Zor günlerden geçiyoruz. Bu zorlu süreçte, toplumun her kesiminin salgından daha az etkilenmesi adına devletimiz tarafından bir dizi tedbir alınmıştır. Bu tedbirler kararlılıkla uygulanmaktadır. Tedbirlerden biri de İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı’dır.Söz konusu Karar’da, 30.04.2020 tarihine kadar nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere, yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına, bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine karar verildiği açıklanmıştır. Bu kapsamda, çalışan personelin ücretlerinden kesilmekte olan icra kesintilerine devam edilip edilmeyeceğine, personelin birden fazla icra dosyasının olması ve bir dosyadan yapılan kesintinin bitmesi halinde sırası gelen icra dosyaları için de kesinti yapılıp yapılamayacağına ilişkin sorular gündeme gelmektedir.
Hemen belirtelim ki, icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ilişkin düzenlenen söz konusu kararda, çalışan maaşlarına haciz konulması nedeniyle işverenler tarafından çalışan ücretlerinde yapılan kesintilere devam edilip edilmeyeceğine dair bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak söz konusu kararın çıkış amacı göz önünde bulundurulduğunda, zor günlerden geçtiğimiz bu süreçte, çalışanların da söz konusu karar kapsamına alınarak geçici süreliğine de olsa koruma altına alınması daha adil ve eşitlik sağlayan bir yaklaşım sergileyecektir.
Bizim bu düşüncelerimizin aksine, Adalet Bakanlığı İcra İşleri Dairesi Başkanlığı 02.04.2020 tarihinde bir görüş yazısı yayınlamıştır. Bu yazıda özetle, uygulanmakta olan maaş haczi kesintilerine devam edilmesi, birden fazla icra dosyasının bulunması ve bir dosyadan yapılan kesintinin bitmesi halinde sırası gelen icra dosyaları için de maaş haczi kesintisinin yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
Bununla birlikte, söz konusu Cumhurbaşkanlığı Kararı’na ilişkin olarak doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre, özetle hacizli mal bile muhafaza altına alınamazken muhafaza tedbiri niteliğini haiz maaş kesintisinin devam etmesinin çelişki olacağı belirtilmektedir. Yine kararın sosyal bir hüküm olmasından dolayı kesintilerin yapılmaması gerektiğini savunanlar olduğu gibi, haciz ihbarnamesiyle konulan hacizlerin muhafaza edilerek alacakların ödenmesi gerektiği ve işçi alacakları bakımından da bir ayrımın bulunmaması nedeni ile kesintinin devam etmesi gerektiğini ifade eden görüşler de bulunmaktadır.
Adalet Bakanlığı İcra İşleri Dairesi Başkanlığı görüşünün 02.04.2020 tarihinde yayınlanması ve bu görüş yazısından önce de belirttiğimiz görüş farklılıklarının olması nedeniyle, özel ve kamu kesimine ait bazı işverenler tarafından maaş haczi kesintisi yapılmış, bazı işverenler tarafından ise yapılmamıştır.
Maaş ve ücret kesintisi yapmaları gerektiği halde yapmayan işverenlere ilişkin olarak İcra İflas Kanunu’nda bir takım yaptırımlara yer verilmiştir. Buna göre, İcra İflas Kanunu’nun 356’ncı maddesinde kesilmeyen tutarın personel maaşından veya sair mallarından alınacağı ve ayrıca 347’nci madde gereğince Cumhuriyet Savcılığı’nca cezai takibat yapılacağı düzenlenmiştir.
Bunun yanı sıra, Cumhurbaşkanı Kararı’na rağmen kesinti yapan kurumlar da, maaşından kesinti yapılanların mali ve cezai dava riskleriyle karşı karşıya kalabilecektir. Sonuç olarak, sosyal ve korumacı bir amaçla çıkarılan İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkındaki Cumhurbaşkanlığı Kararı’na ilişkin belirsizlik nedeniyle maaş kesintileri yapmaları gerektiği halde yapmayan kamu ve özel kesim işverenlerinin ve bu işverenlerin kesinti yapmakla mükellef personelinin mağdur edilmemesi adına konuya ilişkin yeni bir düzenleme yapılmalıdır. En azından Adalet Bakanlığı İcra İşleri Dairesi Başkanlığı görüşünün yayınlandığı 02.04.2020 tarihinden önce yapılan işlemlerle ilgili olarak söz konusu personelin ceza hükümlerinden muaf tutulmasının yerinde olacağı kanısındayım.