Bazı grupları sevmeniz için onların illa ki kocaman stadyumları doldurması ya da herkesin bildiği marş şarkılara imza atmasına gerek yoktur. Müzikal zevkimizi de rafineri hala getiren bu internet denizindeki milyarlarca müzisyen arasında kendi özel zevkimiz için seçtiklerimizdir. Birleşik Krallık’tan yola çıkan Editors da o koca denizdeki en kendine has gruplardan biri. Şu sıralar yeni albümleri Violence için turneye çıktılar, birkaç hafta önce albüm hakkındaki eleştirimi bu sayfada anlatmıştım, şimdiyse canlı performanslarındaki dönüşümlerini yazmaya sıra geldi.
Editors’ı ilk keşfedişim 2006 yılında Rock’n Coke festivali sırasında Placebo öncesi sahne alışları sırasında olmuştu. Vokal Tom Smith’in karizmatik sesi, şarkı sözlerinin ironisi tam da kalbimden vurmuştu. O konserde unutulmaz bir an da olmuştu, Smith son şarkıda gitarını seyirciye atmıştı. Kafamızın üzerinden Smith’in gıcır gıcır gitarı geçiyordu. 2011 yılında yaptığım röportajda olayı Smith’e sormuş o da şöyle anlatmıştı; “O olay herhangi bir şeye öfkenin sonucu değildi. İstanbul konseri, 20 ay süren uzun bir dünya turunun son konseriydi ve bir süreliğine bile olsa bir şey çalmamak çok eğlenceliydi. Geri dönüp baktığımda biraz sorumsuz bir davranış olduğunu söyleyebilirim ama bir anda olmuştu. Gitarın akıbeti konusunda ise bir fikrim yok.”
Geçtiğimiz çarşamba günü ise sadece Editors konseri izlemek için Viyana’ya yola çıktı. Viyana’nın eski gaz merkezi şimdinin konser ve alışveriş merkezi olan Gasometer’de sahne aldılar. Dört dörtlük bir setlist ile yola çıkmışlardı. Çünkü yeni albümlerinin zeminini hazırlayan synth, karanlık gitarlar, sert davullardan oluşan eski şarkıları da setlist’in içinde yer alıyordu. Açılışı Hallelujah ile yapan grup ardından 21 şarkılık kulaksal bir şov yaşattı. Editors, sahnede aslında çok yalın bir düzenle karşımıza çıkıyor. Ama ışık şovunun oldukça iyi dizayn edilmiş olması tüm bu detayları fark etmemenizi sağlıyor. Karanlık bir diskonun içindeyiz sanki...
Tom Smith -her ne kadar bu benzetmeden pek haz etmese de- sahnede Ian Curtis’in modern bir versiyonu gibi... Smith, sahnedeki dans hareketleri ile akıllara bu ikon isme ne kadar da andırdığını getiriyor. Eat Raw Meat = Blood Drool, Violence, Sugar, Marching Orders, Ocean of Night gibi şarkılarının aralarındaki figürleri ile komik değil oldukça cool bir hal alıyor. Sıska ve upuzun boylu Smith, sahnede mikrofonu ile tek başına eğlenirken azıcık bile sesi deformasyona uğramıyor.
Bu turnede Violence ve No Harm şarkılarını birbirlerine bağlayan bir yapı içerisinde çalıyorlar. Yeni albümlerinde bazı şarkıları beğenmezken canlı versiyonlarını dinledikten sonra fikrim tamamen değişiyor. Bu albümün tamamen sahne için tasarlanmış olduğuna emin oluyorum. Melankolik, kasvetli, endüstriyel sesler arasında bir buçuk saate yakın süren kusursuz bir konser veriyorlar. Sahneden gözümüzü bir an olsun bile ayırmıyoruz. Bu turnede grup izleyiciye göre de şekil alıyor... Eğer karşısında onların da adrenalini yükseltmiş bir seyirci varsa bonus olarak Smith, No Sound but the Wind şarkısını solo olarak söylüyor. İngiliz aksanının nadir yakıştığı şarkılardan Youtube’da videolar var performansların, izleyin derim. Konser bitiminde ise soluklanma ihtiyacım var, eve gidip konseri bir kez daha düşünmek... Başka bir şey duymak istemiyorum. Eğer bir konserden çıkıp o grubu hala dinleyesiniz varsa, evet az önce iyi bir konserden çıkmışsınızdır... Benim de kulağımda Editors...