Ülkemize genetiği değiştirilmiş organizma giriyor mu, girmiyor mu? Yoksa biz bunları farkında olmadan yiyor muyuz? Zararları neler olabilir? Konunun uzmanı Dr. Yavuz Dizdar’a sordum.
* Yurtdışında GM (Genetik modifikasyon) adıyla biliniyor. Bizde Genetiği Değiştirilmiş Organizma deniyor... GDO ne demek?
Bir canlının doğal yollarla alamayacağı bir geni, biyoteknoloji yöntemleri kullanarak yapay yollarla yerleştirmeye genetik modifikasyon deniliyor. Mesela soyanın protein içeriğini artırmak için fıstık proteini geni yerleştirmek bunlardan birisi. Böylelikle bir genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) ortaya çıkıyor.
* Hangi ürünlerde daha çok kullanılıyor?
Soya, mısır, pamuk, kanola GDO teknolojisinin en fazla kullanıldığı ürünler. Mesela mısırdan 600 ürün elde ediliyor, dolayısıyla bisküviye de giriyor, tavuk yemi olup sofralarımıza tavuk olarak da sunuluyor. Patent onaylarını incelendiğimde akla gelecek bütün sebze ve meyveleri bir şekilde kapsadığını görüyorum, henüz yapılmamış ama hedefte var.
* GDO sebze ve meyvelerin vücudumuza kısa ve uzun vadede ne zararı olabilir?
İnsan hücresinde 25 bin gen olmasına karşılık milyonlarca protein çeşidi var, yani genler bizim zannettiğimiz gibi çalışmıyor. Siz bir geni yerleştirdiğiniz zaman, bundan bambaşka sonuçlar da ortaya çıkabilir. Nitekim bakteriye bir amino asit sentezletelim derken ortaya zararlı yan ürünler çıktı ve binlerce kişi sakat kaldı. Bir diğer örnek; ot ilacına dirençli soyadır. Ot ilacı dışarıdan püskürtüldüğünde bile bu bitkinin içine geçtiği zaten biliniyordu. Ot ilacına direnç geni yerleştirilince, bu kez soya hiç etkilenmez hale geliyor, ama etkilenmemesi, içinde ot ilacı olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak ne endüstri ne de sağlık otoriteleri bu açıdan bakmamış.
Trakya’da GDO’lu yemleri bedava dağıtıp süt topluyorlar
* GDO tahıllardan yapılan yemle beslenen hayvanları yememizin ne gibi zararları olabilir?
Bugün ülkemizdeki endüstriyel tavukların bütünü GDO soya ile besleniyor. Sütünü içtiğimiz ve etini yediğimiz hayvanların beslenmesinde de giderek daha fazla miktarda GDO’lu yem kullanılıyor. Trakya’da tarım destekleme kooperatifleri GDO’lu yemleri bedava dağıtıp karşılığında sütü topluyorlar. Bunların bir kısmının bebek maması da yapıyor. Genetiği değiştirme teknolojisi patentlerine sahip olanlar, bağımsız akademik kurumlara uzun süreli besleme deneyleri yapmaları için izin vermediler. Kendi yaptıkları deneyler ise en fazla 90 günlük besleme çalışmaları. Baktıkları yegâne unsur da hayvanların ölüp ölmedikleri. Oysa bizim yediğimiz hayvanlar çok daha uzun süre besleniyor, biz ise yıllardır tüketiyoruz. Bu tarz tarımın 1990’lardan beri yapıldığı Brezilya, Arjantin gibi ülkelerde hayvanlarda doğum anomalileri arttı. Kanser çok ciddi bir sorun. Ülkemizde kanserin artışı ise bilinen bir gerçek.
Üretici ilaçla limonun olgunlaşmasını durduruyor
* Limonlarla ilgili ilginç, aslında başka bir ülkede olsa olay yaratacak bir saptamanız var...
Tarım ilaçlarının aşırı ve yanlış kullanıldığına uzun süredir söylüyorum. Üretici kendi bahçesine farklı, piyasaya süreceği ürüne farklı ilaç atıyor. Ülkemizdeki bilimsel çalışmalar dokularımızda ve anne sütlerinde tarım ilacı kalıntıları olduğunu ortaya koydu. Bir örneğine de ben şahit oldum. Bir hastamız rahmetli olduğunda ailesi ilaçları başka hastalarda kullanılır diye bize getirir. Bir gün Adana’dan letrozol diye kanser tedavisinde kullanılan bir hormon ilacına gereksinim duyulduğu şeklinde bilgi geldi. Biz de elimizdekilerden iki kutu gönderdik. Haberi sonradan aldık, ilaç limon bahçelerine atılıyormuş. Letrozol olgunlaşmayı durduran bir ilaç, limonun da olgunlaşmasını durduruyor. Üretici simsarı beklerken ürün de dalda bekliyor, ama onu biz yiyoruz.
* Peki tüketici ne yapsın? Nasıl önlem alalım?
İşin bu aşamaya varmasının nedeni tüketiciyi zaten kimsenin takmaması. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan defalarca tarım ilacı ve GDO analizlerini istedim, bir ses çıkmadı. Ben artık analiz yaptıklarını düşünmüyorum. Önerim endüstriyel tavuk başta olmak üzere, GDO’nun girebileceği bütün endüstriyel ürünlerden uzak durmak. Kuru fasulye, nohut gibi bakliyat ve buğday, darı, arpa gibi hububata yönelmek. Ekşiyebilen yoğurt tüketimi çok önemli, zira koruyucu içermiyor. Kontrolün hiç olmadığı bir ortamda üretim koşullarını ancak satın almazsak değiştirebiliriz, bunun adı da boykot olur.
Ankara ve Manisa’da insanların yağ dokusunda tarım ilacı kalıntısı çıktı!
* Sizin de katkıda bulunduğunuz ‘Kansere Çözüm Var’ adlı kitapta Çukurova, Manisa ve Ankara’daki araştırmalarda insanların yağ dokusunda tarım ilacı kalıntısı saptanmış. Yasaklanmış DDT kalıntısı bile çıkmış...
Ne yazık ki evet! Türkiye’deki araştırmalarda insanların yağ dokusunda tarım ilacı atığı bulundu. Yani yemişiz ilaçlı sebzeyi meyveyi, yağımıza yapışmış kalmış. Anne sütlerinde de tarım ilacı bulunuyor. Buğdayda en az iki kez, mısırda dört kez ilaçlama yapıldığını gösteriyor. Meyve ve sebzelere atılan ilaç konusunda ise kesin bilgi yok. Tarım ilacı kullanımı ve kanser arasındaki ilişki tüm dünyada mercek altında. Aralarında belirgin bir ilişki var. Meme kanserlilerin memelerinde bulunan tarım ilacı kalıntısı sağlıklılara göre çok fazla!
Uzm. Dr.Yavuz Dizdar kimdir?
Radyasyon Onkolojisi Uzmanı. Ayrıca İstanbul Ün. Onkoloji Enstitüsü’nden kanser biyolojisi ve immunulojisi üzerine doktorası var. 1994 yılından beri Dünya gazetesinde sağlık ekonomisi ve politikası üzerine yazılar yazıyor.
GDO’lu sebze ve meyveler binlerce kişiyi sakat bırakıyor
Keyifle Ye...
Haberin Devamı