Amerikan sokak kültürünü yaratan sanatçıları sıralarken Keith Haring’i en başa taşırız. Sanatın, bir tek sergi salonlarından sergilenmemesini sağlıyordu onun kuşağı. Çizgileri aşıyor, şimdinin popüler kültürünün temellerini atıyorlardı. Haring 80’lerde New York metrosuna, sokak duvarlarına, ikonik müzisyenlerin albüm kapaklarına resim ve karikatürler yaptı. Kışkırtıcı çizgiler, cinsiyetler arası bağlar, sosyal olaylar Haring’in neşeli ama bir o kadar da hüznü barındıran çizimlerindeydi. Geçtiğimiz hafta ise Viyana’nın en önemli müzesi Albertina’da Haring’in retrospektif sergisi “Keith Haring The Alphabet” ile karşılaştım. 4 Mayıs’ta 60. yaş gününe armağan olan bu sergi 28 yıl önce hayatını kaybeden bir dehanın sanat dünyasında duvarları nasıl yıktığını bize gösteriyordu.
Küratörlüğünü Dr. Dieter Buchhart’ın yaptığı sergide sanatçının dünyanın birçok ülkesinden toplanan 100 eserini izliyorsunuz. Sergi alanına inerken neyle karşılaşacağınızı göstermek istercesine 60’lı yıllardan 90’lara Amerikan yakın tarihinin kırılma anları fotoğraflarla gösteriliyor. O J Simpson davası, Neil Armstrong’un aya ayak basması, siyah haklarının korunması, Madonna ve HIV... Bu fotoğraflara bakarken serginin ilk eseri sanatçının Andy Warhol’u Andy Mouse olarak resmettiği tablosu ve yeniden yorumladığı Özgürlük Heykeli ile karşılaşıyorsunuz. Serginin odaklandığı noktalardan başlıcaları ise NY metrosuna yaptığı çizimler, az bilinen tablolar ve heykeller, kimi zaman ölümü resmettiği çizimler, karikatürler, neon çalışmaları...
Benim için Haring’i özel kılan ise sokak kültürü ile bağı... Graffitilerin sanat eseri olarak görülmesini sağladı. New York müzik sahnesindeki hip hop efsaneleri RUN DMC’nin albüm kapaklarını çizdi. 80’lerde ilk kez yaptığı hip hop partileri ile de müzik ile bağını gözler önüne serdi. Bu partilerin afişlerinde köpek figürünü DJ’ken ya da boogaloo ve break dans yaparken görürüz. Bu onun sokaktan aldığı da enerji ve dinamizmdir. Sergide bu partilerde floresan boya ile yaptığı ufak tablolarına da rastlıyorsunuz. Dans figürlerinin resmedildiği tabloları özellikle New York’un underground kulüplerinin iç dekorasyonunda kullanıldı. Haring’in çalışmaları toplumun alt kültüründen de beslenir. Ama ne ironidir ki sanatçının en yakın arkadaşı popüler kültürün vücut bulmuş hali Madonna’dır.
HIV virüsü kaptığında ise karanlık tarafı ortaya çıktı, ölüm korkusunu çizimlerinde kullanmaya başladı. Şiddeti de çizimlerinde gösterdi ama tüm karmaşada aşkı ve hümanist yanını asla gizlemedi. Serginin sanatçının hayatının son dönemini anlatan bölümünde siyah rengin daha baskın olduğu eserlerini izliyorsunuz. Sergide etkilendiğim eseri ise John Lennon’ın öldürüldüğünde neler hissettiğini çizdiği resmiydi. Bu eserde ellerini kaldıran karakterin midesinin tam ortasındaki boşluktan sanatçının figürü olan köpekler bir bir atlıyordur. 1990 yılında dünyaya veda eden Keith Haring’in “Sanat herkes içindir” sloganı ve sanatçıları sergi salonlarından çıkarması onu kült yaptı.
Eğer yolunuz Viyana’ya düşerse Albertina’da 24 Haziran’da son bulacak ‘Keith Haring The Alphabet’ sergisini es geçmeyin.