Twitcem’ler

Twitcem´den seçmeler...

Haberin Devamı

* Tavşanlı Linyitspor takımının amigoları bir maçta eziyet ettikleri tavşanı sahaya atmışlar. İlahi adalet diye bir şey varsa bir daha dünyaya tavşan olarak gelirler de görürler günlerini. Bugs Bunny düşmanları n’olacak!
* Yılbaşını bir KKTC Bakanı ile birlikte geçirdiği iddia edilen Seray Sever: “Konser izledik. Mesafeliydik” demiş. Mesafe dediği, aralarındaki bir sandalye mi yoksa masa mı acaba?
* Les Ottomans Otel’in sahibesi Ahu Aysal çevresinde kendisini cezbedecek bir erkek bulamıyormuş. Varlıklı ve kaliteli birini istiyorsa hiç boşuna aramasın onların hepsinin rezervasyonları zaten dolmuştur.
* Bilgi Üniversitesi’nden porno gerekçesiyle kovulan hocalar için mezunlar internette destek kampanyası başlatmış. Almanya’da olsa sözcüleri hazır: Sibel Kekilli!
* Dünya kötüye gidiyor. Eskiden sarışın bomba Marilyn Monroe vardı. Şimdi Gazze’de canlı bomba olmak için yarışan 20 yaşında kadınlar.
* “Ugg” botlar Tarkan’ın imajını bozar mı diye hiç meraklanmayın. Yıllar önce Miami plajında erkek arkadaşıyla çekilen slip mayolu fotoğrafı imajını bozmadıysa bundan sonra hiçbir şey
bozmaz!
* Yeni Boğaz hatları bir saat kazandırmış. Olsun eski Boğaz köprüleri hâlâ iki saat kaybettiriyor ne haber?
* İDO’da özelleştirme süreci başlatılmış. Bence İbrahim Tatlıses uçağını satsın İDO’yu alsın ve İBO yapsın ki ikisini karıştırmaktan kurtulalım.
* Yargıdaki gecikme yüzünden 188 kişinin katili Hizbullahçılar’ın serbest kalmasına “Fesupanallah” demekten başka bir şey akla gelmiyor.
* Dünyaca ünlü İtalyan restoran Cipriani’yi Türkiye’ye getirmek
iş adamı Mübariz Mansimov’a
5 milyon dolara patlamış. “Vay anasına” diyecektim ama “Vay makarnasına” demek daha isabetli olacak!
* Çocuklar Duymasın’da Meltem ile Haluk’un boşanması, Fatmagül’de Beren Saat’in gözyaşları yetti. Ya dizileri bitirsinler ya da senaristleri değiştirsinler!

Hıncal Uluç’a teşekkür

Duayen gazeteci Hıncal Uluç, geçen Salı günü köşesinde “Benim Güzel Ortaköy’üm..” başlıklı yazısında yılbaşı gecesi ekranda sunulan eğlence programları hakkında güzel bir yazı döşemiş.
Sağolsun benim adımı da yazısında zikretmek nezaketinde bulunmuş.
Hıncal Hoca yazısında aynen şöyle diyor:
“Saatler sürecek canlı yayın sunuculuğu, müthiş bir konuşma yeteneği ve boş konuşmayı önleyecek müthiş bir dağarcık gerektirir. Bu işi başaracak tek kişi tanıyorum. Cem Ceminay!.. Kim bilir nerelerde, ne yapıyor... Ama TRT’nin bu kimden torpilli olduğunu bilmediklerimle olmaz bu iş...”
Hıncal Hocam her zamanki gibi yerden göğe kadar haklı. Torpilsiz olunca da televizyona çıkmak kolay olmuyor. Onun için televizyon kanallarında hep aynı isimler ve yüzler cirit atmaya ve izleyiciyi baymaya devam ediyor!

Yaşasın tek eşlilik!

Bir erkek için hayatının en büyük kabusu iki kadın arasında kalmaktır. En kötüsü de ilişkide olduğu kadınların arasında kalmasıdır. Şarkıcı Işın Karaca ile modacı Ezra Çetin el ele verip ortak sevgilileri moda ve stil danışmanı Sedat Doğan’ı evire çevire dövmüşler. İddiaya göre Işın Karaca’nın 2 yıllık sevgilisi Sedat Bey, Eylül 2010’da Paris’teki Moda Haftası’nda tanıştığı Ezra Hanım’a Işın Karaca’dan ayrıldığını söyleyip bir aşk yaşamış. İstanbul’a döndüğünde de Işın Karaca’ya ilişkilerinden yorulduğunu söyleyip hem Işın’ı hem de birlikte oturdukları evi terk etmiş. Işın Karaca bu arada hamile olduğunu müjdelemiş. Ancak Sedat Bey doktora gidelim deyince bebeğini düşürdüğünü söylemiş. Sedat Bey de onu yalancılıkla suçlayıp tüm bağlarını koparmış. Bir süre sonra Işın Karaca, Sedat Bey’i Amerika’ya davet etmiş. Sedat Bey de kabul etmiş. Döndükten 2 gün sonra da “seni çok özledim” diyerek tekrar Ezra Hanım’a gitmiş. Bu arada devreye giren şarkıcı arkadaşı Deniz Seki, Ezra’ya Işın ile Sedat’ın ayrılmadığını söylemiş. Bunun üzerine Ezra ile Işın buluşup yüzleşmişler. Bir saat kadar karşılıklı ağlaştıktan sonra da Sedat’ı yanlarına çağırıp tekme tokat dövmüşler. Bu dünyada kadınlar tarafından dayak yemeyi hak eden bir erkek varsa o da eminim ki Sedat Doğan’dır. Bundan daha karman çorban bir hikaye duymadım. Kafası karışık olan adamların kadınlardan uzak durmalarında yarar var. Çünkü kadınlar adamın canına okuyorlar. İki kadın arasında kalmaktansa aseksüel yaşamak bile daha iyi.

Van Way

Van’da otelcilik ve otobüsçülük yapan Aslan Bayram ‘Van Way’ adlı bir havayolu şirketi kurmuş. Sloganları da: “Vanlıyız Göklerdeyiz” İngilizce “Tek Yön” demek olan Van Way’in kendi uçağı henüz yokmuş. Pilotlarıyla kiralanan pervaneli uçak seferleri Trabzon, Gaziantep ve Adana’ya 15 Ocak’tan sonra uçmaya başlayacakmış.
Van, ismi kulağımıza aşina gelen birçok şeye çok güzel uyuyor. Van ismiyle ticari amacına göre oynamak mümkün. Örneğin, bir radyo açsalar “Number Van Fm” diyebilirler. Dövüş sanatlarını beyaz perdeye aktarmak isteyen biri kendine “Van Dam” diyebilir. Bir ressam çıksa adı hazır: “Van Gogh!” Rock müzik sanatçısı çıksa “Van Morrison” ya da “Van Halen” isimlerinden birini alıp bir anda tüm dünyada tanınabilir. Otolar arasında vanların ayrı bir yeri var. Her markanın arkasından bir “Van” geliyor. Van Canavarı efsanesinin dünyaya açılması için “Van Monster” demek yeterli. Dünya alem bir canavardan söz edildiğini anlar. Van isminde günlük vitaminler “Van A Day Vitamin” olarak dünyaya satmak mümkün. Başbakan Erdoğan’ın Davos zirvesinden beri zaten artık Van’da herkes az çok yabancı dil konuşmaya başlamıştır. Örneğin ‘Bir Dakika’ yerine millet tahmin ediyorum birbirine “Van Minitz” diyordur. Var mı canım Van gibisi?

Hepimiz şakşakçıyız

Bizde şakşakçı enflasyonu var. Toplum olarak her fırsatta bir göbek atmasını bir de gerekli gereksiz her fırsatta alkışlamaya bayılıyoruz. Hiç unutmam yıllar önce şarkıcı Özcan Deniz, bir talk şov yapıyordu. Konuşacak lafı kalmayınca stüdyodaki konuklara dönüp “Alkışşş” diyordu, oradakiler de hemen alkışı patlatıyordu. Zaten her şeyi alkışlamayanı televizyon stüdyolarına konuk almıyorlar. Siyasi partilerin grup toplantılarına da. Mesela AK Parti’de Başbakan Erdoğan’ın o kadar çok şakşakçısı var ki bazen kendisi bile şaşırıyor. Düşünün... Kendi iktidar dönemlerinden önceki yol haritası gösterildiğinde ayağa fırlayıp tezahürat yaparak alkışlıyorlar. Üstelik bunlar milletvekili. Yani protokolle az çok haşır neşirler. Onlar böyle şakşakçılık yapıyorsa vatandaş ne yapsın? Durumu iki kelimeyle özetlersek “Hepimiz Şakşakçıyız.”

DİĞER YENİ YAZILAR