Bu böyle sürüp gidermiş! “Jübile Erkekler (98)” diye...
Aman yaa, aman!
Bu son olur umarım...
Zaten bunu aşan bir hikâye daha çıkacağını sanmıyorum.
Hem de hiç sanmıyorum...
Şimdi anlatacağımı...
Asıl bomba bugün demiştim ya, onu...
Hazır mısınız?
Önce karakterleri tanıtayım.
Kız, iyi bir eğitim görmüş, güzel, sosyal, gayet iyi bir işi ve geliri var, 35-36 yaşlarında...
Yani her şeyi tamam sadece iyi bir ilişkisi yok.
O da olsa, tam süper olacak!
Daha önce deneyimleri olmuş ama işte hep aynı hikâye...
Ya adam aldatmış ya o adamı sevememiş, ya öyleymiş böyleymiş falan...
Olmamış bir türlü...
Adam da hoş. Süper değil ama yakışıklı, onun da iyi bir işi ve geliri var, sosyal, cimri değil. Boşanmış.
Adam hakkında şimdilik bunları biliyoruz, biz kız tarafıyız o bakımdan... Ama şunu da biliyoruz ki, dana değil. Dana!
Nasıl değil?
Yani öyle telefor açmamalar, ortadan kaybolmalar, bencillikler falan yok.
Şimdi bunlar bir partide tanışıyorlar. Tıpkı deodorant reklamlarındaki gibi birbirlerini fark ediyorlar...
Sohbet çok tatlı...
Hiç susmadan, gülerek falan...
Gecenin sonunda adam, “Ben seni bırakayım” diyor.
Aaa.. O da ne?
Aynı sitede oturuyorlarmış meğer!
O gece sohbet balkonda sabaha kadar devam ediyor. Sabah fırından sıcak ekmek alıp kahvaltı etmeler falan...
İlk geceden yatma yok.
Üstelik adamın da bu konuda acelesi yok.
O tanışma gecesinden sonra 3 ay neredeyse rüya gibi...
Yine her şey gerçek olamayacak kadar güzel gidiyor.
Her akşam birinin evinde yemek yapmacalar, pazar kahvaltıları...
Birlikte kitaplık yerleştirmeler...
Aşkla arkadaşlığın birlikte ilerdiği bir ilişki...
Daha ne olsun?
Hıı... Tabii, tabii...
Ama hâlâ yatmadılar...
(Biz de sürekli tembih ediyoruz, “sakın yatma” diye...)
Hayır, hiç öyle sandığınız gibi adam iktidarsız falan değil.
Sonra bir hafta sonu kamp yapmaya karar veriyorlar.
Nefis bir yaz akşamı...
Çadırın içinde ikisi, şarap, yıldızlar, baykuş sesleri romantizm tavan yapmış!
Öpüşüyorlar falan ama daha ileri gitmiyorlar... Bizim kız, “şimdi, burada olmasın” diyor. Adam da, “tamam” diyor.
Hem “tamam” diyor hem de gerçekten de yeltenmiyor!
İkisi de uzanmış sohbet ederlerken kız, “Bundan önceki iş yerinden niye ayrıldın?” diye soruyor...
Bundan sonrasını diyalog olarak yazmak istiyorum:
- Bunu sana şimdi söyleyemem.
- Neden?
- Henüz erken.
- Neye erken?
- Henüz bunu duymaya hazır olmayabilirsin...
- Bak, beni iyice meraklandırdın şimdi. Söyle artık!
- Peki ama sadece birazını anlatabilirim.
- Tamam, anlat.
- Bana göründüler...
- Ne göründü-ler?
- Bir gece ışık hüzmeleriyle odama girdiler...
- Kimler girdiler???!!!
- Uzaylılar...
- Heh heh hee... (Şaka yapıyorsun gibilerinden.)
- O geceden sonra ben onların temsilcisi oldum.
- ???
- Her gece geliyorlardı.... Hatta eski karım da buna kaç kere şahit oldu.
- ???
- Sürekli irtibattayız...
- !!!!
Gece yarısı, ormanda, onunla...
Yuh! Hiç mi anlamadı diyorsanız, hayır anlamamış!
Sanki siz bütün danaların danalığını anlıyorsunuz...
Ayrıca büyük konuşmayın!