Jübile erkekleri...

Haberin Devamı

Bazı erkekler vardır insanın özgüvenini yok ederler...

Toparlanman zaman alır.

Bazıları da başkalarına olan güvenini sarsar...

Bazıları seksten nefret ettirir...

Bazıları aşka inancını kaybettirir...

Bazıları insanı şefkat arsızı yapar...

Daha sayabilirsin...

Ama...

Bazıları da var ya, insanı tümüyle erkekten soğuturlar...

İşte ben bunlara “jübile erkekleri” diyorum...

Yani ondan sonra artık gözün erkek merkek görmez.

Görmek istemez...

Şöyle anlatayım:

Ona kadar idare edersin.

Ne bileyim; kimi cimridir, pistir, titizdir, kıskançtır tam tersi vurdumduymazdır...

Hatta aldatır falan...

Ama umudunu kaybetmezsin.

O kelimeyi söyleyecek duyguyu ve gücü kaybetmezsin:

“Next...”

Moralin bozulur, üzülürsün, kendini çok kötü hissedersin; aşağılanmış veya değersiz...

Bu durumun hiç geçmeyecek zannedersin ama zamanla yaraların iyileşir, eski neşeni bulursun...

Eninde sonunda bulursun.

Ha süresi değişir, o ayrı...

Ama bunlar var ya, dedim ya insanı erkekten soğuturlar.

Umudunu tamamen ve süresiz olarak yok ederler.

Ondan sonra erkek, ilişki, aşk lafını duyduğun yerde kafanı çevirirsin.

Başına gelmesini bırak, sırf duymakla bile senin de umutların tükenmeye başlar.

Bunlar yeni türedi...

Belki eskiden de vardı ama bu kadar fazla karşılaşmıyorduk...

Kimbilir belki de anlatılmıyordu.

Öyle aldatan, döven, yalan söyleyen, kıçı başı ayrı oynayanlardan bahsetmiyorum.

Tabii ki onları kabul etmiyoruz ama biraz klasikleştiler...

Şimdi çıtayı yükseltmeye başladı bunlar.

Ha, atlayıp öteki tarafa geçebilecekler mi?

Sanmıyorum.

Kim bunlar? Ne yaparlar?

Ne yaparlar da jübile erkeği olurlar?

Şimdi size gerçek bir hikâye anlatacağım.

Bir davette tanışıyorlar...

İlk görüşte birbirlerinden hoşlanıyorlar. İkisi de bekâr. İkisinin de iyi birer işi var. İyi kazanıyor, iyi yaşamasını biliyorlar. Denkler yani...

Adam kıza gayet ilgili; çiçekler, telefonlar, yemekler yapmacalar falan...

Her şey gerçek olamayacak kadar iyi aslında!

İki ay sonra kızın iş için yurt dışına gitmesi gerekiyor.

Adam hemen atlayıp “Şunun tarihini iki gün sonraya al, ben de gelirim, hafta sonunu da birlikte orada geçiririz. Gezer eğleniriz” diyor.

Ohh! Ne güzel değil mi?

Hı, göreceksiniz şimdi güzeli...

Kız da gayet memnun tabii, “Tamam o zaman” diyor. Randevularını, biletlerini, rezervasyonlarını ona göre ayarlıyor.

O son hafta her akşam orada neler yapacaklarının hayalini kuruyorlar.

“Şuraya gideriz, burada şunu yeriz, oradan şunları alırız” vırt zırt...

Ertesi gün yola çıkacaklar...

Akşam kız adamı arıyor.

Yok, cebini açmıyor.

Biraz bekliyor, arar diye...

Yok.

Evden arıyor.

Yok.

Bir daha arıyor...

Yok.

Bir daha...

Yok.

Ertesi sabah?

Yok.

İşte, evde, cepte...

Adam yok.

Adam hâlâ yok.

Nedir bu yahu?

Ne?

Ha, tabii ki istese işine, evine gidip adamı bulursun ama...

Ama ne yazar?

Mesela böyle biri...

İnsanı erkekten soğutmaz mı?

Asıl bomba yarına...

Yok böyle bir hikâye...

DİĞER YENİ YAZILAR