Ben bu Türkiye’yi özledim

Haberin Devamı

İki ya da üç hafta önceydi...

Başbakan’ın o gün İzmir’de mitingi vardı. Bir pazar günü...

İşte o gün Yılmaz Özdil bir yazı yazdı. (*)

Kiminin gözünden kaçtı, kimi benim gibi çıktısını alıp masasına koydu, kimi de bütün tanıdıklarına yolladı...

Aslında yazdığı İzmir’di. İzmirli’ydi...

Ama gel bir de bana sor; orası neresiydi?

Ben İzmirli değilim.

İzmir’i ve İzmirli’yi onların kendilerini başkalarından ayırt ettikleri kadar ayırmam. Hatta biraz mesafeyi tercih ederim.

O halde bir İzmir yazısıyla ne işim olur ki?

Anlatayım...

Ama önce yazıdan biraz alıntı vermeliyim...

***


“Paraşüt kulesinden atlamayana kız vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha... Canı çekerse, o seni tavlar! Liseye giden kızının erkek arkadaşının olması kasmaz babaları; kendilerinin de kız arkadaşı vardı lisede... Bak iddia ediyorum, okey şampiyonası düzenlense, İzmirli kadınlar alır kupayı... Erkekleriyle kahveye giderler çünkü... Şaşırdın di mi? Al buna da şaşır, nargile içerler... Askılı giyerler, şortla gezerler, öküz gibi bakarsan, bi çakar, bi de duvardan yersin... Gönül Yazar’ız, Sezen Aksu’yuz; bir gül takıp da saçlarına, çıktı mı deprem sanırdın kantosuna, Karantinalı Despina’yız... Sensin Varoş! Biz tenekeli mahallede bile el ele gezeriz.

***


Gülümseriz.

***


(...) Siz sembol diyorsunuz ama, saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı bulamazsın, altında buluşanlar bile zahmet edip kafasını kaldırmaz, birbirine sorar saati! Rahatızdır... Çocukları Kemeraltı’da kaybederiz, alışverişe devam ederiz, esnaftan biri bulup getirir, çıkışta Kemeraltı Karakolu’ndan alırız... Ağlayıp zırlamak bi yana, çoğu dondurmayı bitirmediği için ayrılmak istemez karakoldan, iyi mi... (...)

***


Özetle, arızayız!

***


(...) Zeybek duyduğumuzda, içimiz cız eder, kalkar oynarız. Hasan Tahsin orada, Kubilay orada, Latife Hanım orada, Zübeyde Hanım bize emanet bize... Mustafa Kemal de, ağlar kadınlarımız... Sokak sokak, bulvar bulvar, Milli Mücadele Müzesi’dir... İstanbul’daki gibi Birinci Ahmet Çeşmesi falan yoktur orada... Ankara’daki gibi Cinnah Caddesi, Arjantin Caddesi de bulamazsın pek... Recep Tayyip Erdoğan Kavşağı’nı teklif etmez hiç kimse.”

***


Ben bu yazıda neyi fark ettim biliyor musunuz?

Özlediğimi...

Bu Türkiye’yi özlediğimi...

Sevgi, umut dolu, neşeli Türkiye’yi...

Yılmaz Özdil’in tarif ettiği şehirde ben ne buldum biliyor musunuz?

Gelişen, kendisiyle yarışan, hırslı Türkiye’yi...

O İzmir yazısında ben Türkiye’nin bütün şehirlerini gördüm.

Ve ben bu Türkiye’yi özledim...

Bana umut veren Türkiye’yi...

Gülümsemeyi...

O günden beri, canım sıkıldıkça, içime kasvet bastıkça ki çok basıyor, o yazıyı okuyorum.

Çünkü onunla

Umut buluyorum...

Meydan okuyorum...

Öyle bir duygu işte;

Ben bu Türkiye’yi özlüyorum...

(*) Hürriyet, 15 Mart 2009 Pazar

DİĞER YENİ YAZILAR