ANKARA - Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimini ve adayları konuştuğu günlerde CHP’nin kadın ve hukukçu vekili Emine Ülker Tarhan’dan “Cumhurbaşkanlığına bir kadın aday olursa sevinirim” açıklaması geldi. Meclis’ten tartışmalar arasında geçen MİT Kanunu ile ilgili büyük endişeleri olduğunu anlatan Tarhan, “Bu devletin, derin devlete dönmesidir. Bu yasa ülkeyi faili meçhullerin yaşandığı 1990’lara geri götürür” dedi. Tarhan, TBMM’deki yeni odasında VATAN’ın sorularını yanıtladı:
- MİT yasası üzerinde en çok çalışan hukukçulardan birisiniz. Ne getiriyor ne götürüyor?
Sayın Genel Başkan “Gestapo” benzetmesi yaptı, ben az bile söylediğini düşünüyorum. Bakıyorum, dehşete düşüyorum. Anayasa’nın birçok ilkesine açıkça aykırı; Hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, özel yaşamın gizliliği... Kendi hakimlerine tazminat dokunulmazlığı getirdiler. Görevi kötüye kullanma suçuna ceza indirimi ile kendi bürokratlarını koruma altına aldılar. İnternet yasasıyla haber almamız, HSYK ile adalet arayışımız engellendi. Bugün de kendi derin devletlerini koruma altına alıyorlar. Devletin İstihbaratını, iktidar saltanatının bodygardı yapıyorlar.
- Sözlü emir çok düşündürücü bir madde olarak görünüyor...
Sözlü emir, dış operasyonlar, bazı adli soruşturmalara girme hakkı... Bu yetkilere, komşu bir ülkeye öldürücü gaz göndermek, iç savaşı körüklemek dahil mi? Sınırları çizilmemiş bir yetki tehlikeli olur. Anlamı; devletin derin devlete dönüşmesidir. Bir zamanlar “iyi çocuklar” hikayeleri söyleniyordu. Şimdi kendi iyi çocuklarına bir tür teşvik primi veriyorlar. “7 bin kişi dinlendi” haberleri çıktı. Evet insanımız için, ülkemizin çıkarları için MİT’le ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Ama askerin başına çuval geçirildiğinde, uçağımız düşürüldüğünde, Reyhanlı’da masumlar katledildiğinde de vardı. 17 Aralık’ı 18 Aralık’a bağlayan gece mi akılları başlarına geldi?
- En tehlikeli madde hangisi?
MİT’in her türlü eylemine ilişkin hesap, mahşere bırakılıyor. Yargı yoluyla hesap sormanız nerdeyse mümkün değil. Ve MİT, bazı suçlarda adli soruşturmalara müdahale edebilecek. Sözün bittiği yerdeyiz. MİT eve girebilir, arabanı durdurup arayabilir, izinsiz sorguya çekebilir, bunun hesabını da vermez. Biz bunları 1990’larda yaşadık. ‘Her türlü istihbari ve operasyonel faaliyette bulunmak’ diyor. Anlamı; kafasına eseni yapmaktır. ‘Yürü koçum ben seni korurum’ diyor devlet. Gerekirse cinayet işlemek bile, açık söylüyorum, buna dahildir. Bunu kim denetleyecek? Savcıyı etkisiz kılıyorsunuz, hesabını kim soracak?
- Meclis denetimi getirildi...
Tüm Meclis denetimlerinin iktidar güdümlü olduğunu hepimiz biliyoruz. Eller kalkar denetlenmez, birbirimizi kandırmayalım. Böyle denetlenemez bir yetkiyle isterseniz yeni bir terör örgütü, ahtapot gibi her yere el atan bir yapı yaratabilirsiniz. Hukuk devleti mi, yoksa çağdışı, saldırgan bir muhaberat devleti mi? Türkiye bir barış adası mı olmalı, yoksa emperyal amaçlar güden, bunun için istihbarat örgütü aracılığıyla her türlü operasyonu yapabilecek bir ülke mi olmalı? İkincisini haketmiyoruz. Bu vesile ile faşizme bu hızlı koşuyu ağızları açık izleyen “yetmez ama evet”çilere sormak isterim; yetti mi, fazlasını da ister misiniz?
- Büyük tehlikeleri içeriyorsa iktidar niye bunu göze alsın?
İktidar bir şeyi göze almıyor ki, kendini tahkim ediyor. Bu değişiklik hiç gitmemek üzere kurgulanan bir yapının taçlandırılması.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
Ülkenin şefkate ihtiyacı var, bunu bir kadın daha iyi yapar
- Cumhurbaşkanlığı için ismi geçenlerden biri sizsiniz?
Adımın geçmesinin nedeni, o makama layık görmeleri olabilir. Bu da bana onur verir.
- Teklif gelirse kabul eder misiniz?
Bu tekliften çok bireysel karara işaret eden bir süreç. Elbette kadın bir cumhurbaşkanı olsun isterim. Ama kim cumhurbaşkanı olmamalı, onu söyleyebilirim; ülkenin yarısının şaibeli bulduğu bir kişi olmamalı.
- İktidar partisi bir kadın aday çıkarırsa destek verir misiniz?
Bu halk, her gün meydanlarda azarlandı. Bu ülke çok örselendi, hırpalandı. Hele Gezi sürecinde yaşanan acılardan sonra rehabilitasyona ihtiyaç var. Öfkeyi şefkatle sarmalayacak anlayışa ihtiyaç var. Bir kadının daha iyi yapacağını düşünüyorum.
HSYK KANUNU’NUN İPTALİ:
Planları kendilerini vurdu
- Eleştirdiğiniz HSYK Kanunu bu defa Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla gündeme geldi
Bu iktidar, kendisini denetliyor diye yargıyı hedefine koydu. Yürütme lehine yargıda köklü bir değişiklik yaptı. İktidara bağımlı bir yargı yaratmak adına bunu yaptı. Ancak müttefikleriyle birlikte muhalifleri susturmak için işleme koydukları o plan, HSYK dedikleri kişisel listeleri bir süre sonra gelip kendilerini vurdu. O zaman da ‘silahınız bir gün döner sizi vurur, adalet bir gün herkese gerekir’ demiştim. Böyle durumlarda bizde şöyle derler: Bu dirlikten kurtulamayacaklar.
- Ne anlama geliyor?
Sürekli yanlış, suçlarınızı örtmek için yeni örtüler gerektirir. Yapar bozar, yine yapar bozarsınız, korkudan kurtuluncaya kadar. Korku bunu yaptırır. Sonuç kendi değiştirdikleri Anayasa hükümlerine bile aykırı olarak bir HSYK yasası çıkartmak oldu mu, oldu.
- Siz kararın geriye yürütülmesiyle ilgili de öneri getirmiştiniz?
“Yokluk tespiti” konusunu gündeme getirdiğimde, “bu tartışılsın” diye bir makale yazdım. İstedim ki, salt hukuk çerçevesinden bakalım biraz olaylara. Ama olmadı kutuplaşma o halde ki, sesim duyulmadı. AYM’nin kararları geriye yürümediği için HSYK’yla ilgili yapılacak tasfiyelerin geri alınması mümkün olamaz. Bu yüzden, atı alan Üsküdar’ı geçti. Kozmetik dokunuşlar AYM olmak için yeterli değil.