Sivri diliyle ünlü başarılı popçu Demet Akalın, Kıbrıs’ta yeni açılan 7 yıldızlı Nuh’un Gemisi isimli otelin açılışında ‘’38 bedenim ama 36 beden kıyafetlere sığıyorum. Podyuma çıksam bütün mankenleri sallarım’’ demiş. Demet Hanım yazının başında yazdığım gibi başarılı bir popçu. Doğru şarkıları seçiyor ve enerjik bir sahne performansı sergiliyor. Özellikle yazları açık havalarda verdiği konserler ile popülaritesini sürdürüyor. Kendini ‘Küçük dağları ben yarattım’ havalarında görmesi normal. Çünkü içinde bulunduğu sektörde o havada olanlar ayakta kalıyor diğerleri teker teker kayboluyor. Demet Akalın’ın 38 beden olup da 36 bedene sığması komik. Demek ki 36 beden ama kendisini 38 sanıyor. Neyse o kendi bileceği iş...
Mankenleri sallamasına gelince. Demet Hanım’ın mankenliğini hatırlamıyorum. Manken olarak da övünülecek bir başarısı yok. Sahne kostümlerine ve normal hayattaki giyimine bakılırsa üstündeki elbiseyi podyumdaki mankenler kadar güzel taşıdığını söylemek zor. Hatta bazı kıyafetler üstünde ağlıyor deseler yeridir. Şimdi durum böyle olunca sırf birilerine laf atmış olmak için podyumdaki mankenleri sallarım demesi, söylediklerinin ciddiye alınmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmış oluyor.
5"ten 7"ye
Beş yıldızlı otellerden nasıl oluyor da birdenbire yedi yıldızlılara geçtik merak ediyorum. Arada altı yıldızlılara kaynadı mı? Ben daha hiç 6 yıldızlı bir otel duymadım. Bundan sonrakiler de sekizi atlayıp 9 yıldızlı mı olacak dersiniz? Farkındaysanız çift haneli oteller pek tutmuyor. İki ve dört yıldızlı otellere rağbet yok. 5 tuttu. O zaman 6 tutmaz diye atladılar ve yediye geçtiler herhalde.
İdeal ramazan sunucuları
*Zekeriya Beyaz: Hoca’yı uzun zamandır ekranda göremiyorum. En son duyduğumda evi aranıyordu. Şimdi ne yapıyor bilemiyorum. Ne olursa olsun Beyaz Hoca, ekran karizmasıyla Ramazan ayında ideal bir sunucu olur.
*Yaşar Nuri Öztürk: Eski milletvekili Yaşar Nuri Hoca bir ara çok sık ekranda görünüyordu. 2005 yılında parti kurdu. 4 yıl sonra başkanlığını bıraktı. Mizaç olarak biraz asabi ve gergin. İftar zamanına yakın program yapmasıyla oruç başına vurursa sakıncalı olabilir. Sabah kuşağında Ramazan ayı boyunca sunuculuk yapsa çok iyi olur.
*Nihat Hatipoğlu: Ramazan ayı boyunca sahur ve iftar programlarıyla ekranda olan Nihat Bey’in temiz, nur gibi bir yüzü var. Birikimi ve sohbetleri onu sadece Ramazan ayının değil, din temalı programları seven inançlı izleyicilerin her zaman karşılarında görmek istedikleri popüler isimlerden biri yapıyor. 3Cübbeli Ahmet Hoca: Hoca, Ramazan ayı süresince değil tüm yıl boyunca her an sohbete hazır bir şekilde bekliyor. Repertuvarı geniş. Dikkatli gözlemleri, komik benzetmeleri ve kendine özgü konuşma tarzıyla her zaman reyting alabilecek kanalın adı gibi ‘flaş’ bir sunucu.
*İbrahim Sadri: ‘Adam Gibi’ şiirleri ve doğaçlama konuşmalarıyla tanınan İbrahim Sadri, şu anda ne yapıyor bilmiyorum; ama Ramazan süresince televizyonda olmaması bence bir kayıp. İbrahim Sadri, akıcı konuşan, konuşmalarını şiir haline getiren bir yazar ve tiyatrocu.
*Murat Bardakçı: ‘Tarihin Arka Odası’ isimli programın derin sesli başarılı sunucusu aslında Ramazan ayı boyunca ‘Ramazan’ın Tarihçesi’ adında bir belgesel hazırlayıp sunsa çok iyi olur.
Kamer Taradağlı
Aktör Tamer Karadağlı ters bir adam. Yıllarca ‘Taşfırın’ erkeğini oynamaktan etkilenmemiş olması imkansız. Hep aynı sert bakışlar, kontrolsüz gaddar kaşlar ile aksi bir adam imajı veriyor. Programıma konuk olduğunda düzgün, aklı başında, ayakları yere basan biri olduğunu düşünmüştüm. Ta ki geçenlerde katıldığı bir söyleşide gazeteci Ayşe Arman’a gereksiz bir laf attığı ana kadar. Köşesinde yazsın diye sinemayla hiçbir ilgisi olmayan Ayşe Hanım’ı Altın Portakal’a jüri yapmışlar. O da buna bozulmuş. "Müjde Ar ve jürideki tüm arkadaşlar için bir şey diyemem ancak bir isim var ki orada, ne alakası var sinemayla, oyunculukla. Zaten üç yıldır Altın Portakal ciddiyetini kaybetti. Bir de bu insanın kadroda olması hayret verici. Seviyeyi düşürmüşler" diye çıkışta bulunmuş. Haklı bile olsa, Tamer Bey’in sivri lafları kendisini antipatik yapıyor. Bir kere Altın Portakal Film Festivali, sadece üç yıl değil çok daha önceden bütün itibarını yitirmişti. Nedeni de Tamer Bey gibi festivali sahiplenmeyen sinema emekçileri. Ayşe Hanım, yapsa yapsa festivali köşesinde yazar, katılanlarla röportajlar yapar ve bu yılki organizasyonun gündemde olmasını sağlar... Tamer Karadağlı, kendini olduğundan daha sevimsiz göstermeye çalıştığı için ters adam kimliğine bürünüyor. Kamer Taradağlı, gibi yani!
Şamaroğlanı David
İngiltere Başbakanı David Cameron’u kelimenin tam anlamıyla ‘adam yerine koyan yok’. Geçtiğimiz günlerde görevli bir doktor tarafından azarlanmıştı. "Ne işiniz var burada. Derhal çıkın odadan" demişti doktor. Son olarak da bir garsondan zılgıtı yemesiyle beraber, şamar oğlanına döndü. Eşiyle birlikte tatil için gittiği İtalya’da, Frencesca isimli bir garsona iki kahve siparişi veren Mr. Cameron hiç ummadığı bir tepkiyle karşılaşmış. Başbakanı tanımayan garson kız, çok meşgul olduğunu ve kahveyi gidip kendisinin almasını söylemiş. Mr. Cameron da kahvesini alıp içtikten sonra bahşiş bırakmadan mekanı terk etmiş. Olayı sonradan öğrenen garson kız Francesca, "Yaptığım yüzünden gerçekten çok utandım, çok yoğundum. Ama bahşiş bırakmaması ilginç’’ demiş. Asıl ilginç olan kendi yüzsüzlüğü. Hem müşteriye servis yapmayacak hem de bahşiş vermesini bekleyecek! İnsanda biraz utanma, sıkılma olur. Ama böyle bir meziyet İtalyan ve Fransız garsonlarda ne arar? Asık suratlı ve nemrut olmaları en büyük özellikleridir.
Salla Demet salla
Canım Türkiyem
Haberin Devamı