Oscar ödüllü oyuncu Meryl Streep’in Siyah Giyen Adamlar filmlerinden tanıdığımız usta aktör Tommy Lee Jones ile birlikte oynadığı ‘Hope Springs’ isimli film insanlar gerçekten istediği sürece ilişkilerde umutların tükenmediğini çarpıcı bir şekilde gösteriyor. İki deneyimli oyucunun sade ancak muhteşem performansı sıradan bir konuyu ilginç yapıyor. Orta Amerika’nın en sıkıcı yerlerinden Kansaslı 31 yıllık evli bir çiftin tüm heyecan ve anlamını kaybemiş evlilklerini yeniden canlandırmak için verdikleri uğraş gerçekten izlemeye değer. Adam asabi ve huysuz. Herşeyden şikayetçi. Ayrıca acayip cimri. Eve mecburiyetten aldığı buzdolabıyla su ısıtıcısını karısına alınmış birer hediye gibi görüyor. Adamın belindeki bir sorundan ve sürekli horlamasından dolayı yatak odalarını ayırmışlar yıllardır aynı evin içinde ayrı odalarda yatıyorlar. Seks hayatları yok. Son derece renksiz otomatiğe bağlanmış bir yaşamları var. Adam karısını sabah kahvaltısından sonra işe gitmeden gözlerini kapatıp görev icabı öpüyor. Çocukları büyümüş yanlarından ayrılmış ama bunlar artık birbirlerine sarılmaktan bile acizler. Derken kadının canına tak ediyor ve evliliğini kurtarmak için biriktirdiği paralarla kocasını çok ünlü ve pahalı bir terapiste götürüyor. Sonrasında komik ve duygusal olaylar birbirini takip ediyor. ‘Hope Springs’ aslında karı kocanın gittikleri terapistin bulunduğu yerin adı. Bizde bu filme nasıl bir isim verirler bilemem ama Meryl ve Tommy sayesinde evli çiftlerin gayret ettiklerinde aralarındaki anlaşmazlıkların üstesinden gelebileceklerini öğreniyoruz. İki taraf isterse ilişki ne kadar eski olursa olsun yeniden canlanabiliyor. Tek bir şart var o da kötü giden zamanlarda bile partnerine sadık kalabilmek. Bunu başarabiliyorsanız eşinizi seviyor ve birlikteliğinizi sürdürmek istiyorsunuz demektir. Meryl ve Tommy hayatın monoton akışı içinde zamanla birbirlerinden kopmuş ve evliliklerini devam ettirebilmek için her türlü fedakarlığı göze alan bir çifti başarıyla canlandırmışlar. Tam 31 yıl birbirlerini aldatmayı bile düşünmemişler. İlşkilerinin sekteye uğraması ve yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen başkalarını aralarına sokmamışlar. Sonunda evliliklerinde fazlasıya hakettikleri mutluluğu yakalıyorlar. İkisi de bu filmdeki performanslarıyla ‘En İyi Oyuncu’ dalında Oscar adayı olabilir. 6 yıl önce ‘Devil Wears Prada (Şeytan Marka Giyer) filminin yapımcılarıyla tekrar çalışan Meryl Streep bu filmde tamamen farklı bir karaktere bürünerek olağanüstü oyunculuk yeteneğini bir kez daha kanıtlıyor. Evlenmeleriyle boşanmaları bir olan, ilişkilerinden umutlarını kesmiş çiftler, ‘Hope Springs’ filminden çok şey öğrenebilir!
Amerikada televizyon programları her zamanki gibi müthiş. Boşa kürek sallamıyorlar.
Sabah programları son derece dinamik. Dedikodu yapmıyorlar. Sansasyon yaratmıyorlar. Bu konuda en başarılı kanal NBC. Gündemdeki en ünlü isimler de bu yüzden ilk onlara konuk gidiyor. Olimpiyatta madalya kazanan sporculardan sokak ortasında konser veren ünlü şarkıcı Carrie Underwood’a kadar her sabah farklı bir ünlüyü bu programlarda görmek mümkün.
Amerika’daki televizyoncuların bir avantajı da ellerindeki malzemenin zengin olması. Talk şovlara çıkan ünlüler bizdeki gibi kendierini kasmıyor resmen kendi şovlarını yapıyor. Geçen akşam Jay Leno’da Başkan Obama’nın eşi vardı. Kocasının seçim kampanyasına katkıda bulunmak için ekranda boy gösterirdi. Amerikalı politikacılar sadece meydanlarda değil uygun gördükleri televizyon programlarına katılarak da mesajlarını veriyor ve bunun için ne gerekiyosa yapıyor.
First Lady, Mrs. Obama, ’Tonight Show’a konuk olmakla kocasına artı puan kazandırdı. En eğlenceli televizyon programları bence sözüm ona gerçek karakterlerin sözüm ona gerçek bir hakim karşısına çıkıp uyduruk bir mahkeme salonunda uyduruk davalarını tartışmaları. O kadar uçuk konular buluyor ve tipleri o kadar iyi seçiyorlar ki ekrana yansıyan sonuç hem inandırıcı hem de sürükleyici oluyor.
Yarışma programlarının herhalde en uzun soluklusu ‘The Price is Right’ sunulan ürünlerin fiyatını doğru tahmin edenler büyük hediyeler kazanıyor. Yarışma heyecanı içinde verilen markaların da bir güzel reklamı yapılıyor ve böylece bir taşla iki kuş vurulmuş oluyor. ABD TV’nin en hoşuma giden tarafı her programın yayın saati ve süresi belli. Sitcomlar yarım, diziler reklamlar dahil bir saat. Reklam kuşakları da izlediğinizi unutturacak uzunlukta değil. Belki bizde de günün birinde aynı şeyi yaparlar. Televizyon izleme alışkanlığımıza bir kalite gelir. Ne dersiniz?
Umutlar tükenmez
Haberin Devamı