Sertab Erener, yaklaşık dört yıldır adeta bir makine gibi farklı projeler ile hayranlarını heyecanlandırıyor. Müzik kariyerini anlattığı, izleyenlerden tam not alan ‘Sertab’ın Müzikali’ ile sert bir sound ortaya koyan, vokalistliğini üstlendiği ‘Ocean of Noise’ grubu gibi yenliklerle dolu işler ortaya çıkarıyor. Kariyerini tek bir ağacın gölgesine bırakmak yerine çabalıyor, öğreniyor, öğretiyor, kendini yenileyecek sanatın peşinden gidiyor. Bu durum kimine göre risk, kimine göreyse takdir edilesi bir iş azmi... Tüm bu işleri ise hayatının her alanında olduğu gibi büyük bir titizlikle ortaya koyuyor.
Değişime ‘hayır’ demeyen Erener’in son dört yılda orkestrası, ilham aldığı isimler ve kolektif çalıştığı kişilerin de değiştiğini görüyoruz. 2018’de Sertab’ın, Aysel Gürel sözlerindeki güçlü ama aynı zamanda duygulu kadın imajından sıyrıldığını fark ediyorum. Evet, eşsiz bir forma sahip sesi, zamansız şarkılarındaysa her zaman muazzam bir bütünlük var. Ama aynı zamansızlığı geçtiğimiz günlerde çıkardığı yeni single’ı ‘Bastırın Kızlar’ için söylemem mümkün değil. Bu şarkının vermek istediği his, beni katiyen ayağa kaldırmıyor. Ve dinlerken oldukça yoruyor. Şarkının zorlayıcı kısmı ise; Erener’in nefes nefese nakaratı söylerken, aynı nefes nefeselikle ona eşlik eden müziği...
Sözlerini Can Bonomo’nun yazdığı, müziğini Ersel Serdarlı’nın yaptığı, prodüktörlüğünü Emre Kula’nın üstlendiği şarkının basın bülteninde özellikle şu kısmın altı çiziliyor: “Şarkı, bir erkeğin gözünden yazılan, bir kadın şarkısı olarak da dikkat çekiyor.” Zaten söz yazarı Can Bonomo’nun kendi müziğinde de bolca yer alan keskin yaylılar, bu şarkıda da baskınca hissediliyor. Şunu unutmamak gerek pek tabii, Erener’in toplumda sessiz kalmış, harekete geçmekten korkan kadınlara “Sökmez inadınız, bizi ne sandınız, çıktık sokaklara, bastırın kızlar!” diye özgüven vermesi oldukça önemli. Bu şarkıyı dinleyen kadınların yarısı bile hayatlarını kendi ellerinin arasına almak için harekete geçse büyük bir adım atılmış olur. Ama şarkının klibini izledikten sonra ise tamamen kafam karışıyor.
Klipte bir ispatı gözümün içine sokan “Bizi ne sandınız?” gibi söylemlerin yazılı olduğu pankartlar, damadın kafasına geçirilen kese kağıdı ve ondan kaçmak isteyen gelin, kadınların kulaktan kulağa oynaması, eline megafonu alan Erener ve bunun gibi başka bir yüzyılda kalmış oldukça fazla metafor... Kendimizi ispat ediş şekillerimiz bu şekilde mi artık? Zorbalığın internet çağında tavan yaptığı, sadece erkeklerle kalsa iyi kendi hemcinslerinden de ciddi ciddi zarar gören kadınlara da ses etmek gerekmez mi?
Dinleyicide sanat ile yoğrulmuş feminist bir iz bırakmak için artık başka sözlere ihtiyaç olduğunu düşünenlerdenim. Ama şöyle de bir durum var hepimiz aynı şeyleri hissetseydik bu hayatta, ne sanat ne de müzik olurdu...