Bugün ve yarın Salon IKSV sahnesinde son dönemin en etkili seslerinden biri olan Warhaus’u izleyeceğiz. Belçikalı indie rock grubu Balthazar’ın da sesi olan Maarten Devoldere’nin bu solo projesi özellikle ‘Love is Stranger’ şarkısı ile kitlelerce tanındı. Leonard Cohen, Serge Gainsbourg ve Tom Waits arası çizgideki sesi ve fazlasıyla havalı tavrıyla Warhaus’u çekici kılan etkenleri konuştum.
Salon hayranlarından ‘Bu sene İstanbul’da bizim sahnemizde kimi görmek istersiniz’ diye istek listesi yaptı ve o listeden siz çıktınız. Dünyanın başka bir yerinde müziğine tutku ile bağlanan dinleyicilerinin olması ne hissettiriyor?
Müziğimin bütün dünya tarafından tanınıp sevildiğine inanmak çok zor. Warhaus turnesine başladığım zaman bu kadar olumlu geri dönüşler alacağımı neredeyse hiç beklemiyordum. Bu yüzden de karşıma çıkan her dinleyiciye karşı minnettar hissediyorum.
Bir önceki grubun Balthazar’dan yola çıkarsak eğer bir grupta yer almak mı yoksa solo mu müzik yapmak daha zor?
Bence her ikisinin de artı ve eksileri var. Bir grupla beraberken akışa göre ilerliyorsun, ama onlarla beraber bir turne gerçekleşirken o zaman sürece bağlı olarak daha belirsiz ve bağımsız olabiliyorsun. Warhaus ile beraberken çevremde olup biten şeyleri daha çok algılamam lazım ve en önemlisi daha duyarlı olmalıyım. İş benim de elimde olmalı.
Yasak aşk ve şehvet ilham kaynaklarım
Warhaus’un şarkılarının oldukça sinematografik ve karanlık bir dünyası var. Aslına bakarsan vokal tarzından dolayı şehvetli de diyebiliriz... Şarkıları oluştururken nasıl bir dönemdeydin?
Ben her zaman gerçek hayat deneyimleri ve tecrübelerinin üzerine şarkılar söyledim. Şehvet, ihanet ve yasak aşk hakkında yazmak çok kolay çünkü hayatımda sürekli olan durumlar. Bu konuları her zaman çok sevdim. Çünkü hayatımı fazlasıyla işgal ediyorlar, şu an bu durumların içindeyim. İnsanları sevmek istedim ama yapamadım. Yalnızlığım da ilham oldu bana.
Warhaus başarılı olmasaydı ne hissederdin?
Benim müzik yapmaktaki hedefim asla başarı olmadı. Sadece müzik yapmaktan zevk aldım. Biliyor musun, eğer şu an şarkılarımın hepsini herhangi bir sokağın köşesinde de çalsam benim için fark etmez. Aslında ben her zaman şarkı yazıyordum Warhaus yokken Balthazar için yazıyordum. Tıpkı bir dişçinin diş çekmeyi sevmesi gibi ben de şarkı yazmayı çok sevdim. Sevdiklerin ya da sevmediğin şeyler için şarkı yazmaktan daha romantik bir şey yok. (gülüyor)
Hayranlık kavramını anlamıyorum
Türkiye’de çok fazla kadın hayranın var. Konser tarihi açıklandığında sosyal medyada çığlıkları duyar gibiydim. Kadınların müziğine etkisini nasıl tarif edersin?
Bunun pek de farkında değilim. (gülüyor) Sanırım bir şarkıcı ya da grup için duyulan hayranlık, müziğin kesin bir parçası olmuştur. Bunu kişisel olarak pek anlamıyorum. Herkesle aynı havayı soluyorum, önümdeki insanla aynı bardaktan bira içiyorum. Hayranlık sadece bir illüzyon. Bir insanın kusurlarından çok daha etkilenirim.
Neler izlemeyi çok seversin?
Eski Fransız filmlerini izlemeye bayılıyorum. Franz, La Regle du jeu ve Violette&François benim favori filmlerim.
Haberin Devamı