lık pazar“Eskiden bizden aldıkları ürünlerin etiketlerini değiştirip ‘Made in Italy’ yazanlar, artık Made in Turkey’in peşine düştü. Bu bize gurur veriyor” diyen Hayri Levi’yle en çok ciro yapan İstinyePark’taki mağazalarında konuştuk. Levi ile 5 milyar lirayı geçen büyüklüğe ulaşan çocuk giyim sektörünü, yabancı markalarla rekabeti ve Panço’nun hedeflerini konuştuk.- 35 yıllık bir marka Panço. Sizin başka işiniz var mı yoksa tek uğraşınız Panço mu oldu?1978 yılında Sultanhamam’da kurduk Panço’yu. O dönemde büyük açık vardı çocuk giyiminde. Bence hâlâ da var. Biz 3 ortağız. Kardeşim ve kardeşimin askerlik arkadaşı. Kuruluştan beri de bu yapı değişmedi. Çocuk ve bebek sektöründe boşluk vardı biz o yüzden girdik.- Siz nasıl 35 yıldır ayakta kaldınız ve büyüyorsunuz?Kalitemiz hiç değişmedi. Biz en büyük krizlerde bile darbe almadık. Vatandaş bizi bırakmadı. Ciromuz hep arttı. Sektör yüzde 15 büyüyor. Biz 2012’de yüzde 35 büyüdük. Ciromuz bu senede büyüyecek. Yeni mağazalar da açıldı, bu yıl da açılacak. - Mağaza sayınız kaç oldu?90 mağazamız var. Yurtdışında 6 mağazamız var. Bu yıl sonunda toplam 110 mağazaya ulaşacağız. 3 yıl sonra 300 mağaza olma planımız var çünkü çok talep geliyor.- Artık daha hızlı büyüyeceksiniz diyebilir miyiz?Bu büyüme talep ediliyor. Biz Ortadoğu ülkeleriyle, Türki Cumhuriyetleri’yle 30 yıldır çalışıyoruz. Avrupa ayarında ürünlerimiz. Biz eskiden malımızın etiketini kestiklerini ‘Made in Italy’ yazdıklarını görürdük artık Türkiye’den gelen ürünlere güven arttı. Ortaklık olabilir- İsviçre’de Vevey bölgesinde mağaza açtınız. Kıbrıs ve Azerbaycan’da da mağazalarınız var. Yurtdışında büyümeye devam edecek misiniz?Bugünlerde Libya’dan talepler fırladı. Orası yeniden toparlanıyor. Ürünlerimizin yüzde 10’unu ihraç ediyoruz. Son dönemde mağaza açmak, bayimiz olmak isteyenlerin sayısı arttı. Çok farklı ülkelerden geliyor talep. Belçika, İngiltere’de de görüşmelerimiz var. Sağlamcı bir firmayız. Bir yere araştırmadan girmeyiz. Ayrıca bölge kadar o işi yapacak kişiler de önemli.- Siz bir ortaklık düşünüyor musunuz? Yabancı fonlarla gerçekleştirilen işbirlikleri oldu sektörünüzde.Talep var. Biz de fonlarla görüşüyoruz. Yüzde 50 bir ortaklığa sıcak bakıyoruz. Fon girişiyle daha hızlı büyüyeceğiz diye düşünüyoruz.Belçika ve Londra’dan bayilik talebi geliyor- İsviçre’de mağaza açmaya nasıl karar verdiniz?İsviçre’de yaşayan bir Türk vatandaşı başvurdu. Araştırmışlar bizi. İsviçre’de de her mağaza çalışmaz. Biz de bir çalışma yaptık. Ürünler çok beğenildi. Vevey bölgesi lüks alışverişin olduğu bir yer. Biz mağazayı açtık. Başarılı olursa, İsviçre’deki mağaza sayısını artıracağız. Londra’dan ve Belçika’dan talep geldi, biz araştırıyoruz. Azerbaycan ve Kıbrıs’ta mağazamız var. Kıbrıs’ta 20 yıl önce ilk mağaza açıldı. Şimdi orada 3 adet Panço mağazası var. Ortadoğu, Türki cumhuriyetleri ve Rusya’da öncelikli olarak büyüyeceğiz. O bölgelerde çok ihtiyaç var. Bizim Lübnan ve Irak’ta da bayilikleriz var. Beyrut (Lübnan), Doha (Irak) ve Burgaz’da (Bulgaristan) da yeni bayiler sırada.Pisagor’u araştırıyorum- Siz iş dışında ne yaparsınız?Okumayı çok severim. Şu an Pisagor’u araştırıyorum değişik kaynaklardan. Ben farklı kaynaklara ulaşmaya çalışırım hep. Bir konu, kişi belirler araştırırım. Birçok Yunan matematikçinin hayatını araştır- dığımızda hepsinin Mısır’dan geçmiş olduğunu görüyoruz. Bilgilerin büyük çoğunluğu, matematik teorileri Mısır’dan çıkmış. Bu matematikçiler de önemli insanlar çünkü o dönemde Mısır’a kabul edilmişler... Hayatları, teorileri hepsi çok ilgimi çekiyor. İş dışında bunlara kafa yoruyorum. Seyahat severim. Yaşım ilerleyince bel sorunu çıktı, spor yapamıyorum.- Sosyal sorumluluk projeleriniz var mı?Birçok okula kıyafet desteği veriyoruz. Belediyelerden talep geliyor, onlara destek veriyoruz. Doğu illerine ulaşmaya çalışıyoruz. Doğa Derneği’ne işbirliğine gideceğiz. Çocuklarla kökü kuruyan, biten türler üzerine çalışacağız.Hızlı yükseliş hızlı düşüşü getiriyor- ‘Çocuk giyimi güzel iş ben de mağaza açayım’ diyerek olmuyor değil mi?Mümkün değil. Hobi gibi görenler oluyor ama değil.- Son yıllarda dünyanın en bilinen markaları artık Türkiye’de. AVM’lerde geniş yerler kiralıyorlar. Bu büyümenizi tetikleri mi?Yabancı firmalar rakip oldu. Rekabet de iyidir. Ama iyi inceleyin yine de bizim kadar çok çeşit getiremiyorlar. Panço 0-14 yaş arası çocuklara hitap ediyor. Çok geniş bir ürün yelpazesi var.- Son 2 yılda çocuk giyiminde iflaslar da yaşandı... Neyi yanlış yaptılar?Çok iflas eden oldu, doğru. Bilinen bilinmeyen çok var. Hızlı yükseliş hızlı düşüşü getiriyor. 35 yıllık iş deneyimimden bunu söyleyebilirim. Şirketin altyapısı da önemli.Zorlu Center’da olmak istiyoruz- Bazı AVM’ler başlarda Türk markalarını istemedi. Siz zorluk çektiniz mi AVM’lerde?Her AVM’de açmıyoruz, açtırmıyoruz. Az çok tahmin ediyoruz hangi AVM’lerin iş yapacağını. Kanyon’a girmek istemiştik, “Yabancılara vereceğiz” dediler. Şimdi bakıyorum, iyi ki girmemişiz. İstinyePark bizim için çok iyi bir adres oldu. City’s’de de öyle oldu. Başta seçtikleri markaları değiştirmek zorunda kaldılar. İstinyePark’taki hareketlilik gibi bir hareketlilik de olmadı bu alışveriş merkezlerinde. Şimdi Zorlu Center’da olmayı istiyoruz.- Türkiye’de mağaza sayısında bir hedef iniz var mı?3 yıl sonra 300 mağaza hedefimiz var. Siirt ve Mardin’de Mart’ta mağazalarımız açılacak. Samsun’da da Nisan ayı başında mağazamız açılacak.3 yaşındaki çocuk artık kendi kıyafetini seçiyor- Kız çocukları giyime daha meraklı. Bu sizin işlerinize nasıl yansıyor?Kız çocuklar yüzde 60-62 oranında. Kız kıyafetleri daha çok satılıyor. Ayrıca kız çocuklar kendi kıyafetlerini kendi seçiyor. Eskiden 6 yaşa kadar çocuklar değil anneler karar verirdi, şimdi 3 yaşında çocuklar karar veriyor. ‘Beğenmedim’ dediğinde almıyor aileler. Anneler çok çocuksu şey beğeniyor ama bazen çocuklar anne baba gibi giyinmek istiyor.Çocukların ilgi duyduğu karakterler ciro arttırıyor- Organik üretim var mı?Biz bebe ürünlerinde organik pamuk kullanıyoruz. Hastane çıkışlarımız organik.- Tasarım eki kaç kişi?15 kişilik bir tasarım ekibimiz var. Çocukların ilgi duyduğu karakterleri iyi takip ederiz. Çocukların ilgi duyduğu karakterler ek ciro yaptırıyor.- Ne kadar oluyor bu?Ciroda yüzde 20’lik pay çocukların sevdikleri kahramanlardan geliyor.
Tatil.com Türkiye’nin ilk online satış yapan tur operatörü. MET Global adlı şirketin şemsiyesi altında olan tatil.com’la 2012 yılında 120 bin kişi seyahat planlarını gerçekleştirdi. Şirketin Genel Müdürü Serdar Şahin’le 2012’in son ayında başlayan ve Mayıs’a kadar devam edecek olan erken rezervasyonları ve online satışları konuştuk.Tatil.com 206 ülkede toplam 200 binin üzerinde otelle işbirliği içinde. Bu otellerden 2250’si Türkiye’de. New York, Londra, Manila, Dubai gibi yerlerde de ofisleri olan tatil.com hızla büyüyor. - Kaç şubeniz var?82 şubemiz var. Çünkü bir müşteri Kayseri’den alıyor paketi, ama bir şubeye de gitmek istiyor.- Satışlarınızın ne kadarı online satış ne kadarı şubelerden?2012’de satışlarımızın yüzde 42’si şubelerden oldu. Yüzde 17’si online, kalan kısmı call center üzerinden oluyor. Aslında hala müşterilerimiz internette geziyor, araştırıyor, karar veriyor ama bileti gelip almak istiyor ya da call center’dan alıyor. TÜRSAB da bu konuda bir çalışma yapıyor. Online alımı artırmak gerekiyor. Tatil.com kimin? Kim var arkasında? Gidersem kapıda kalır mıyım? Bir sorun çıkar mı?’ bunlardan korkuyorlar.- 2013 beklentiniz?Oturmuş tur operatörleri var Türkiye’de ama internet üzerinde biz farklı bir büyüme hızı yakaladık. 2013’te yüzde 45 büyümeyi hedefliyoruz. - Erken rezervasyon en etkili kampanya mı?Kesinlikle çok güzel bir kampanya. Biliyorsunuz Türkiye buna 4 yıl önce başladı. Müthiş bir fiyat avantajı sağlıyor. Türkiye’deki tüketici alışkanlıklarını da değiştiriyor. 2010’da yüzde 20 erken rezervasyon alırken, 2012’de yüzde 42 erken rezervasyon aldık. Bu yıl hedefimiz yüzde 47 erken rezervasyon almak. Aralık’ta başlıyor Mayıs sonuna kadar devam ediyor kampanya.- Ne kadar erken davranırsanız o kadar avantajlısınız ?Evet. Biz yüzde 50’yle başladık. Mayıs’a kadar devam ediyor. Yavaş yavaş indirim oranı düşüyor. Bence tasarruf için önemli. Sezonda 4 bin lira vereceğiniz tatile 2 bin lira verip sahip oluyorsunuz. Bu yıl Aralık-Ocak ayı erken rezervasyon talepleri bizde yüzde 60 üzerinde geçen seneye göre.- Eğilimler nasıl?1970-80 doğumlular zor karar veriyor, çok araştırıyor. Daha büyük yaşlar ise tavsiyelere kulak veriyor. Yaz-kış hepsini alanlar var bir kere. İki bayram tatilini bir arada alanlar oluyor. Ama yine de eğilimler dediniz, Türkiye’de insanlar son dakikacı. Tatile gidenlerin yüzde 40’ı erken rezervasyon yapıyor. Son dakikacıların yer bulması da zor, fiyatlar da yüksek.- En çok hangi bölgeler erken rezervasyon alıyor?Kemer-Belek ve Bodrum en çok rezervasyon alan bölge. Daha sonra Side, Alanya, Kuşadası geliyor. 2012’de Kuşadası ve Marmaris Bölgesi arttı. Kış dönemi kayak-termal ve dağ otelleri olarak ayrılıyor. Bu kış hareketli. Sarıkamış, IIgaz, Palandöken’e bu yıl talep arttı. Kartalkaya ve Sarıkamış’a da ilgi çok arttı. Termal Otel yatırımları da artıyor. Termal otellerin kalitesi de arttı. Türkiye’de 2012’de 1.6 milyon kişi acentalarla birlikte seyahat etti. Mevcut pasta büyüyecek.