Herkesin Doğu’ya gitmeye korktuğu dönemde Diyarbakır ve Adıyaman’da istihdam yaratan Şükrü Ünlütürk, ‘Barış Süreci’ için TÜSİAD bünyesinde yeni projeler üretiyorŞükrü Ünlütürk; TÜSİAD’ın İzmirli Yönetim Kurulu üyesi, Sun Holding’in kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı. Türkiye’nin ilk 500 şirketinde Sun Tekstil, ikinci 500’ünde de Ekotel adlı şirketleri bulunan, sıfırdan başladığı iş yaşamında ilklere ve başarılara imza atan bir işadamı. Herkesin Doğu illerine gitmeye korktuğu dönemde Diyarbakır ve Adıyaman’da geliştirdiği projelerle istihdam yaratan, Adıyaman’a heykeli dikilen biri. Şimdilerde TÜSİAD’ın Barış Süreci’nde başlattığı girişimlerle yeni projeler üretiyor.Diyarbakır’dan etkilendimŞükrü Ünlütürk’le Torbalı’daki tesislerinde buluştuk. Gördüğüm en etkileyici tekstil yatırımı olduğunu söyleyebilrim. Kumaş üretimi, boyahane, Ar-Ge merkezi, tasarım ekibi... Dünyanın en önde gelen hazırgiyim markları Sun Tekstil’in müşterileri. İncelten, serinleten kumaşları da üreten Sun Holding’in bir de Jimmy Key adlı markası var. Ünlütürk’le hem İzmir Şemikler’de 25 kişilik bir ekiple başlayan başarı öyküsünü hem de Barış Süreci’ni konuştuk.- Siz maden mühendisisiniz. Nasıl tekstil sektörüne girdiniz?Aile komple mühendis.ODTÜ Maden Mühendisliği’ni bitirdim. Eşim Metalurji Mühendisliği’ni bitirdi. Kardeşim Sabri Ünlütürk Jeoloji Mühendisi. Kendi sermayemizle maden işi yapacak durumda değildik. Profesyonel olarak çalıştıktan sonra kendi yapabileceğimiz iş kolu olarak tekstili seçtik. İş büyüme eğilimi gösterirken biz de yaptığımız işi çok iyi yapmak istiyorduk. Bu yüzden de yatırım şarttı. Arz ve talep dengesi de o dönemlerde böyle değildi. Arz kısıtlı, talep yüksekti.- ‘Şemikler’de 8 makineli bir atölyeden başladınız ve yeni teknolojileri kullanarak kimsenin yapamadığını yaparak büyüdünüz’ desem özetle...Öyle oldu. Herkesin aynı şekilde yaptığını yaparak yol almak mümkün değildi.- Sizin hikayenizde İzmirli bir işadamı olarak altını çizdiğim bir bölüm var. Terör korkusuyla kimsenin Doğu illerine gitmediği yıllarda Adıyaman’da kalıcı iş yarattınız. Üstelik bunu da kendi şirketiniz için yapmadınız. Neydi sizi Adıyaman’a ve Diyarbakır’a çeken?Ben o dönemde EGS’nin yönetimindeydim. Diyarbakır’da Akyıl ailesi entegre bir yatırım kurma konusunda adım atmıştı. Mustafa Akyıl bana ‘Senin entegre şirketin var, boyahanenen, kumaş üretimin, konfeksiyonun var. Bizi bir ziyaret et’ dedi. Ben de yardımcı olmak için gittim. Diyarbakır’dan çok etkilendim.Artık tarihe gömülmeli- TÜSİAD olarak son dönemde Cizre’ye gittiniz. Barış Süreci’nde ekonomik kalkınma yönünde atılacak adımlar çok önemli. TÜSİAD da bu yönde projelerini açıkladı. Siz bu dönemdeki hamleleri nasıl buluyorsunuz?Kalkınma için çok önemli. Türkiye başarılı bir ülke olmak için bunu başarmalı. 30 yıldır neler yaşadığımızı biliyoruz.Ülkenin orasından burası farklı görünüyor. Batı illerini gördükleri açı ile buradan oraya bakış farklı. Bu farkı kapatmak hepimizin görevi. Burası bizim ülkemiz. Çözüm süreci önemli, herkes ne yapabiliyorsa yapmalı, bu konu tarihe gömülmeli. TÜSİAD ekonomik büyüme potansiyeli olduğunu vurguladı ve orada birçok yatrım açıklandı. Kan, terör, acı döneminin biteceğine dair müthiş bir umut ve sevinç var. Bizi orada bağırlarına bastılar. Ben ülkenin her tarafı için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Barış sürecinden asla geri adım olmamalı.Gitmek isteyenler var- Peki Adıyaman’da yaptığınız örneğe benzer projeleriniz olacak mı?Burada ilk kez söyleyeceğim. Ama tam açıklamak için biraz zamana ihtiyacımız var. Ben de benzer bir proje hazırlıyorum. Seçilmiş il ve illerde seçilmiş sektörlerle yapılacak basit bir fikrim var. Basit fikirler iyi çalışıyor. Batı’daki firmalarla Doğu firmaları birlikte çalışmalı. Özü bu. Batı’daki firmaların rekabet güçleri, işçilik konusunda Doğu’daki komşulara ulaşma sorunları varken, Doğu’daki şirketlerin değişik alanlarda üretim yapma, Batı pazarlarına ulaşma, evrensel ölçüde yatırım yapma konusunda eksikleri var. İki taraf birbirini tamamlayıcı özellik gösteriyor. Milli gelir farkı da dörtte bir kadar. Bir ülkenin bir tarafı zengin diğer tarafı fakir olamaz. Ülkenin batısındaki ve doğusundaki firmaların birlikteliğiyle sinerji yaratmak şart. Güneydoğu pazar açısından önemli, Irak’la ticaret hızla gelişti. Sadece Kuzey Irak çok önemli Türkiye’deki iş dünyası için.- Bu kez ekonomik kalkınmayı sağlamak için çok daha hızlı hareket edilmesi gerekmiyor mu?Uzun dönem Batı’daki adama “Doğu’ya gel” demek mümkün değildi. Oysa şimdi Batı’da bildiğim birçok firma hevesli.ADIYAMAN’A HEYKELİNİ DİKTİLER- Diyarbakır’a gittiğinizde en çok neden etkilendiniz? 1995 yılıydı değil mi...O yıllardı. Binlerce genç insan işsiz, sokaklar dolu. Akyıl Ailesi çok iyi niyetli yatırımlar içine girmişti. Ben onlara ‘Konfeksiyona başlamak lazım’ dedim. Kardeşim çok destek oldu. Kendi teknik elamanlarımızı gönderdik, müşterilerimizi yönlendirdik ve 6 ay içinde ihracat yapar hale geldiler. Adıyaman’a bir proje hazırladım. O fikri EGS ve Vakıflar Bankası’na anlattım. Vakıflar Bankası Genel Müdürü Fehmi Gültekin’di, bize destek oldu ve 1 milyon dolarlık bir şirket kuruldu.- Neydi proje?Projem çok basitti. Adıyaman’daki insanlara iş yaptırmayı hedefliyordu. Adıyaman’daki insanlar iş yapınca diğerleri takdir edecekti. Öyle de oldu. Batı’dan gelip orada iş yapsak başarılı olamazdık. ‘Öyle bir örnek yarat ki kopyalansın’ dedim. İş ortaklarını seçtik. Teknik adam, bilgi ve müşteri aktardık. 3 yıl uğraştım, çok sık gidip geldim. Ofislerimiz, mühendislerimiz oldu orada. Başarılı şirketler kuruldu.- Ve heykelinizi dikmişler Adıyaman’a...2010 yılında beni orada bir toplantıya davet ettiler. 7 binden fazla işçi çalışan, 75 şirketin olduğu bir tekstil üretim üssü olmuştu. Heykel bana da sürpriz oldu. Adıyaman’daki iş benim için de çok önemlidir. Çok zor oldu ama sonu çok güzel oldu. Hatta hayallerimdem öteye gitti.- İş dışında ne yaparsınız?Yelken yapıyoruz ailece.Denizi seviyoruz. Hepimiz dalıyoruz. Her hafta sonu denize çıkarız. Kış aylarımda da kayak yaparız. İzmir California gibi olabilir- İlk 500 şirket arasında şirketiniz. Bir şirketiniz de ikinci 500’de. Sıralamaya baktığınızda Egeli, İzmirli şirketlerin varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? ‘İzmir geri kalıyor’ yorumları yapılıyor. Sizin görüşünüz nedir?Ben İzmir’in geriye gittiğini düşünmüyorum. İlk 500’de iyi performans gösteriyor. Bence İzmir’le ilgili beklentilerde bir anormallik var. İzmir sanayi kendi değil, ticaret, turizm ve ihracat kenti. Evet İzmir’de sanayi var ama temel unsur olarak İzmir’den beklenen sanayicilik değil. İzmir’de birçok sanayinin kurulma nedeni de İzmir’in konumu. ‘Çeşme olmasaydı İzmir büyürdü’ diyenleri hiç ciddi bulmuyorum. Bana göre İzmir’in geleceğinde en önemli yer alacak şey yarımadanın geleceği içinde Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün çekirdek oluşturduğu bir çekim alanı yaratmak.- Teknokentler, Ar-Ge merkezleri... Aynı zamanda turizm ve üniversiteler...Evet. Hükümet, İzmir’i yönetenler, odalar, dernekler İzmir’de buna odaklanmalı. İzmir her türlü Ar-Ge’nin merkezi olabilir. İzmir’de gereken tüm şartlar var. Niye Slikon Vadisi California’da kurulmuş? İyi bir iklim, iyi yaşam koşulları, özgür düşünme ortamı, iyi kümülenme olanakları var orada. Bana göre Ege’de bu tip bir işi desteklemek şart. İnovasyon, araştırma şirketlerini biraraya getirecek girişime ihtiyaç var. Yeterli sanayi yatırımız zaten var. Turizme, sağlığa yatırım yapılmalı. Teknoparklar, bunları destekleyecek test üretim merkezleri çevreye zararı olmayan işler yapılmalı. İzmir Türkiye’nin Ar-Ge merkezi olabilir. İzmir’in vizyonu bu olmalı.Jimmy Key yenilenip büyüyecek- 2013 yılı nasıl geçiyor? Siz Avrupa markalarıyla çalışıyorsunuz...Bizim müşteriler özelinde problem yok. Sanki kriz onlar için fırsat. Bizim çalıştığımız firmalar büyüyor.2012 yılında ciromuz 200 milyon dolar üzerindeydi. Bu yıl 235-240 milyon dolar seviyesinde ciro beklentisi var. Yüzde 20 büyüyecek gibiyiz yıl sonuna kadar. İlave yatırım düşünüyoruz.- Next, Zara, TopShop, Marks&Spencer, Esprit müşterileriniz değil mi?Doğru. İzmir ve İstanbul’da tasarımcılarımız var. Biz her ay müşterilerimize tasarımlarımızı sunuyoruz.- Jimmy Key markanız var. Nedir hedefiniz?10 yılı geçti. 35 mağazamız var. Yeni yapılanmaya gidiyoruz. Kendimiz mağaza açmaya başlayacağız. İmajı değiştirereceğiz. Kadın markası olma yoluna girdik. İstediğimiz kadar büyütemedik, şimdi yeni iş planıyla büyümeyi hayal ediyoruz.
3 bin otel ve restorana ulaştıklarını belirten Esas Holding Gıda Başkanı Babür Çelebi “Gıdada büyüyeceğiz. Yurtdışından et alıp Türkiye’de işlemek istiyoruz” diye konuştu.Babür Çelebi; Şevket Sabancı’nın öncülüğünde kurulan perakende, havacılık, sağlık, gayrimenkul ve gıda alanlarında yatırımları olan Esas Holding’in Gıda Grup Başkanı. Gıda sektöründe deneyimli bir isim. Amerika’daki eğitiminden sonra Türkiye’ye döndü ve Unilever’de işe başladı. Unilever’den sonra emekli olan Çelebi, Evyap, Ülker ve son olarak da Doğan Online CEO’luğu yaptı. Çelebi, Esas Holding’in gıda yatırımlarından sorumlu. Esas Holding gıda alanında Bonservis, Esaslı Et ve Peyman markalarıyla hizmet veriyor. Yakında yeni alımlarla gıda alanındaki varlığını büyütmeyi amaçlıyor. 25 milyon euro sınırı - Esas Holding, Şevket Sabancı’nın öncülüğünde hızla büyüyor. Gıda da büyüme hedefleri görülüyor. Kurucumuz Şevket Sabancı’nın özel önem verdiği alanlardan biri de gıda.- İlk Çoban Yoğurtları alınmıştı. City Farm da vardı.Evet. Ama olmadı. Çoban’dan vazgeçildi. City Farm da Türkiye için erken bir girişim olmuştu. Oradan da çıktık. Emine Kamışlı Sabancı ve Ali Sabancı da gıda alanıyla ilgili ve istekli. Trakya Çiftliği de istediğimiz gibi olmadı. Biz fırsatlara açığız. Birçok fırsat önümüze geliyor.- Nasıl değerlendiriyorsunuz fırsatları? Kriterler nedir?Bazı kriterler var. Minimum 25 milyon euroluk bir iş olması gerekiyor. Bunun altındaki işlerle ilgilenmiyoruz. Gıda sektöründe çok büyük şirketler var ama bilinen o çok büyük stratejik yatırımcıların dışındaki şirketler küçük. Biz şu anda gıdaya girmiş, belli bir büyüklüğe ulaşmış ve büyüme potansiyeli olan işlerle ilgileniyoruz.- Organik tarım, süt, et veya gıda perakendeciliği gibi özellikle ilgilendiğiniz alanlar var mı?Hepsiyle ilgiliyiz. Hepsini değerlendiriyoruz. Et, süt de olabilir, gıda perakendeciliği de. Yine yöneticilerimiz kendileri 10 milyon euroluk şirketlerle de kendileri kişisel olarak ilgileniyor.- Var mı yeni şirketler?Var. 4 şirketle görüşmelerimiz var. Yakında belli olur diye düşünüyorum.- Gıdadaki markalarınızdan biri Peyman. Kuruyemiş markası. Nedir büyüklüğü?Hızla büyüyor Peyman. Daha da büyüyecek. 300 milyon liraya ulaştı cirosu. Türkiye’nin her yerine ulaşıyoruz.Et markası ‘Esaslı’- Et markanız Esaslı. Yetiştiricilik yapıyor musunuz?Hayır. Biz hayvan yetiştirmiyoruz. Antalya’da bölgenin en ileri teknolojisine sahip olan bir üretim tesisimiz var. Etleri alıp işliyoruz. Markamızın adı da Esaslı. 2008 yılında yapılmış bir yatırım. Biz Denizbank’tan aldık. Orada şarküteri işi yapıyoruz. - Nerede satılıyor Esaslı?70 bayimiz var. Yerel marketler, okul kantinleri, restoran ve otellere gidiyoruz. Çok iyi bildiğiniz restoranlar müşterilerimiz.- Büyük market zincirlerinde neden yoksunuz? Raf rekabetine girmek için henüz erken mi?Rafta aynı zamanda çok da promosyon olması lazım. Biz o aşamada değildik. Ayrıca yaptığımız iş kaliteli. Biz son düzenlemeye kadar geri durduk.- Bu et ve et ürünlerindeki düzenlemeyi mi söylüyorsunuz, Kanatlılarla kırmızı eti karıştırmamaktan mı?Evet. Biz bunu hiç yapmadık. Tavukla, kırmızı eti hiç karıştırmadık. Ama bugüne kadar sektörde çok vardı. - Bu yasa çok olumlu. Tüketici de kandırılıyordu.Doğru. Tam olarak uygulanıyor, denetleniyor mu? Hayır ama. İyiye gidiş var. Biz de bu yeni durumu değerlendirip stratejik kararlarımızı vereceğiz. 30 milyon dolarlık tesisimiz tam kapasite çalışıyor. İşi büyütmek istiyoruz. İşimiz geçen seneden bu seneye yüzde 40 büyüdü. 2014’te de büyüyeceğiz. Yeni yatırımlar olabilir.- Ev dışı tüketimde de Bonservis adlı şirketiniz var. Tam olarak ne yapıyor Bonservis?Tedarikçilerden ürünü alıp restoranlara, otellere veriyor. 3 bin noktaya ulaşıyoruz.ÇİÇEKÇİDE ÇALIŞTIM, GAZETE DAĞITTIM- Siz profesyonel iş yaşamından önce çalışmış mıydınız?Çalıştım. Ben Alman Lisesi mezunuyum. Almanca, İngilizce ve Fransızca öğrenmiştim. Alman Lisesi’ne giderken yazın Kilyos Motel’de resepsiyonda çalıştım. O zamanlar Kilyos Motel özel ve gözde bir yerdi.İstanbul’un Türkiye’nin önde gelen aileleri orada kalırlardı. Yabancılar da gelirdi. Orada ben sigortalı oldum. O tarihlerde bunun işime yarayacağını bilmiyordum. Üniversite döneminde Amerika’da okuyan bir çok öğrenci gibi ben de çalıştım. Bir çiçekçide çalıştım. Keyifli, güzel bir işti. Daha sonra da gazete dağıtıcılığı yaptım. Üniversite bittikten sonra da master döneminde de pazarlama alanında çalıştım.- İş dışında ne yapıyorsunuz?Seyahat ediyorum. Eşimle birlikte mümkün olan her tatilde kaçarız bir yerlere. Eskiden müziğe çok yatırım yaptım. Ciddi bir koleksiyonum var. CD’lere bir ara çok para yatırdım.İthal eti işleyip ihraç edelim- Gıda perakendeciliğiyle ilgili misiniz?Pizza Hut ve KFC’yi almak için başvuruda bulunduk. Ancak markaların sahibi Türkiye’ye kendisi gelmek istedi. Olmadı. Bu, iştahımızı azaltmadı artırdı. Yakınlarında alacağımız işlerimiz var. Shepherd diye küçük bir peynir işimiz var. Bu işi de büyütmek istiyoruz. - Gıda Grubu’nun cirosu ne oldu?Gıda Grubu’nun toplam cirosu 400 milyon lira oldu geçen yıl.- Yeni atılımlar olacak mı?Et konusunda hedeflerimiz var. Bakanlık da destekledi. Türkiye’ye gelen eti işleyelim, ihraç edelim istedik. Biz şimdi bu konuda çalışıyoruz. Türkiye döviz kazanır. İş imkanı yaratılır. Umarım başarırız.55’inci melek yatırımcıyım- Melek yatırımcı oldunuz? Var mı yeni yatırımlar?Devlet bu işi düzenledi. Ben Türkiye’nin 55’inci melek yatırımcısı oldum. Üst düzey yöneticiysen, belli birikimlerin varsa devlet sana belli fırsatları gör, onlara yatırım yap diyor. Ben daha çok gıda ile ilgileniyorum. Başka alanlara da bakıyorum.- Siz girişimcilere hangi alanları önerirsiniz?Birkaç yıl önce gıda perakendeciliği derdim. Kahve zincirlerini düşünün. Onlarca oldu. Fast food yerine farklı zincirler oluşuyor. Etçiler girmeye başladı. Sütlü ürünler olabilir. Amerika’dan da hâlâ gelmeyen markalar var. Ev dışı tüketim artıyor. Fırsatlar var. Türk halkının sevdiği ürünlere yönelmek lazım.Japonya ve Çin’e kuruyemiş ihraç ediyor- Yurtdışına da ihracatınız var mı?Yapıyoruz. Daha çok Doğu ülkelerine gönderiyoruz. Suriye, Irak vardı ancak son dönemde olaylardan etkilendik. Birçok Avrupa ülkesine Peyman gidiyor. Japonya ve Çin’den de talep aldık. Oralara da gönderiyoruz.
Sealed Air, ev dışı temizlik ürünleri ve gıda paketlemede uzman. Şirketin yöneticisi Cem Yengül, “Son olaylar turizme yansımaz, güneyde gevşeme olmazsa iyi bir yıl olacak” dedi.Cem Yengül, Sealed Air Türkiye, Kafkasya, Asya Cumhuriyetleri Başkanı. Dünyayı yöneten şirketlerde görev yapan ilk 50 Türk yönetici arasında yer alan, başarılı bir isim. Diversey’i 2 yıl önce 5.3 milyar dolara alarak iş yelpazesini genişleten Sealed Air, ev dışı temizlik ürünleri konusunda uzman. Gıda hijyeni, güvenliği, tesis hijyeni ve ürün koruması alanında dünya lideri. Oteller, hastaneler, bankalar, plazalar, AVM’ler, restoranlardaki hijyenden tutun da tavuk çiftliklerindeki kümeslere kadar hizmet veriyor. Dolabınızdaki ürünlerin birçoğunun ambalajı da Sealed çatısı altındaki Instapak ce Cryopak tarafından yapılıyor. Yengül’le hijyen ve gıda güvenliğini konuştuk.Hızlı değişim oldu- Türkiye’de gıda güvenliğiyle ilgili yasalarda değişiklikler oldu. Bu alanda hızlı bir değişim olduğunu söyleyebilir miyiz?Türkiye’de hijyen bilinciyle ilgili büyük değişiklik oldu. İnsanların eskiden dikkat etmediği birçok konu artık çok önemli. Son 10, hatta son 8 yılda Türkiye çok hızlı değişti bu alanda. AB uyum yasaları sayesinde işletmeler ve üreticiler de değişti. Bizde temizlik ve hijyen Diversey markası altında yapılıyor. Cryopak gıda ambalaj ve paketleme işi. Instapak da korucu paketleme ambalaj işimiz.- 62 ülkedesiniz, Türkiye bu konularda kaçıncı sıralarda?Türkiye gıda tarafında temizlik ve hijyen konusunda ilk 5. Koruyucu ambalaj ve gıda ambalajında çok gerilerde.- Neden?Çünkü bilinç yeni oluştu. Biz 20 bin noktaya dokunuyoruz Türkiye’de. Değişimi, dönüşümü yerinde görüyoruz. Hijyen sağlama konusunda yalnızca deterjanlar akla gelmesin. Buharla, suyla, basınçla temizlik yapan araçları da etkin kullanıyoruz. Bankalar, okullar, hastaneler, AVM’ler, oteller var hizmet verdiğimiz. Havaalanlarında kullanılan temizlik araçları da bizim.Bilinç yeni oluştu- Kaç otel var?500’ün üzerinde otel var. Çoğu 5 yıldızlı. Restoran ve yemek şirketlerine de hizmet veriyoruz. - Sealed Air’ın Ar-Ge’si Türkiye’de de var mı?Şirketin Ar-Ge’si Türkiye’de de var. Çin, Hindistan, Hollanda, Amerika’da Ar-Ge’ler var. Türkiye önemli bizim işimizde. Sektörün büyüklüğü artıyor. Yeme-içme sektörü çok hızlı büyüyor. Konaklamada yeni zincirler geliyor. İnsanlar daha fazla dışarıda zaman geçiriyorlar. Bu da işleri büyütüyor.- Türkiye’de fabrikanız var...Gebze’de fabrikamız var. 55 bin ton üretimimiz oldu 2012’de. Avrupa’daki 5 stratejik fabrikadan biri. İşimizin büyük kısmı İstanbul ve güney sahillerinde.- 2013 yılı nasıl geçiyor?Türkiye’nin büyüme performansının üzerinde geçiyor. Planlarımız tuttu. Ancak şu anda turizmle ilgili rakamlar önemli. Güney sahillerinde iyi giderse, gevşeme olmazsa iyi bir yıl olacak. Son olayların turizmi etkilemesi söz konusu. Bu da bize yansıyabilir.Gıdaların raf ömrü 1 günden 10 güne kadar uzatılıyor- Raf ömrünü uzatırken doğallıktan da uzaklaşılıyor mu?Çorbalardan sütlere, yoğurtlara bu soru var?Gıda paketleme kısmı toplam işimizin yarısı civarında. Çok büyük bir iş. Uzun zamandır da yapıyoruz. Çok değişik teknolojiler kullanılıyor. Et, tavuk, balık ve peynir için kullanılan geliştirilen özel ambalajlar var. Ancak bunların tümünün raf ömrü sınırlı. Bizim şirketimizde raf ömrünü uzatmak için Ar-Ge çalışmaları hep yapılıyor. 1 günden 10 güne raf ömrünü uzatma formülleri var. Burada bir gün üretici için de tüketen için de değerli. Üreticiden rafa gidene kadar da zaman geçiyor. Raf ömrü de katkı maddeleriyle yapılması istenmiyor.- Peki nasıl yapılıyor? Örneğin Knorr çorbaları için özel bir ambalaj kullanıldığını öğrenmiştik...Biz ürünlerin ambalajlarını 27 katmandan oluşturuyoruz. Belli katmanların farklı özellikleri oluyor. Tavuğun mesela...- Tavukların ambalajının özelliği ne?Tavuk torbalandığında açılana kadar 14 gün taze kalması sağlanıyor. Katkı olmadan. Sealed ’in Diversey’i satın alma nedeni de şuydu, CEO şöyle açıklamıştı: “Sealed gıdanın işlemeden tüketildiği yere kadar var, Diversey tarladan çatalın ucuna kadar olan süreçte var. Bunlar kesişiyor. Tavuk işleme ünitesini düşünün kümeslerin hijyenini sağlama bizim işimiz, paketlenmeye hazır hale gelene kadar hijyen bizim işimiz. Eve taze gelmesini sağlamak da işimiz. Belli aralıklarla temizlenmesi, sisleme ve buharlama yöntemiyle dezenfekte edilmesi gibi çözümler var. Sistemleri mühendisler kuruyor.”Hijyen için bir restoran yılda 100 bin TL harcıyor - Lüks bir restoranın yıllık hijyen harcaması ne kadardır?İyi bir restoran yıllık 100 bin lira harcar. Bunun 50 bini kimyasal, 25 bini kağıt, 15 bini de çöp torbası, fırça, eldiven, sünger gibi ürünlerdir. 10 bin lira da gıda analizi, denetime gider.- Lüks bir restoranın bu kadarsa 5 yıldızlı bir otelin harcaması ne kadar olur?Kendi çamaşırhanesi olan bir şehir oteli yılda 200 bin lira çamaşıra harcar. Bunun dışında çok harcama olur. Temizlik kağıdı harcaması yılda 70 bin lira civarında. Buna 70 bin lira bukleti ilave edin. Denetim için en az 15 bin lira harcanır.- Ya AVM’ler?Genelde ayırdıkları bütçe 150 bin lira civarında oluyor. AVM’lerde yalnızca kimyasal malzemelere 50 bin lira gider, haşere kontrolüne de en az 25 bin lira gider.- Hijyen için kullanılan maddelere de özen gösterilmesi son yılların konusu. Temizlerken dünyayı kirletmemek. Bu da ürünlerin içeriklerinin değiştilmesi demek değil mi?Hijyen konusundaki bilinç arttıkça tüketim artıyor ama her yenilikte de sizin de söylediğiniz bu nedenden dolayı daha fazla kontrol altına alınıyor. Biz dünyadaki lider şirketlerden biriyiz, bilinçli tüketimden yanayız. Çevreye ve insana minimum zararı vermek amacımız. Atıklar ve geri dönüşüm konusu artık çok önemli.Lezzet kadar önemli- Sürdürülebilirlik konusunda yapılanlarda da çözüm önerileri nizde önemli bir yer tutuyor olmalı, doğru mu?Şirketin yeni bir vizyonu var. O da şu: Daha iyi bir yaşamı sürekli sunmak istiyoruz. Bunu yapmak için de insanların daha iyi şartlarda daha keyifli yediklerinden içtiklerinden lezzet alarak işimizi yapmalıyız. Hijyen de lezzet kadar önemli. İnsana minimum etkisi olan çözüm ürünleri geliştirmek gerekiyor. Avcumu kaplayacak şekilde sıvı sabun koysam daha temiz olacak algısı vardı, bu yanlış. Olması gerektiği kadar kullanmak gerekiyor. Bir kerelik kullanımlar bu yüzden değerli. İnsanlar bu sistemleri kullandıklarında doğaya çok daha az bir etki bırakıyorlar.İŞİN SIRRI HERŞEYİN ÖNÜNE İŞİ KOYMAK- Ankaralısınız, ODTÜ mezunusunuz. İlk işiniz neydi?Mezun olduğum dönemde 5 Nisan kararları alınmıştı. Ben Unilever’de işe başladım. Lever Endüstriyel adında bir şirketti. Faaliyet konum hep aynı, ev dışı temizlik ürünleri. Ben bir süre İstanbul dışında çalıştım. 18 yıldır da İstanbul’dayım.- İş dışında ne yaparsınız?Geçenlerde yurt dışından konuklar vardı. Türkiye’nin başarısının sırrı üzerine konuşuluyordu. İnsan faktörü var bu sırrın arkasında. Türkiye’de büyük çoğunluk her şeyin önüne işini koyuyor. Benim için de sanırım böyle. Bunu makul yere getirmek gerekiyor. Performansımızın düşmemesi için dikkat edilmeli. Benim iş dışında en büyük keyfim 12 yaşındaki oğlumla zaman geçirmek ve fırsat bulduğumda işi akla getirmeyecek bir şey yapmak. Bu; farklı bir coğrafyaya gitmek, bir kitaba kaptırmak ya da bir film izlemek olabiliyor.
Bilgi Üniversitesi’ni büyütmek istediklerini söyleyen Mütevelli Heyeti Başkanı Rıfat Sarıcaoğlu, “Sivil havacılıkta önemli bir adım atıyoruz. Havaalanımız bile olacak” dedi.Rıfat Sarıcaoğlu Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve aynı zamanda Vakıf Üniversiteleri Başkanı. 20 yılı aşkın süredir eğitim sektörünün içinde. 1990 yılında oğlu ve eşiyle birlikte gittiği Amerika’da girdi eğitim sektörüne. Şimdilerde Bilgi Üniversitesi’ni büyütmek, bölgesel bir üniversite yapmak için çalışıyor. Kendisiyle daha önce de röportaj yapmıştım. Rıfat Sarıcaoğlu aynı zamanda Türkiye Şampiyonu olan bir otomobil yarışçısı ve hâlâ bu tutkusu devam ediyor. Eski basketbolcu da olan Sarıcaoğlu’yla hem eğitim sistemini hem de Y kuşağını masaya yatırdık.İnovasyon önemli- Türkiye’de bunca üniversite açılmasına rağmen yurtdışına ilgi neden sürüyor?Türkiye’de lisan eğitimi aşağı yukarı Batı’daki üniversiteleri yakaladı. Ama bana göre yüksek lisans programlarda hala yapacağımız çok şey var. Onlar 2 gömlek daha üstün. Ne yazık ki Türkiye’de yüksek lisans için bütçeler yetersiz kalıyor.- Türkiye 2 milyar lira harcıyor yurtdışı eğitimine.Net bir rakam yok aslında. Yıllık ortalaması 20 bin dolar kadar. Bunlar tahmin. Türkiye dışına çıkan öğrenci tarifi de farklı. İngilizce hazırlığa giden de sayılıyor. 70-80 bin öğrenci yurtdışında okuyor. Buna bakarsak 1.6 milyar dolar yapıyor. Vakıf üniversitelerinde ortalama fiyat 14 bin lira. Liste fiyatları yanıltmasın çünkü çok burs veriliyor.- Vakıf üniversitelerin sayısı arttıkça rekabet de arttı. Bazı üniversiteler ise kontenjanlarını dolduramıyorlar. Rekabet söz konusu... Siz neyi ön plana çıkarıyorsunuzDurmuyoruz. Büyüyoruz ve inovasyona önem veriyoruz. Tasarım deyince ilk akla gelen Domus Academy’le yıllardır işbirliği içindeyiz. Laureate önemli bir ağ, bunun da içinde yer alıyor Bilgi Üniversitesi. Spor Yönetimi Programı’nı Real Madrid’le oluşturduk. Otelcilik alanında da Glion ve Les Roches var. Onlar da Laureate ağındalar. Artan trendlerden biri de gastronomi. En iyilerden biri olan Chicago’daki Kendall School of Culinary ile de işbirliği yaptık. Tıp fakültesi ve dişçilik fakültesi açıyoruz. Öğrencilerimiz uluslararası nitelik taşısın istiyoruz. Sivil topluma da öğrencilerimiz dokunsun istiyoruz. Duyarlı öğrenci istiyoruz, bazen bu konular belirli kesimlerde başımıza dert olabiliyor ama bundan da kaçınmıyoruz.- Kaç öğrenciniz oldu?14 binin üzerinde. Bu sene yeni öğrencilerle birlikte 16 bini geçeceğiz.Hedef bölgesel olmak- Sizle daha önce konuştuğumda bazı alanları işaret etmiş ve geleceğin mesleği olarak gördüğünüzü söylemiştiniz...Evet. Sivil havacılığı işaret etmiştim sanırım. Biz de Sivil Havacılık alanında önemli bir adım atıyoruz.- Pilot mu yetiştireceksiniz?Bir havaalanımız dahi olacak. Dünyada bunun örnekleri var. Örneğin, North Dakota Üniversitesi’nin 150 uçağı var. Bu konuda bizde çok iddialıyız. Bunun için de çalışıyoruz. Bilgi Üniversitesi büyüyecek. Büyümeyi durdurursak o yeri başkaları durdurur. Felsefemiz bu. Fakülte sayımızı ve inovasyonu artırıyoruz. Geçenlerde Edirne Valisi ile birlikteydim. Orada 2 alanda olacağız. Mimari ve sivil havacılık alanında önemli işler yapacağız. Büyüme planımız içinde Adana da var. Biz diğer illerde de olmak istiyoruz. 5 yıllık plan yapıyoruz. 2018’de bugün 14 bin olan nüfusumuz 22 bin olacak. Sağlıkta büyümek istiyoruz. Bölgesel bir üniversite olmak istiyoruz. Atina, Varna, Erbil gibi şehirlerde eğitsel faaliyetleri artırdık.Gezi etkiledi, yabancı öğretmenler Katar’a Uzakdoğu’ya gidiyor- Yurtdışından akademisyenler için cazip mi Türkiye’deki üniversiteler? Yabancı akademisyenler ilgi gösteriyor mu Türkiye’ye?Bana bunu 1.5 ay önce sorsanız ‘evet’ derdim. Ama şimdi ne yazık ki ‘hayır’ diyeceğim. Yaşanan olaylar nedeniyle çok etkilendik. Gezi Parkı olaylarını eleştirmek için söylemiyorum. Uzakdoğu ülkelerine, Katar’a gidiyorlar... Atak yaptı Suudi Arabistan. 100 tane meslek yüksek okulu açma kararı aldı, 40’ını açtı. 2 yıl içinde de tamamlayacak. Suudi Arabistan Arap Baharı’nın onları etkileyeceğini düşünerek kendi işgücünün kendilerinden olması gerektiğini düşünmeye başladı. Benim istediğim hocalara oraları da talip. Benim verdiğim maaşın 5 katını veriyor. Ayrıca Çin ve Hindistan’da da talep var. Bir yıl önce çok caziptik ama şimdi zorlanmaya başladık.BAZI ÜNİVERSİTELER KAPANACAK - Siz Y kuşağını çok yakından tanıyor olmalısınız. Gezi Parkı olayları size ne düşündürdü? Y kuşağı sizi de şaşırttı mı?Türkiye’deki asıl sorunlardan biri şu; tek sınavla öğrencilerin yerleştirilmesi. Her öğrenciye aklınızda kısa liste oluşturun diyorum. İlk 4 üniversitelerini bilmeliler. Bir günlerini ya da birkaç saatlerini o üniversiteleri görmeye gitmeye ayırmalılar. Bunu yapmıyorlar. - Geçenlerde bir arkadaşım İstanbul’un en iyi okullarından birinde okuyan çocuğunun bilmediği şeyleri sıraladı. İnanamadım...Vakıf üniversitelerine yarısından fazlası özel okullardan geliyor öğrencilerin. 4+4+4 ne getirecek ne götürecek? Bunu da pek bilmiyoruz. Dünyada trend, liseyi bitirdikten öğrencilerin yüzde 50’sinin üniversiteye başvurmasıdır. Rusya’da yüzde 80 bu oran. Açık öğretim dahil yüzde 35 Türkiye’de. Onu çıkarırsak yüzde 25. Bugün 650 bin mezun var. Asıl talep 325 bin. 4+4+4 devreye girdiği vakit 2017-2018’de 1 milyon tahmin ediliyor. Demek ki yüzde 50’si 500 bin. Üniversite sayısını bu talebe göre artırırsanız bazı üniversiteler kapanır. Talep 2 milyon değil. 2-3 kez girenler var. 150 bin öğrenci üniversiteye devam ederken giriyor. Talep bu kadar yüksek değil. Üniversitelerde konsolidasyon olacak.Eylül ayında olaylar büyüyebilir- Y Kuşağı ile Gezi Parkı olayları sayesinde tanıştık gibi bir durum ortaya çıktı...Biz bununla yatıp kalkıyoruz. Bizi her açıdan ilgilendiren bir konu. Ben şöyle özetliyorum: Veliler kendi çocuklarını bile tanımıyordu. Bırakın devleti yönetenleri, yerel yöneticileri, okulları. Kendi çocuklarının bu kadar politik olabileceğini görenler, ‘Bizim çocuk da neymiş’ diyor. Olayda verilere de bakmak lazım. Ben defalarca öğrencilerle konuştum. Birincisi Gezi Parkı olayı başlangıcıyla şimdi farklı bir noktada. Daha temiz ve naif bir ortam vardı. Bu çocuklar örgütsel bir faaliyete inanmıyorlar. Bireyseller.- Ama çok farklı kimlikler bir araya gelebildi...Bireysel örgüt olarak hareket ediyorlar o yüzden de 5’i benzemez aynı ortamda olabiliyor.- Nasıl yaşamam gerektiğini bana söyleyemezsiniz diyorlar...Başka türlü bir gelecek istiyorlar. Evet insanların yaşam şekillerine müdahale, polisin şiddeti, biber gaz hepsi tetikledi. Ama sorun gelecekle ilgili. Korkarım ki Eylül ayında daha büyük olaylar olabilir. Benim korkum bu... Bunun için akademik platformlar oluşmalı. Çözüm önerileri getirilmeli. Acil ihtiyaç var. Şu an öğrenciler dağıldı ama Eylül’de durum farklı olur. Boyutlar farklı olabilir. Dinsel eksene kayarsa çok tehlikeli olur. Benim ödüm kopuyor açıkçası.Otomobil yarışlarına katılacağım- Eski basketbolcusunuz. Basketbol oynamaya devam mı?Haftada 2-3 gün basketbol oynarım arkadaşlarla. Haftada 3-4 gün spor yaparım.- 2010 yılına kadar otomobil yarışlarına katıldınız...Devam ediyorum. 2 adet 24 saat yarışına katılacağım. Dubai ve Barcelona’ya katılacağım.
D’Smart CEO’su Ali Güven, “Yabancı bir ortakla birlikte alabiliriz Digiturk’ü. Eğer alırsak dünyanın Pay TV alanındaki ilk 10 şirketinden biri olacağız” diye konuştu.Ali Güven, digital yayın platformu D’Smart’ın CEO’su. Malum Türkiye’de digital yayın pazarı büyüyor. Rekabet artıyor. D’Smart da Digiturk ile girdiği rekabette ‘farklılık’ yakalama adına bir dizi yeniliği devreye soktu, yeni yatırımlar yaptı. Kısa süre önce TMSF’nin Digiturk’e el koyması üzerine D’Smart’ın CEO’su Ali Güven, Digiturk’e talip olduklarını açıkladı. Ali Güven’le D’Smart’ı büyütme hedeflerini, yeni atılımlarını konuştuk. Öncelikle hatırlatmakta yarar var. Türkiye’de digital yayın pazarı büyüyor. 4.4 milyon abone var. BTK verilerine göre, bu abonelerin yüzde 61’i Digiturk’ün, geri kalanı da D’Smart’ın. Ancak bu alanda büyük değişim yaşanıyor. Digital yayıncıların asıl rakibi uydu bağlantısını tercih edenler. Biz alırsak fiyatlar düşer- Öncelikle son gelişmeleri sormak istiyorum. Digiturk’le rekabet içindeydiniz. Çukurova Holding’in şirketlerinden Digiturk’e TMSF el koydu. Providence Equity Partners’ın da ortaklığı var Digiturk’te. Rakibinizi çatınız altına mı almak istiyorsunuz? Almakta çok istekliyiz. Aynı işi yapıyoruz. Biz alırsak çok ciddi bir optimizasyon olacak. Aynı çatı altında çok daha verimli yapabiliriz bu işleri. Bizim yatırımlarımız, aldığımız yol ortada. Böyle bir durum ortaya çıktığında bundan daha farklı hareket etmemiz de beklenmemeli.- Neden?Çünkü eğer biz Digiturk’e talip olmazsak baştan ikinci olmayı kabul ediyoruz demektir. Biz etmiyoruz. Daha da büyümek istiyoruz. Son yaptığımız yatırımlar ve yeniliklerle müşterilerimize sunduğumuz hizmetler de bunun kanıtı.- Bazı avantajları var Digiturk’ün... Futbol karşılaşmaları gibi. Lig önemli bir belirleyici ve gelir kaynağı...Yalnızca lig için istemiyoruz Digiturk’ü. Şu da var. Lig elit kaldı...- Maç yayınlarının, paketlerinin fiyatları yüksek. Bu da uzun zamandır eleştiriliyordu...Biz bu konuda iddialıyız. Çünkü bu hizmetleri birleştirirsek tabana yayarsak ucuzlatabiliriz. Biraraya geldiğimizde 4.4 milyon’a ulaşıyoruz. Bu rakam önemli, eğer biz Digiturk’ü alırsak dünyanın pay TV alanındaki ilk 10 şirketinden biri olacağız. Bu da ülkemiz için de çok önemli.- Bu noktada Rekabet Kurulu’nun da bir değerlendirmesi olacak...Ben bunu daha önce de söyledim. Devlet belirleyicidir. Rekabet Kurulu, tüketicinin lehine karar almalı. Biz talibiz, bu işi bizden başka yapan da yok. Sağlayacağımız tüm avantajlar da halk için olacak.Devlerden biri olacağız- Doğuş Holding, Ciner Grubu ve Türk Telekom ve yabancılardan da talipler olduğu yazılıp çizildi. Hatta fiyatlar da yazıldı.Bunlar çok erken yorumlar. Ben açıklama yaptım, çünkü biz aynı işi yapıyoruz. Bir de esas önemli olan bir nokta var. Önce TMSF ‘Siz kendiniz satın’ diyecek. Eğer satamazlarsa dönüp ihale yapacak ve bu ihalenin koşulları ortaya çıkacak. Bir fiyat telaffuz edilmesi yanlış olur. Digiturk halka açık değil. Hiçbir resmi belgesini ben görmedim. Kredileri, borcu v.s bilmiyoruz.. TMSF, ‘kendiniz müşteri bulun ve satın’ dediğinde de satış olabilir. Dediğim gibi biz alırsak bu alandaki dev şirketlerden biri olacağız.- Sizin ortağınız olabilir mi?Evet. Biz de bir yabancı ortakla birlikte alabiliriz Digiturk’ü.‘Mehmet bey’ kazık yemek istemiyor- Sektör çok dinamik. Yeni teknolojik gelişmeler işinize inanılmaz bir ivme kazandırıyor. Ama bir yandan da abonelikle iş yapmanın zorlukları var. Müşteri profiliniz kimler? Türkiye’de normal bir tüketici, biz ona ‘Mehmet Bey’ diyoruz çok net olarak tavrını belirlemiş durumda. - Ne istiyor Mehmet Bey?Mehmet Bey kazık yemek ve asla problem yaşamak istemiyor. Bu 3 başlığın da altında yatan neden sisteme güvensizlik. O nedenle abonelik satmak zor. Herkesin yaptığını yapmak istiyor bir de insanlar.- Ne gibi?Digiturk’le büyümüş bir genç kitle var. Biz yeniyiz. Bir de işin diğer tarafı var...- Türkiye’nin çok büyük bir kesimi çanak antenci...Evet. Bizim asıl rakibimiz uydu. Yüzde 70 tercih ediliyor.- Bunun nedeni biraz önce söylediğiniz Mehmet Bey hassasiyetleri ve fiyatlar mı?Öyle. Ama tüm bunlara rağmen çok genç bir kitle var. Bizim müşterilerimizin çoğu 25-35 yaş arasında. Ayrıca bu kitle bizden ürün alırken her şeyi bir arada istiyor. TV yayını artı internet çok tercih ediliyor. 2 yılda TV’de net 450 bin yeni müşterimiz oldu. Internette 150 bin büyüdük. TV ve internet bir arada en çok satıyor, çünkü dünya o tarafa gidiyor. Böyle alınca tek fatura ödüyor müşteriler. İndirim de alıyor. Yeni ev kuranlar bizi tercih ediyor. Digiturk’ten daha ucuzuz, daha çok kanalımız var. Zaten internet kullanarak o parayı ödeyenler daha çok bizi tercih ediyor. Bu yüzden de Digiturk’ü almak bizim için önemli.AİLE İŞİMİZİ TERCİH ETMEDİM- ODTÜ mezunusunuz? IBM’de çalışmışsınız...ODTÜ bilgisayar mühendisliği mezunuyum. Üniversiteyi bitirdikten sonra Suudi Arabistan’a gittim. Bilgisayar mühendisi olarak çalıştım orada. Daha sonra aile işimize döndüm.- Neydi aile işiniz?Aile işimiz Park Bravo ve Polo Garage... 2 yıl çalıştım. Bilgisayar mühendisi olduğum için aile şirketi bünyeme uymadı. Kardeşim yıllardır çalışıyor. IBM’den teklif aldım. IBM’in teklifini değerlendirdim ve orada 2 yılı Paris’te olmak üzere 16 yıl çalıştım.- Daha sonra?Bir süre çalışmadım. Lokanta açtım daha sonra. Çok meraklıyım yemeğe. Mehmet Aksel’in kurucusu olduğu MSA’nın ilk mezunlarındanım. Hâlâ restoranım var. 2011 yazında Arzuhan Doğan Yalçındağ’dan teklif aldım. İşi çok sevdim.- İş dışında ne yaparsınız?En büyük hobim yemek yapmak. Lübnan yemeklerini çok güzel yaparım. Gezmeyi çok severim. Her hafta sonu bir yerlere giderim. Her zaman spor arabaları çok severim. Bu arada motosiklet ehliyeti alıyorum. Her akşam mutlaka bir film izlerim.Kendi dizi kanalımızı kuruyoruz- D’Smart film ve dizilerde zayıf mı kaldı?Biz bu eleştiriyi dikkate aldık. Çok önemli girişimlerde bulunduk. Yeni anlaşmalar yaptık. 2014 itibarıyla bu da değişiyor. Bunu çözüyoruz. Biz bu işi dışarıdan çözüm ortaklığıyla hallediyorduk. D-Smart 2014 Ocak ayından itibaren kendi dizi kanalını kuruyor. 1 Ocak’tan itibaren dizi ve film alanında en iyi olacağız.- Kim seçiyor dizileri?Uzman arkadaşlar var. Las Vegas’a gidiyoruz, o işler orada biliyorsunuz. Yepyeni dizleri geliyor. D’Smart kurulurken bu kadar çok dizi alamıyorduk, çünkü küçüktük, şimdi büyüdük. 2014’te çok agresif büyüyeceğiz.- Fiber optik de sizin vereceğiniz hizmetleri ve hızı etkiliyor...Evet. Türk Telekom’la çalışıyoruz fiber optikte. Onlar ne kadar hızlı büyürse biz o kadar büyüyoruz. Superonline ile de çalışabiliriz. En çok TV kanalları izleniyor- D’Smart Blu nasıl gidiyor?Blu çok ilgi gördü. Her yerden her yere bağlantı... İşin özü bu.- Peki en çok ne izleniyor?Blu kullanımında daha çok TV izleniyor. UEFA ve Şampiyonlar Ligi canlı maçları, La Liga ve Turkish Airlines-Euroleague maçlarının yanı sıra en güncel filmler, belgeseller, programlar, en popüler diziler ‘Başa Al İzle’, ‘Geri Al İzle’, ‘Tekrar İzle’, ‘Seç İzle’, ‘Kirala İzle’ seçenekleri ile izlenebiliyor.- Gelecekte TV izleme şeklide değişecek...Değişti bile. Pay TV geleceğin işi. 5-6 yıl sonra uydu çanakları değişmek zorunda kalacak. Bizler ise internet üzerinden her şeyi vermeye başlayacağız. Internet üzerinden verdiğiniz yayının günlük TV akışından çok farkı var. Blu bunu yapmaya başladı. Önümüz çok açık. Digiturk’ü alarak işleri büyütmekte kararlıyız.
Türkiye’nin lider karo üreticilerinden Eczacıbaşı Grubu, 2007’de ortak olduğu 265 yıllık Villeroy&Boch markası için bugüne kadar 50 milyon euroluk yatırım yaptı.Villeroy&Boch dünyanın en bilinen seramik markalarından. 1748 yılında markanın temelleri atıldı. Dünyanın farklı köşelerinde saraylardan en ünlü otellere ve simge yapılara kadar birçok yerde Villeroy&Boch’un imzası var. Müzede karşımıza Titanic’in karoları çıkıyor. Titanic’in karolarının aynıları hâlâ üretiliyor. Ve hâlâ markanın yöneticilerinden biri Villeroy, diğeri de Boch soyadlı. 8 kuşaktır aynı aileler markayı ayakta tutuyor ve büyütüyor.Biz de markanın Almanya’daki (Meetlach) merkezindeydik. Çünkü 2007 yılından beri Villeroy&Boch markası Eczacıbaşı Grubu’yla anılıyor. 2007’de Villeroy&Boch’un karo üretiminin ilk etapta yüzde 51’ini Eczacıbaşı Grubu aldı, şimdi bu oran yüzde 75’e yükseldi. Eczacıbaşı Grubu markayı aldıktan sonra 50 milyon euroluk da yatırım yaptı. Villeroy&Boch da Eczacıbaşı’nın bu yönde attığı adımlardan en önemlisi.265 yıllık marka265 yıllık geçmişi olan bir marka Villeroy&Boch. Markanın kurucusu ailenin temsilcileriyle 1727 yılında yapılan Saar Nehri kıyısındaki şatoda buluşuyoruz. Eczacıbaşı Grubu CEO’su Erdal Karamercan ve ekibiyle bir dönem Charles de Gaulle’ün de kaldığı, Merkel ile Chirac’ın yemek yediği masada misafir oluyoruz. Villeroy&Boch’un kuruluşu 1748’e dayanıyor, Jean François Boch adlı demir işçisi seramik sofra gereçleri üretmeye başlamış. Daha sonra da toprak kaplar üreten Nicholas Villeroy ile ortaklık kurmuş. Marka Lüksemburg, Almanya ve Fransa üçgeninde konumlanmış. Savaşlarda markanın üretim merkezi ve genel merkezinin ayrı saflarda kaldığı bile olmuş.75 ülkeye ihracatVe günümüze dönersek, banyo ve karo ürünleri üretimi toplamında Türkiye’de pazar lideri olan Eczacıbaşı Grubu cirosunun yüzde 65’ini 75 ülkeye yaptığı ihracattan sağlıyor.Eczacıbaşı Grubu CEO’su Erdal Karamercan, “Villeroy&Boch’un karo bölümünün yüzde 75’i bizim. Anlaşmamıza göre istediğimiz an istediğimiz kadar hisseyi alabiliyoruz. İşin içinde ailenin olması bizim için önemli. Markayı aldıktan sonra 50 milyon euroluk yatırım yaptık. Burada kullandığımız teknoloji Bozüyük’teki teknolojiyle aynı. Türkiye’de banyonun içine giren her ürünü üretip pazarlayan tek şirketi” diyor.Türkiye’de dönüşümle en az 5 milyon konut yenilenecek- Erdal Karamercan, dünyada karoya yılda 10 milyar metrekare talep olduğunu söylüyor.- Eczacıbaşı Yapı Grubu Başkan Yardımcısı Şafak Ozan, “İnşaat sektöründeki hareketlilik karo taleplerini artırıyor. Önümüzdeki dönemde kentsel dönüşümle 5-9 milyon konut değişecek” diyor.- Eczacıbaşı yapı ürünlerinin cirosunun yüzde 5’i Ar-Ge’ye ayrılıyor. 70 mühendis var Ar-Ge’de. - Şafak Ozan, Eskişehir, Kütahya, Bilecik üçgeninde kümelenme çalışması yaptıklarını söylüyor. Ozan, “Türkiye üretiminin yüzde 55’i bu bölgede. İhracatın yüzde 50’sinden fazlası. Rekabet öncesi işbirliğinin büyük yararı var. Birlikte hareket edince karayolu yerine tren kullanılıyor” diyor.- Eczacıbaşı’nın karo üretimini yaptığı projelere birkaç örnek: Münih Havalimanı, Varyap Meridian Marriot Sochi (Villeroy&Boch ), Özdilek (Villeroy&Boch), Kahire Kulesi (Vitra), Rixos Kazakistan (Vitra), Atlantis Dubai (Vitra)- 2011 yılında aslına uygun olarak Bolşoy Tiyatrosu’ndaki karolar da Eczacıbaşı tararından yenilendi.- Mekke’deki saat kulesinde Villeroy&Boch karoları kullanılıyor.Boch: 1.000’in üzerinde aile ferdimiz var, sadece 4’ü şirketteMeetlach Almanya’da ama Lüksemburg sınırına çok yakın. Tam Fransa, Almanya, Lüksemburg üçgeninde. Wendelin von Boch, ailenin 8’inci kuşak temsilcisi. “THY Lüksemburg’a direkt uçuş başlattı, çok mutluyuz” diye başlıyor konuşmasına. Nejat Eczacıbaşı’nı anıyor. Bülent Eczacıbaşı’yla ortak iş yapma dışında dost hatta aile gibi olduklarının altını çiziyor. 70’inci yaş doğumgününü Bodrum’da Eczacıbaşı’nın evinde kutladığını anlatıyor.Villeroy&Boch’un Avrupa dışında 2’si Meksika, biri de Tayland’ta üretim tesisi var. Wendelin von Boch, Asya ve Güney Amerika’da büyümeyi planladıklarını anlatıyor.8 kuşaktır ayakta durmanın sırrını soruyoruz. Malum Türkiye’de de örneklerini görüyoruz. Aile şirketleri 3 veya 4’üncü kuşakta aile büyüdükçe sarsılıyor, parçalanıyor.3. kuşak çok tartışıyorWendelin von Boch deneyimlerini aktarıyor, sıralamak isterim:- Aile şirketlerinin genelde 3’üncü kuşaktan sonrasının başarısız olması daha kolay. Baba hiçbir şeyi tartışmıyor. İkinci kuşak tartışmaya başlıyor, 3’üncü kuşak çok tartışıyor.- Şirkette 4 aile üyesi danışma kurulunda. 4 kişi de aktif olarak çalışıyor. 8 bin çalışanı var Villeroy&Boch’un.- Aile üyeleri için kriter koyduk. Aileden şirkete gelecek olan kişi master yapmış olmalı, 5 yıl dışarıda çalışmalı. Yılda 70 bin euro kazanmış olması lazım. 2006’dan bu yana aday olmadı.- Aile şirketleri büyüdükçe kamu şirketine dönüşüyor. Bu tehlikeli. Aile üyeleri işin başında oluyor. Bizim şirketimizde ailemizden 250 kişi hissedar. 1000’in üzerinde ferdimiz var.- Almanya’daki şirketlerin yüzde 90’ı aile şirketi. Çoğu KOBİ ve çoğu da sanayici. Almanya’da meslek okulları sanayiyle işbirliği içinde. Almanya’daki gençlerin yüzde 7’si işsiz. İspanya’da bu oran yüzde 50.- Kuşaklar boyu ayakta kalmak için ilkeleriniz olmalı. Bizim şirketimizin ilkeleri var. Geleneklerimize bağlıyız, hem ailemizin, hem de bulunduğumuz bölgenin. Çeşitliliğe önem veriyoruz.
BuldumBuldum.com’un kurucusu Güçlü Gökozan, şirketinin yüzde 20 hissesini Erikli Su’yu Nestle Waters’la birleştiren Hasan Aslanoba’ya sattı. 6 yıllık geçmişi ve 500 binin üzerinde üyesi olan, kişisel hediyelik ürünleriyle adını duyuran BuldumBuldum’u üniversitede okurken kuran Güçlü Gökozan, e-ticaret sitesiyle aynı adı taşıyan mağazalar da açmıştı. BuldumBuldum.com yakında yurtdışına da açılacak. Gökozan’la BuldumBuldum’un başarı hikayesini konuştuk.Gökozan Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nde okurken girişimci oldu. İkiz kardeşi için farklı bir hediye arayışına girdiğinde geldi bu fikir aklına. 21 yaşına kadar ikiz kardeşiyle birbirlerine hediye almama ilkesini benimsediklerini söyleyen Gökozan, ‘ Arkadaşların baskısıyla doğum günümüzde birbirimize farklı hediye alalım dedik ve ben arayışa girdim. İşte o dönemde kişiye özel ürün fikri aklıma geldi’ diye anlatıyor hikayesini.BuldumBuldum.com’un kurucusu Güçlü Gökozan- Buldumbuldum.com’u okurken kurdunuz. Genç girişimcilere güzel bir örneksiniz...BuldumBuldum.com’u 3. sınıftayken yurt odamda kurdum. 1. sınıftayken yurtdışından belli ürünleri getirip onları kişiye özel şekilde üretip satmaya başlamıştım. BuldumBuldum.com’u kurduktan sonra bu kişiye özel bölümü de BuldumBuldum.com’un altına aldık. Şu anda hem ilginç ürünlerde hem de kişiye özel ürünlerde Türkiye’nin en büyük sitesi oldu.- Kişiye özel ürün alanında satış yapma fikri nasıl oluştu?Kendi işimi kurmaya karar verdiğim 2007-2008 yıllarında Amerika’da ve Avrupa’daki birçok ülkede çok popüler hale gelmiş olan ancak Türkiye’de henüz büyüme potansiyeli tam anlamıyla farkına varılmamış e-ticareti keşfettim. E-ticaret şirketi kurmak için diğer inşaat, turizm sektörlerinde iş kurmak kadar para gerekmiyordu, hatta düzgün kurgularsanız cüzi miktarlar iyi işler kurmak için yeterli oluyordu çünkü o sırada çok az rekabet vardı. Bunun dışında sektör yeniydi ve bu işi bilen insan sayısı çok azdı. Yurtdışını çok iyi inceledikten sonra Türkiye’deki fırsatları da görüp bu alana girmeye karar verdim.-Yurtdışındaki benzer sitelerdeki durum nedir?Dünyada çok büyük hediye ve ilginç ürün siteleri var. Bazıları halka açık şirketler. Tabii oralarda pazarlar daha büyük özellikle Amerika ve İngiltere’de.- Müşteri profiliniz nasıl?İlk hedef kitlemiz 18-30 yaş arası üniversitede okuyan ya da yeni mezun olmuş, yeniliklere ve ilginç ürünlere bayılan genç kesim. Bu kitle yurtdışındaki yenilikleri ve yeni ürünleri de çok hızlı takip ediyor ve ilginç ürünlerimize yoğun talep gösteriyor. İkinci hedef kitlemiz 30-45 yaş arası nispeten daha üst yaş grubunda olan ve kişiye özel hediyeler ile ilginç ama tasarım yönü daha ön plana çıkan ürünlere ilgi duyan kitle.Kadınlar müşteri kitlemiz içinde yüzde 55 oranla erkeklere göre biraz daha fazla. - Ürün tedarik etmek için ekibiniz olmalı...6 kişilik ürün geliştirme ekibimiz var. Yurtdışında Amerika, İngiltere, Almanya gibi tüm en büyük fuarları takip ederek sürekli en yeni ve en ilginç ürünleri bulmaya çalışıyoruz. Bunun dışında dünyanın en büyük ilginç ürün ve hediye firmalarının Türkiye distribütörü olduğumuz için onların yeni ürünlerini ilk bizler görüp getirme fırsatı buluyoruz. Bunun dışında üzeri yazılı oklava, klasik anne sözleri içeren(montunun önünü kapat, anne olunca anlarsın vs. gibi) kupa bardak gibi Türkiye’nin kendi özelliklerine ve kültürüne uygun kişiye özel ürünleri de ürün gamımıza sürekli olarak ekliyoruz.- Yeni girişimleriniz var mı? Capacity, Cevahir gibi AVM’lerde mağazalar açtınız. Devam edecek misiniz mağazalaşmaya?Rakip şirketlerden birini ya da birden fazlasını satın almak için görüşmelerimiz devam ediyor. Bunun dışında websitemizin satışları hızla büyürken alışveriş merkezlerindeki şube sayımızı da arttıracağız. Önümüzdeki sene Ortadoğu ve Rusya pazarına girmeye hazırlanıyoruz. Hasan Aslanoba’nın yatırıyla yurtdışı pazarlarına yönelik açılımımız hız kazanacak. Amacımız 3 sene içinde hem Türkiye’de hem de tüm bölge ülkelerde hediye denilince ilk ve tek akla gelen marka olmak.500 bin üyeye ulaştı- Kaç üyeniz var?Şu anda 500 binden fazla üyemiz var ve bu rakam hızla artıyor.- Günde kaç sipariş oluyor?Normal günlerde 1000’in üzerinde sipariş alıyoruz, özel günlerde bu sayı 10 kata kadar çıkabiliyor. Bir siparişte ortalama 2 ila 3 ürün bulunuyor.- En çok ne alınıyor?Kişiye özel iPhone kılıfı, saat, cüzdan ve kupa bardaklara ciddi talep var. Kişiye özel ürünler dışında özellikle Oscar ödülü, istiridyeden çıkan inci kolye, içinden mesaj çıkan sihirli yumurtalar, yeni nesil çim adamlar, bisküvi koyma bölümü olan kupa bardak gibi ilginç ürünler çok satıyor. Bunun yanı sıra Türkiye’nin en iyi karikatüristleri olan Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu, Uğur Gürsoy ve Yiğit Özgür’ün sadece BuldumBuldum.com da satılan karikatürlü kupa bardakları, telefon kılıfları, duvar saatleri ve diğer baskılı ürünler de satış rekorları kırıyor.
Kentsel dönüşümün açmazları olduğunu söyleyen Sur Yapı’nın Başkanı Altan Elmas, “1.200 TL gelirli aile, ‘sosyal tesisi olsun ama aidat olmasın’ diye söze başlıyor” dedi.Altan Elmas 22 yıldır inşaat sektörünün içinde. Babası ve inşaat mühendisi olan amcasının yanında hem okuyup hem çalışmış. İTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu olan Altan Elmas, İstanbul’un farklı yerlerinde konut, ofis ve AVM projelerine imza atıyor. Enerji sektöründe de iddialı.- Siz Mimarlık Fakültesi mezunusunuz. İnşaat işine babanız ve amcalarınız başlamış. Çocukluktan itibaren aklınızdaki iş bu olmalı diye düşündüm...Doğru. Aslında çocukluğumda babamların yedek parça mağazası vardı. Babam ilk oto elektrikçisi İstanbul’un. Dedem İstanbul’a geldiğinde bir apartmanda kapıcılık yapmış. Babamların yeri Talimhane’deydi, ben de yazları çalışırdım. 5 kardeşiz biz, en büyükleri benim. Daha sonra inşaat yapmaya başladı babam ve amcam. Küçük kardeşim iç mimar. Diğer iki kardeşim işletme mezunu, bir kardeşim de tarih mezunu. Mimarlık çocukluğumdan beri içimden gelen sesti. İTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitirdikten sonra kendi işimi kurdum. O ilk kurduğum şirkette 1992’den 1997 yılına kadar iş yaptık.- İlk ne tür işler yaptınız, nasıl büyüdü Sur Yapı?Ben projecilik yaptım. Mağaza dekorasyonlarıyla başladım. Kat karşılığı konut işlerim daha sonra hızla büyüdü. Ama hiç kolay olmadı. Doğru insanlarla karşılaştım. Sonradan ortağım olan Abdullah Armağan yaptığım bir apartmandan 3 daire aldı. Benim iş hayatımda önemlidir bu. İş merkezleri yapmaya başladım. 50-100 daire derken, villalar yapmaya başladım. O döneme kadar şirketimiz farklıydı. 1997 yılında da Sur Yapı’yı arkadaşlarımla kurdum. Fikrim şuydu başta: ‘Çok ortaklı bir şirket kuralım. Ben inşaat işini biliyorum, sermaye olursa çok daha büyük iş yaparız’ demiştim.Ofis projesiyle başladı- Kaç ortaktan bahsediyorsunuz?Aklımda 20 kişi vardı ama 3 ortağa düştük. Bilal Özcan ve Abdullah Armağan’la Sur Yapı’yı kurduk. Kardeşlerimi saymıyorum, onlar benleydi. Özel şirketimizi de Sur Yapı’yla birleştirdik.- İlk yaptığınız büyük proje neydi?İlk yaptığımız proje Ümraniye’de ofis projesiydi. Şu an Finansbank’ın operasyon merkezi bina. İlk büyük konut projemiz Çekmeköy’deki Greenium, 2004’te yaptık. 94 villa yaptık 110 dönüm arazide. İyi bir proje oldu. Şu an da Çekmeköy’ün en değerli projesi. Oradan villa alanlar kazandı. 300 bin liraya alınan villaların değeri şu an 1.5 milyon lira. Selvice Evleri, Mahalle İstanbul, DoraPark... Projeler birbirini izledi.Rant konuşuluyor- Kentsel Dönüşüm’den büyük beklentiler vardı. Ama şimdi en çok konuşulan konu ‘rant’ oldu. Sizce kentsel dönüşüm doğru adreslerden başlatıldı mı?Kentsel dönüşümde açmazlar var. Şunu kimse unutmasın. Önce insan. Hiçbir bina insandan değerli değil. Önce insan deyince depreme karşı önlem almak zaruri. Belirli ilçelerde müthiş kötü yapı stoğu var.Binalar helva gibi. Kötü yapılaştığı için bazı bölgeler sorunlar da büyük. O mahallelere öncelik veriliyor. Bunu yaparken doğru iş yapmalıyız. Her belediyenin farklı uygulamaları var. Bazı belediyeler mesafe aldı. Bazı yerlerde mesafe alınamadı.100 bin liralık evi 300 bin oluyor ama...- Kentsel Dönüşüm toplumsal bir dönüşüm de getiriyor...Kentsel dönüşüme karşı çıkmak mantıklı değil ama sosyal dokuda da elbette farklılık yaratacak. Bu da kaçınılmaz. Yerinde dönüşüm olunca yeni ve değerli konutlar üretmiş oluyorsunuz. Eskisinden daha değerli oluyor. 100 bin liralık evi 300 bin liralık olabiliyor. İster o daireyi satar, çocuklarına da ev alır. Yani bir evden farklı bir semtte iki ev alma şansına kavuşur, isterse o evde oturmaya devam eder. Ama bu kez de o değişen çevreye yeni gelen ve 300 bin lira, 500 bin lira vererek oralardan yer alanlarla komşu olur. Biz bir site ile anlaşmaya çalıştık. 50 yıllık bir site. 300 daire var, biz 500 daire yapacağız. ‘Bize aidatı ne olacak?’ diye sordular. 200 liralık bir aidatı dahi istemediler. Yenilenince sosyal tesisi olacak, farklı bir ortam olacak ama istemiyorlar çünkü aidat ödemek istemiyorlar. 1200 lira maşı var çoğu ailenin. ‘Biz aidat ödemeyiz’ ile başlıyor konuşmalar. Aidatı düşürecek çözümler bulmaya çalıştık ama 3-5 dükkan kiraya verip siteye gelir yaratarak sorunlar çözülmüyor. 50 yıllık bir siteyi yenileyemedik. Yerinde çözüm çok da kolay değil. Ancak her şeye rağmen İstanbul yenileniyor.Proje bir diğerini finanse etmemeli- İstanbul’un farklı yerlerinde biten ve devam eden projeleriniz var. Hızla büyüdüğünüzü söyleyebiliriz. Geçen yıla bakarsak sektör sıkıntılı bir dönem geçirdi. Sur Yapı bu dönemde sıkıntı yaşamadı mı?2012 dediğiniz gibi zor geçti. Sektör şunu görmeli, bir proje bir diğer projeyi finanse etmemeli. Şirketler üst üste projeler açıkladılar, ne yazık ki bazılarını yapamadılar. Böyle olacağı da belliydi. 2013 için iyi öngörüler vardı. Ama ben 2014’ün daha iyi geçeceğini düşünüyorum. 2013’te de sıkıntılar var. Biz Kağıthane’deki Axis AVM’yi bitirdik. Metrogarden’ın konut tarafı bitmek üzere, o proje de Çekmeköy’de. Oradaki AVM inşaatı devam ediyor. Konutların tümü bu yaz teslim ediliyor. Adapark’ın satışı bitti. Son etabı da teslim ediliyor. Exen İstanbul Projesi de devam ediyor. Son etabını teslim edeceğiz. Oranın da AVM inşaatı devam ediyor. Maslak’taki yanlışlar Kağıthane’de yapılmadı- Kağıthane’de büyük bir değişim var. Siz de orada yeni bir alışveriş merkezi açtınız.Kağıthane çok önemli bir bölge. Bizim için de önemli. Oradaki ilk alıveriş merkezi (AVM) inşaatına biz başladık ama açılışı daha sonra oldu. Büyüklüğü fazlaydı projenin. Kağıthane’de 3 yıl içinde büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Ofis projeleri, konutlar ve alt yapı iyi ve planlı. Maslak’a alternatif olacak Kağıthane. Üstelik Maslak çok plansız. Alt yapı sorunu büyük. Kağıthane Belediyesi projeleri duvarlarla bölmüyor, projeler yollarla birbirine bağlı. Kağıthane iyi örnek olacak. İyi şirketler geldi Kağıthane’ye.Bir işkoliğim fasıl severim- İş dışında ne yaparsınız?İşim hobim gibi aslında. Çok severek çalışıyorum. Büyük sermaye birikimlerimiz olmadığı için çoğu patron gibi ben de çok çalışıyorum.- Mimarlar çok gezer, tarihe kültüre meraklı olurlar...Doğru. Ben de meraklıyım. Okurum. Her seyahatimde işimle ilgili bir konu mutlaka vardır. Birkaç arkadaşım ve kardeşimle her yıl bir kere tekneye gidiyoruz. 4 gün erkek erkeğe tatilimiz var. Ayrıca fasıl severim. Bir arkadaş grubumuz var fasıl düzenliyoruz. Ama yine de şunu net söyleyebilirim, bunların hepsini arada sırada yapıyorum. İşkoliğim.Devam eden projelerimizin hacmi 1.5 milyar dolar- Devam eden projelerinizin dışında yeni başlayacak projeleriniz neler?Bayrampaşa’da yeni proje başlıyor. Eyüp’e bağlı aslında. Bayrampaşa Metro istasyonu arkasına düşüyor projemizin yeri. Orası ofis ve AVM. Sur içindeki tüm konutlara hitap edecek bir yer olacak. İstanbul planları sık sık değiştirildiği için proje de değişti. 3’üncü projeyi hazırlıyoruz orası için. Devam eden farklı yerlerdeki projelerimizin hacmi 1.5 milyar doları buluyor.- İzmir’de de projeniz vardı. O ne durumda?TURYAĞ’ın olduğu yer orası, projesi bizim için çok önemli. Orada da birkaç kez proje değişti. Bir projeyi hazırlayıp ruhsat almak inanın yapmaktan zor. İmar taslağı üzerine çalışılıyor. Çok enerjimizi tüketiyor bu işler.- Bu yalnızca İzmir’deki projeniz için geçerli olmasa gerek...İstanbul için de geçerli. Çok zorlanıyoruz.- İzmir’deki projenizde marina da olacak mı?Bizim projemizde marina var. 2 ortağımız daha var bu projede. Ama daha izinler çıkmadı. Otel de var o projede. İzmir’in en güzel arsası orası. Bayraklı’daki Turyağ tesisleri. İzmir’de ses getirecek bir proje olacak orada. Ulaşım da çok iyi. Raylı sistem geçiyor durak var, çevre yoluna erişimi mükemmel. Denizde iskelemiz var. Çok güzel bir yer.