Şehrin en yeni festivali ‘fizy İstanbul Müzik Haftası’ kapsamında Erlend Øye&La Comitiva, 19 Eylül akşamı Zorlu PSM sahnesinde olacak. Özellikle Kings of Convenience’den tanıdığımız Erlend, bu projesinde İtalya’nın denize nazır kasabalarına iniyor ve naif bir müziğin içine bizi sürüklüyor. Erlend ile konser öncesi müziğinin son dönemde nasıl şekillendiğini konuştum.
Dünyanın bu kadar çok dijital ile içli dışlı olduğu bir dönemde sen daha farklı bir yol izliyorsun. Dört kişi ukulele ve klasik gitarlarla sahneye çıkıp müthiş bir performansa imza atıyorsun. Sizin müziğiniz ile dinleyici bir bakıma da dış dünyadan uzaklaşıp arınıyor mu?
Şu anki projemde bir ukulele, bir cavaquinho (metal tel kullanılan bir Brezilya ukulelesi), bir çelik telden yapılan gitar ve bir klasik gitar bulunuyor. Bunlar bir araya gelince bana göre çok heyecan verici bir sound oluşuyor. İnsanların gülümsemesine, biraz dans etmesine ve kendi belleklerinde bir yolculuğa çıkmasına yardımcı oluyoruz.
Naif şarkılar yazmanı sağlayan ilham kaynakları neler?
Bundan yaklaşık bir sene önce ukulele çalmaya başladım. Birinin bana 40. yaş doğum günü hediyesiydi. Ukulele, gitardan biraz daha farklı; bu yüzden beni daha farklı, daha sade şarkılar yazmaya teşvik etti. İtalyan müziğinden ve La Comitiva’yla yaptığımız Latin müziklerinden de ilham aldığımı söyleyebilirim. Küba, Brezilya ve Sicilya müzikleri de etkilendiklerim arasında. La Comitiva ise Siraküza’da gerçekleşen partilerde doğdu. 4-7 kişi bir araya gelip Küba, Brezilya ve Sicilya müziklerinin coverlarını yapıyorduk. Onları o dönem birkaç konser gerçekleştireceğim ve tatil yapacağım Şili’ye davet ettim. Sonra profesyonel olarak çalışmaya başladık ve bu konsepti geliştirdik.
Yaşadığın ülkeler Almanya, İtalya ve Norveç, bu üç ülkeyi müzikleri bakımından nasıl tanımlarsın?
Bütün ülkelerin spesifik bir müziği olduğuna dair bir düşünce var, ben bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Küresel dönemde böyle bir şey yok. Ülkelerin değişik müzik tarzları var fakat hepimiz aşağı yukarı aynı şeyleri dinliyoruz. Yalnız, Almanya’daki techno sahnesinden ayrıca bahsetmeliyim. Almanya’da birçok insan techno’dan anlıyor ve bu müzik türüne farklı, özel bir yaklaşımları oluyor. İtalyanlar için şarap neyse Almanlar için techno o. İtalyanca, romantik şarkılar için de çok uygun bir dil. Öyle bir şey ki, söylemek istediğiniz herhangi bir şeyi İtalyanca olarak yazıp şarkı haline getirin, ne olursa olsun güzel duyulacaktır.
Acılarını haykıran şarkıları sevmiyorum